Engin Alan’ın rozeti...
Mesken tuttuğumuz Silivri’de “Balyoz”u izliyorum. Büyük salonda Balyoz, küçükte “Ergenekon 1” var. Cumhuriyet’ten büyük yaşı ile gazetemizin yazarı Sami Yavrucuk ve benim Kuleli’den tarih hocam Erkmen Mütevellioğlu ile kucaklaştık. Bu sütundan hep mahkeme salonunu yansıtmaya gayret ettim. Oysa asıl yazılması gereken dışarısı. Tutuklu ailelerinin durumu kelimenin tam anlamı ile içler acısı. Tahliye beklentisi olmadığı gibi yakınlarının ne zaman çıkacağına dair umutları giderek körelmiş. Buna rağmen mümkün olduğu kadar renk vermiyorlar. Duruşma aralarında uzaktan da olsa bağırarak konuşmaya gayret etmeleri izleyici olarak insanın yüreğini burkuyor.
Yaklaşık on beş gündür devam eden duruşmalarda bizden önce “Digital Terör” kitabı gelmiş. Tutuklu ve yakınları yolumuzu kesip kitabı bulamadıklarından yakınıyor. Sahte belgelerle ilgili elimize onlarca belge ve dosya verilerek, yeni baskılarda bu kanıtların da değerlendirilmesini talep ediyorlar. İlk etapta İstanbul Emniyeti Kriminal Polis laboratuarının “Ekspertiz Raporu”na göz atıyorum. 10 adet teyp kaseti ve 19 adet CD’ler üzerindeki el yazılarının: “Emin Küçükkılıç, Musa İstek, Mehmet Yoleri, İzzet Ocak, Çetin Doğan, Süha Tanyeri, Engin Alan, Bülent Tuncay, Altan Batıbay, Özden Örnek, Deniz Kutluk, Lütfü Sancar, Engin Saygun ve Suat Aydın isimli şahısların mevcut mukayese el yazıları, belge inceleme laboratuarında doküman inceleme cihazları ve diğer optik aletler yardımıyla karşılıklı olarak incelendiği söz konusu isimlerin ellerinden çıktığını gösterir nitelikte kaligrafik ve gröjolojik bulgulara rastlanmadığı” belirtiliyor. Ama nafile, dosyada buna benzer onlarca bilirkişi raporu var. Lakin “kuvvetli suç ihtimali” gerekçesiyle tutukluluğun devamına yönelik kararın kesin olduğuna tutuklu, avukat ve izleyici de emin.
Silivri, Hasdal ve Hadımköy’de en çok okunan gazeteler Yeniçağ, Sözcü, Aydınlık ve Cumhuriyet. Yazılarımızı yakından takip eden tutuklu askerler, Kıbrıs’ı ve Denktaş’ın cenazesini sordu. 367 tutuklu arasında Kıbrıs’ta görev yapmayan hemen hemen yok. Kıbrıs’ta görev yapıp da Rauf Denktaş ile tanışmayan da elbette yok.
“Baba Türk”ün, Atatürk’ün yanına göçüşü en fazla tutuklu askerleri üzmüş. Cenazesine katılamayışın çaresizliğine üzülüyorlar.
MHP Ankara milletvekili ve gazetemizin yazarı Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, İstanbul milletvekili Engin Alan’ın yakasına milletvekili rozeti takınca salonda heyecan dalgası oldu. Duruşma arası olduğu için alkışlara müdahale edilemedi. Elbette duygusal bir an yaşandı. Espri ile “Eee sayın vekilim şimdi buradan Ankara’ya gidersiniz” sözlerine Alan, “Buradan en son ben çıkarım” diye cevap verdi. Birinci yılını dolduran Balyoz davasına Yeniçeri’nin bu ikinci gelişi. Sadece Alan’la değil, tutukluların hemen hepsi ile tokalaştı. Avukatlar burada yapılan hukuksuzlukla ilgili yüzlerce belge sundu. Türk milliyetçilerinin sembol isimlerinden Yörük Ali Paşa, (Tuğgeneral Ali Aydın), Kur. Alb. Mustafa Önsel, Yb. Abdurrahman Başbuğ, Alb. Cemal Temizöz, Tuğgeneral Behzat Balta ile Yeniçeri’nin kucaklaşması esnasındaki tabloyu anlatmak mümkün değil.
Silivri’ye CHP’li milletvekilleri çok sık geliyor. MHP’lilerin seyrek gelmesi hep eleştiriliyor. Ancak Yeniçeri’nin gelişinden son derece mutlu oldular. Bir gün önce tutuklu Hasan Özyurt’un avukatı bilgisayar marifetiyle nasıl digital terör yaratıldığını sergilemiş, heyetin önünde hangi yöntemle değiştirildiğini ortaya koymuştu. Tahliye talebi için söz alan avukatlar, “Bu iddianameyi paçavra haline getirdik. Ama siz halen tutukluluğa devam diyorsunuz” dedi. “Burada tarih yargılanıyor. Bu sanıklar da, izleyiciler de örgütlenebilmiş değil. Aslında bütün Türkiye’nin ayağa kalkması gerekiyordu” sözleriyle askerlik terbiyesi alan kişilerin, günün birinde bu hale gelmesi hayal bile edemeyeceğini vurguladılar.
Bir başka tablo yansıdı duvara... 58 ayrı fotoğraf. Eskişehir - Bilvadis Çiftliği fotoğrafları; iddianameye göre on günlük ara ile çekilen fotoğraflarda her şey aynı. Havada uçan kuş bile aynı. Av. Hüseyin Ersoy, “Sayın Savcı, kamera on gün ara ile havadaki kuşun bile aynı noktada fotoğrafını çekerse ben burada, ’bunların hepsi darbeci’diye bağıracağım” sözleri üzerine gülüşmeler yankılandı.
Silivri’de yıllardır duruşma izliyorum. İlk defa savunma avukatları “iddianamedekileri biz çürüttük. Savcı ispatlasın cüppelerimizi çıkarır, bu işten vazgeçeriz” diyerek âdeta meydan okudular.
Çok fazla dramatik manzaralara tanık oldum. Kıbrıs ve merhum Denktaş ile ilgili müthiş anekdotlar vardı. Denktaş’ın, “Kazım Bey çok önemli bir yere, çok önemli bir göreve gidiyorsun. Allah yardımcın olsun” dediği Kazım Bey kim. Dilerseniz önümüzdeki yazıda Denktaş’ın sınıf arkadaşı Silivri’deki Kazım Bey’i tanıtalım.