Er Özgün Çetin'i tahliye edin...
15 Temmuz darbe girişimi davalarında rütbesiz erler, uzman çavuş, genç subay-astsubaylarla ilgili kararlar yürek yakıyor. Birinci derece mahkemelerin bilirkişi olmaksızın verdikleri acele kararların çoğu Yargıtay tarafından bozuluyor. Onlardan birisi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki olaylarla ilgili erlere verilen müebbetlere ilişkin. Yargıtay duruşması henüz başlamadan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı, 27.01.2020'de hükümlerin bozulması yönünde görüş bildirdi. Bu sütunlardan hukuksuzca verilen cezalara dair çok yazdım. Bedelli askerlik yerine vatan görevini yapan Özgün Çetin'in mektuplarını paylaştım. Özgün Kırşehir Cezaevinde beni mektupsuz bırakmıyor. 4 yılı geçkin süredir hapis. Umudunu herşeye rağmen yitirmiş değil. Son 2 mektubunu okuyucularımızla paylaşıp bir an önce tahliye edilmelerini bekleyelim.
"Sayın Yavuz Selim Demirağ,
Ben 83 milyonluk Türkiye Cumhuriyetinin bir evladı olarak, Anayasamızın 72. maddesinde her Türk gencine kutsal bilinen vatani görevimi yapmak üzere, taze kan olmaya ve can vermeye askere giden bir Türk genciyim. Vazifesi komutanın emrine mutlak itaat olan ve bu sebeple İBB işgal davasında 15 kez Müebbeet 2400 yıl ceza almış, 49 aydır cezaevinde yatan Gazi bir ER'im.
Ben ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, yetim kaldığım çocukluğumdan bu yana babam ve kutsalım bildim; Cumhuriyet Halk Partisi'ni bu ülkenin temel dinamikleri, kurucu değerleri ve varlığımın kaynağı olarak özümsedim ve bu davayı bu yaşıma kadar her daim her zaman savunucusu oldum. İşte bundandır ki, Cumhuriyetle hayat buldum ve Cumhuriyet uğruna öleceğim. Türkiye Cumhuriyeti'nin emaneti olan bu genç, bugün emanete ihanet edenlerden dolayı Fetö mensuplarının ellerine teslim edilmiştir. Cumhuriyet çocuğunun özünü ve kimliğini ayaklar altına alan bu drama hangi yürek dayanır. Bunu sizin vicdanlarınıza bırakıyorum.
5 yaşındaki çocuğun inandığı, 7'den 70'e herkesin bildiği bir hakikate, Türk Milletinin vicdanı neden kayıtsız kalıyor? Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, ER'in emir almadan en temel ihtiyacı olan yemek alımını gideremediği ve suyu dahi içemediği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Biz yeri geldi ağaçlara bile selam durmak zorunda kaldık, disiplinli yattık ve disiplinle kalktık. Komutanlarımızın iki dudağının arasında çıkacak emirlere tabi olduk ve maalesef birilerinin malzemesi olduk. Bugünde o birilerinin günahlarının bedelini ödüyoruz.
Fetöcüler itirafçılık adı altında 1 gün bile içerde yatmadan evlerine, işlerine dönüyor. Hiçbir dahli ve iradesi olmayan, emir komuta zinciri içinde sokağa çıkarılan biz ER'ler 15 kez Müebbet 2400 yıllık cezalara maruz kalıyoruz. Geriye bir asılmadığımız kalıyor. Biz Fetöcülükten hüküm giymedik, hiç kimse de giydiremedi. Yedi Düvel bir araya gelse de giydiremez. Darbeci yapamadılar, sadece iddia ettiler. Yani o kılıfı da bu vücuda uyduramadılar.
Biz masumlara atfedilen suçlamaların ne kadar tutarsız ve yersiz olduğunu, mektubuma eklediğim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekilinin mütalaası ve bozma talebi de göstermektedir. Ama bugün malesef söylemler gerçeklere galip geliyor. Ben hiçbir zaman aldatan ve tüm değerlerini satan şerefsiz bir evlat olmadım, olmayacağımda. Benim gücüm; hayatın gerçekleridir, Cumhuriyete inananlardır ve Cumhuriyettir.
Bugün cezaevinde 5. yılımı geçiriyorum. Yaşayan bir ölüye benzediğim bu mücadelede gazi bir ER olarak daha kimlere sesimi duyurmam gerekiyor. Binlerce kez, büyük haksızlığı yazdım, çizdim ve de dile getirdim. Bütün kayıtsızlıklara rağmen vazgeçmedim. Susmayı kendime ihanet saydım. Bu karanlığın içinde ihtiyacım olan bir iğne ucu kadar aydınlıktır, umuttur. Vatan evladının bu şekilde sahipsiz bırakılması, akıtılan kanımdan ve harcanan gençliğimden çok daha ağır gelmektedir. Artık vicdanlar sorgulanmalı ve bu vaziyetin adı konmalıdır. Ben Cumhuriyet şerefini gururla taşımaktayım ve ölene kadar da taşıyacağım. Siz büyüklerimden tek istediğim, Cumhuriyetin emanetleri olan biz gençleri daha fazla değersizleştirmeye çalışmalarına müsaade etmemeniz ve gençleri haykıran sesimiz olmanızdır.
Bu sömürüden; siyasal islamın ve din tüccarlarının, günahlarının fedaisi yapmaya çalıştığı Türk gencini çekip almak, bu ayıbı temizlemek, şerefi ve onuru yerle yeksan edilmiş Cumhuriyet çocuğunu ayağa kaldırmak, siz büyüklerimizin olmayacaksa kimin görevidir?
Saygılarımla."