Engin Ardıç için anırma vaktidir
Taksim Meydanı, bir yıl önce okuyucusuna “Adı Hüseyin olan biri Amerika’ya başkan seçilsin, çıkar Taksim Meydanı’nda anırırım” diyen köşe yazarının sözünü tutmasını bekliyor
Özde o da herkesin yaptığını yaptı: Obama analizi.
Yeni ‘First Lady’nin orasına burasına laf edip ‘aykırılık fonksiyonu’nu yerine getirecekti. Söze ‘madem zenciler makbul..’ diye girip, ‘mağdur Gül ailesi’ sosu serpiştirecek, aldığı transfer ücretini son kuruşuna kadar hakettiğini gösterecekti. Gözü olanın gözü çıksın dedirtecekti... Lakin odatv.ye yakalandı.
Bush’u dakikada satıp, Obama Fan Clup’a üye olmak bizim liboşların genel zaafiyetiydi. O da yandan yandan sürünün peşine takılacakken, bir yıl önce yazdıkları ‘çirkin ördek yavrusu’ durumuna düşürdü.
Herşeyi bilen Engin Ardıç, 4 Kasım 2007 tarihli Akşam gazetesine şu cümleleri kaydetmişti: “Hillary Rodham Clinton’un, yardımcısı Huma Abidin ile ”lezbiyen ilişki yaşadığı“ açıklandı! Üniversite ”kampüsleri“ ve de ”entel gettoları“ dışında, Hillary bitti. Hillary’nin en büyük rakibi Barack Obama’nın da göbek adı Hüseyin... Düzeltiyorum: Göbek adı Barack, asıl adı Hüseyin. Kıl kapılmasın diye tersini kullanmaya çalışıyor. Onun da kampüs ya da bazı Hollywood ”mahfilleri“ dışında hiçbir ağırlığı yok. En büyük destekçisi, bizim koca popolu Girit kızı Jennifer Aniston. Adı Hüseyin olan biri Amerika’ya başkan seçilsin, çıkar Taksim Meydanı’nda anırırım.”
Ardıç ‘ne olur ne olmaz biri eski defterleri açar, ben Obama’dan uzak durayım’ diyeceğine, Sabah’taki köşesinde yeni başkanın ne kadar Amerikalı olduğunu ispata kalkıştı. İşte olanlar da bu yazının yayımlanmasından sonra oldu: ”Başkan Obama, Columbia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve de Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Yani, hiç de öyle “pamuk tarlalarından kopup gelmiş” falan değil.
Ayrıca ezik güneyli falan değil, mis gibi Yankee... Zaten, kuzeylilerin “kalesi” sayılan Illinois eyaletinin senatörü... Obama dönemi, ‘Amerikan emperyalizminin şekere bulanıp yutturulduğu’ bir dönem olacaktır. Hamam aynı, su aynı, sabun aynı, tas aynıdır. Tellak değişmiştir. Onlar, iktidara Denzel Washington’un ya da Morgan Freeman’ın geldiğini sanıyorlar, Hollywood etkisinde... “
Bu satırları okuyan odatv.cilerin içine bir kurt düştü. ‘Obama seçilirse Taksim de anıracak olan Engin Ardıç değil miydi?’ sorusu ve küçük bir arşiv taramasının ardından, şimdi medyanın ve okuyucularının gözü Engin Ardıç’ta!
Taksim meydanı seni bekliyor! Bundan sonra yazacaklarının inanılırlığı olmasını istiyorsan, sözünü tut; git ve anır!
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Barack Obama’nın diğer adı da Hüseyin’miş. Bush dünyayı üzmüştü, umarız
Hüseyin üzmez...
* Akif Kökçe
++++++
Yandaş medya neden saldırıyor?
İktidarın, muhelif medyanın ümüğünü sıkma operasyonun yeni adresi ART mi?
Avrasya Radyo Televizyonu’nun (ART) Onursal Başkanı ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek son zamanlarda eskiye oranla daha fazla eleştiriliyor... Bir kısım medyada adı daha sık anılıyor... Neden? ART’de çalışan bir dostumuz:
- Çünkü, diyor, Mustafa Özbek ART’nin onursal başkanı... ART ise hükümete karşı en sert eleştirdileri yönelten kanal...
ART’de, Hulki Cevizoğlu, Nihat Genç, Erdal Sarızeybek, Banu Avar, Mustafa Balbay, Emin Çölaşan, Saygı Öztürk, Lale Şıvgın gibi isimlerin yaptığı veya yer aldığı programlar iktidarın hoşuna gitmiyor kuşkusuz...
Yandaş medyanın saldırısının sebebi bu mu?
ART’deki dostlar öyle söylüyor...
* Melih Aşık /Milliyet
++++++
Gerçek fanatik!
Obama seçilince o kadar sevindi ki, “Çandaroğulları sülalesi” nden geldiğini bilmesek, “Galiba kökeninde Detroit’li bir zenci sülale var” diyeceğiz... Durum şudur: Bir zamanlar Ayetullah Humeyni ile Turgut Özal için yazdığı “şiir gibi” , “destan gibi” yazıları şimdi Obama için yazıyor...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
Kunta-Kinte mi sandınız?
Obama Kunta Kinte değil aksine “seçkin” bir Amerikalı... “İçimizdeki Amerikancı”lar Tom Amca’nın Kulübesi’nde kaldıkları için, bu dörtgen kafayla beşgen Pentagon’u kavrayamıyorlar. Kulübe penceresinden baktıkları için, Beyaz Saray’ı anlayamıyorlar. Siz onu Sultanbeyli gecekondusundaki zavallı kara-kuru çocuk sanıyorsunuz ama; Bush’un önünde ceket ilikleyenlerin, önünde ceket ilikleyeceği yeni patrondur o!
* Yılmaz Özdil/Hürriyet
++++++
Top Haşim Kılıç’ta
Yüzde 7 barajını geçemeyen partilere hazine yardımı verilmiyor, oysa Anayasa’da ’hazine yardımının kesilmesi cezası’nı öngören hükümler var. Yardımın kesilmesi için önce yardımın verilmesi gerekmez mi?
Anayasa Mahkemesi’nin önünde öyle bir dava var ki sonuçlandığında en az AKP’nin kapatılma davası kadar ses getirecek... Bu dava, Hazine’den siyasi partilere yapılan yardımlarla ilgili!
Mevcut yasalarımıza göre bu yardımdan sadece milletvekilliği genel seçimlerinde yüzde 7’nin üzerinde oy alan partiler yararlanabiliyor. Bu da küçük partilerin mali sıkıntılar içinde boğulması ve seslerini yükseltecek olanaklara kavuşamaması
anlamına geliyor...
Oysa neredeyse bütün gelişmiş ülkelerde bu tür devlet yardımları, partilerin aldıkları oy sayısına
göre veriliyor...
Liberal Demokrat Parti (LDP) bu haksızlığa daha fazla dayanamadı Ankara 5. İdare Mahkemesi’nde dava açarak, Siyasi Partiler Kanunu’nun ilgili maddesinin iptal edilmesi için
dava açtı.
Bugünkü uygulamanın Anayasa’nın 2. maddesindeki “demokratik devlet” ve 10. maddesindeki “eşitlik” ilkesine aykırı olduğunu savundu. Mahkeme de LDP’yi haklı bularak konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürmeye
karar verdi.
Ankara büromuzdan Kemal Göktaş’ın haberine göre Anayasa
Mahkemesi raportörü, başvuru ile ilgili raporunu geçtiğimiz günlerde tamamlayarak Başkanlık makamına sundu. O da raporunda LDP’nin talebine hak vererek, yüzde 7’lik yardım barajının demokratik ilkelerle bağdaşmadığını savundu.
Gerekçe olarak da şunları yazdı: “Anayasa’da partilere Hazine yardımının kesilmesi cezası öngörülmektedir. Ancak Siyasi Partiler Kanunu’na göre her parti yardım alamamaktadır. Bu çelişki, Anayasa’nın her partiye yardım yapılması konusundaki iradesini yansıtmaktadır.”
***
Eğer Anayasa Mahkemesi, raportörün talebi yönünde karar verirse...
Ve karar, yıl sonuna kadar çıkarsa...
AKP’nin, CHP’nin ve MHP’nin önümüzdeki seçim yılı için “zamlı” olarak alacakları Hazine yardımı azalacak...
Buna karşın küçük partilerin seçimlerden önce yardıma kavuşmaları ve rahatlamaları mümkün olabilecek...
Bu davanın ne zaman görüşüleceğine karar verme yetkisine sahip tek kişi Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç...
Her fırsatta “demokrasi”nin sağlıklı işlemesindem dem vuran Kılıç’ın, bu davayı bir an önce Yüce Mahkeme’nin gündemine getireceğine inanmak
istiyorum!
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Türkiye’nin standart mönüsü:
Kemiksiz medya ızgara
Doğru mu okuyorum! Kendimi yokluyorum. Parmağımı ısırıyorum. Bir daha okuyorum.
Bush’un BM’yi dinlemeyerek, uluslararası hukuku hiçe sayarak ve kitle imha silahları var yalanı söyleyerek Irak’a saldırısını ruhuyla desteklemiş, kalbiyle onaylamış, TBMM’nin “tezkere çıkartmamasına” çok kızmış siyaset adamları, eski büyükelçiler, iş adamları, çorabı delik Wolfowitz’le Boğaz’da rakı içip sohbet kaynatmış bizim ünlü gazeteci-yazar arkadaşlar, “Obama kazandı... Yaşasın... ABD ordusu
Irak’tan çekilecek...” diye sevinç yazıları yazıyor, demeçler veriyorlar.
Bu kadar kemiksizlik! Düşman başına!
Onun rengi siyah tamam da gerçek rengi nedir, zamanla anlayacağız. Değişim dediği nedir, nasıl bir yeni dünya düzenidir o zaman fark edeceğiz. Dün Bush’un Irak saldırısını alkışlayıp, bugün Obama’nın orduyu çekeceğine sevinenlere “Bradley’ci yalancı mı” yoksa “Buffet’çı köfteci mi” diyeyim bilemiyorum. Ayıptır. Hiç değilse 6 ay bekleyin!
* Necati Doğru/ Vatan
++++++
Kenya sömürgeleşiyor
Türkiye Kenyalaşıyor
Kenya neresi bilir misiniz?..
Doğu Afrika’da bir ülke..
Hint Okyanusu kıyısında..
Peki, Kenya denince aklınıza ne gelir?..
Vaktiyle Jomo Kenyatta gelirdi... Bir de Mau-mau’lar var...
Kenya sömürgeleşmeye karşı az buz da olsa direniyordu..
Şimdi Kenya deyince akla kim geliyor?..
Obama!.. Kenya, Obama’nın Başkan seçildiği günü ulusal bayram ilan etmiş...
Demek ki bu eski İngiliz sömürgesi ne Mau-mau’larla, ne Jomo Kenyatta’larla iflah olabilmiş...
Haydi diyelim ki Kenya tarihinde İngiliz sömürgeciliği en etkin ve sürekli yönetimdi... Kenya’da kafalar bozulmuştu...
Ya bize ne oluyor?..
Bırakın Atatürk’ü bir yana..
Biz bugünkü halimizle Osmanlı’ya bile layık değiliz...
Osmanlı, nice ülkeyi yüzyıllarca yönetmiş bir imparatorluğun mirasını taşıyordu...
Bugünkü ılımlı İslamcı dün Osmanlı’nın yönettiği Araplar karşısında el pençe divan...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
++++++
MİNİ YORUM
Hisarüstü Beşiktaş yolcusu:
Muhalefet yapma!
34 AS 9608... 43R Rumeli Hisarüstü-Kabataş hattı... Otobüs öyle sıkışık ki, kimin eli kimin cebinde belli değil. İmasız yazdım. Elinizi, kendi cebiniz diye, tek vücut olduğunuz herhangi birininkine sokabilirsiniz. Şoförün nakaratı, “İlerleyelim, bakın yer var, ben görüyorum...” Yeri bırakın, içinize çekecek oksijen kalmamış otobüste. Gençten bir bey dayanamadı: “Doymadınız mı, her kapıdan yolcu biniyor, nereye ilerleyeceğiz!” Şoför kükredi: “Muhalefet yapma?” Genç adam şaşırdı. Şoför tekrarladı: “Muhalefet yapma, iki saatte götürürüm Beşiktaş’a!” Efelenme, tehdit, zulüm... Belli şoför iktidarda! Utanmasa “seni Ergenekon’a veririm” diyecek! Allah, yağma Hasan’ın böreği deyip her yana çöreklenen iktidarlılardan korusun milleti!
* Selcan TAŞÇI