Engin Alan’ı TBMM’de görmeyi arzu ediyoruz
Balyoz Davası kapsamında tutuklanan Emekli Korgeneral için “Terörle mücadelede üstün
başarı sağlamış bir şahsiyeti yıprattırmayız” diyen Bahçeli “milletvekilliği”ni işaret etti.
Baktık programda değil sohbet etmeye, nefes almaya bile yer yok; Mersin’deki ilk gecesinde “ya bir fırsatını yakalayacağız, ya yakalayacağız” azmiyle yaklaştık MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye... O gece konuşamazsak, bir daha yoktu öyle bir şansımız. Çünkü o, gezisinin ikinci günü, kendi ifadesiyle “sabaha kadar alayıyla sohbet edecekti yörüklerin...”
“Bahçeli yüzüğü” kapış kapış
Yerel seçimlerde belediye kazandıkları il, ilçe ve belde belediyelerine tebrik ve teşekkür gezilerinin Mersin durağında, ilk gece konakladığımız Hilton Oteli’nde işadamlarıyla yaptığı yemekli toplantının sonrasını, yani “çay keyfi” bölümünü gazetecilere ayırdı Devlet Bahçeli... Çayın yanında, şu ara en çok ihtiyaç duydukları şeyi “neşe”yi ikram etti odasında ağırladığı gazetecilere... “Basın sussun” diye iktidarın hukuku bile prangaya dönüştürdüğü günlerde, inşa ettiği sıcak ilişki biçimiyle rahatlattı karşısındakileri...
Bu sohbet sırasında “48 basın mensubunun cezaevinde olduğu bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil. Hangi suçtan yatıyor bunlar?” çıkışına da imza attığı için bugün siyaset sayfalarının değil de Medya Polemik’in konuğu MHP Genel Başkanı...
Son sözü başta söyleyelim; “Yörük ayranı” yarıyor Bahçeli’ye... Toroslar’a dayandı mı, Akdeniz’den mi yansıyor neyse çakmak çakmak oluyor bakışları. Bir Türkmen anasının “uğurlar olsun”u yetiyor yüzünü aydınlatmaya, “Devlet Amca”sıyla fotoğraf çektirmeye gelen bir çocuk güldürüveriyor en sıkıntılı anında onu...
Ruh iklimi böyle olunca Adana ağzıyla anlattığı, her biri “kıssadan hisse” fıkralar havada uçuşuyor gazetecilerle yaptığı özel sohbette de...
Mersin il binasında partililere yaptığı konuşmadaki “AKP’yi deterjan çeşnisinde yıkama” açılımından giriyoruz sohbete... “Yüzükle başladığımız olayı geliştiriyoruz” diyor gülerek. “Olay” dediği, tam da medyanın ağzına, manşetine layık sözü patlatabilmek gündemin orta yerine!
Yüzük demişken... Üç gün boyunca, Bahçeli’nin konuştuğu hemen her meydanda “Bahçeli yüzüğü” satan bir tezgah vardı mutlaka... “Korsan” üretime geçildiğine göre tutmuş belli. Yüzükten sonra yeni bir “orijinal eser” gösteriyor MHP Genel Başkanı... Bir tespih! “Eee neresi eser” mi diyorsunuz; bir Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi yüzükten ilham alarak çizmiş desenini; ince ince işlemiş üzerinde Devlet Bahçeli yazan gümüş tespihi...
Önce Allah’a sonra MHP’ye emanet
Gülmek iyi de, bir de bizim güldüğümüz anlarda içi kan ağlayanlar var MHP’de.
“Bir gün Öcalan Ankara’ya gelecek beni İmralı’ya götürecekler” dedikten sadece birkaç gün sonra İmralı’ya değil ama Silivri’ye götürülen emekli Korgeneral Engin Alan hakkında, tutuklanmasının ardından ilk defa konuşuyor Devlet Bahçeli. Üzgün ama kararlı, daha önemlisi inançlı görünüyor.
“Engin Alan artık bizim partimizin üyesi” diyerek giriyor söze ve devam ediyor:
“Bizim anlayışımıza göre kendisi ve ailesi önce Cenab-ı Allah’a sonra MHP’ye emanettir!”
Siyasi birliktelikleri devam edecek mi
yani; mesela milletvekilliğine aday gösterecekler mi Alan’ı?
“Tabii, tabii...” diyor kararlı biçimde;
“Bizim kendisini partiye davetimiz sıradan bir davet veya propaganda aracı olarak değil, birikimi ve tecrübesiyle MHP’yi TBMM’de temsil edebilecek bir kişi olarak algıladığımızdan dolayı yapıldı, onu aynı zamanda Meclis’te de görmek istedik. Muhtemelen de seçimlere girmesi gerekir. Siyasetin tutarlı olması lazım. Sosyal itibar yanında sahiplenme de olması lazım. Gelişigüzel katılımlarla gündem oluşturup sonra bu kişileri yalnız bırakmak doğru bir şey değil. Yargılanması bitmese de bizim kendisiyle siyasi beraberliğimiz devam eder. ”
Ne Alan’ın ne de MHP’nin bu davayla ilgili olarak “dokunulmazlık zırhı”nı kullanmak gibi bir niyetlerinin olmadığını özellikle vurgulayan Bahçeli’ye göre dönem “TSK’nın Güneydoğu Anadolu’da bölücü terörle mücadelesinde üstün başarı sağlamış bir şahsiyeti yıprattırmamayı” temel alan “vefa” dönemi:
“Mahkeme sonuçlanıncaya kadar yakın takipçisi olacağız. Kendisinin ve ailesinin her türlü sıkıntılarında, ihtiyaçlarında yanlarında olacağız.”
Acaba tutuklandıktan sonra hiç görüştü mü Bahçeli Alan’la?
Engin Alan’la değil ama aile fertleriyle
görüşmüş.
“Ailesini telefonla aradım. Geçmiş olsun temennilerimi ve her aşamada da yanlarında olacağımızı söyledim” oluyor bu soruya cevabı.
Dinlenmeye ihtiyacımız var(!)
Ve elbette “telekulak” mevzuu... CHP’li Çetin Soysal’ın “gördüm” dediği 3 bin kişilik listede Oktay Vural’ın adının da geçtiğini hatırlatınca gülümsüyor. Hemen arkasından gelen “Peki siz dinleniyor musunuz?” sorusuna verdiği cevapla birlikte dağılıyor üzerimize “balyoz” gibi inen kasvet:
“Dinlenmeme halimiz var ise biz bir hiçiz demektir. Bizim de dinlenmeye ihtiyacımız var...”
Son cümlesindeki “dinlenme”nin iki anlamı da karşılıyor Bahçeli’nin durumunu. 9 yıldır hiç tatil yapmadığı bilgisini de bu sırada veriyor çünkü.
Söylediğine göre herhangi bir önlemi yokmuş “öteki” dinlenme ihtimaline karşı.
“En az konuşma en iyi emniyettir” diyor tebessümle... “O zaman en rahat polis sizi dinleyen polistir” esprisiyle karşılanıyor bu sözleri. Bahçeli çok konuşulacak, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az kavlinden ve biraz da sitemkar cümlelerle noktalıyor bu konuyu:
“Biz zaten derdimizi tam anlatamayız. Derdimizi anlatabilmiş olsak zaten siyasal sonuç alırdık. Adam bizi dinliyor dinliyor bakıyor ortada bir şey yok! Dolayısıyla bizi dinleyen adam da vazgeçer dinlemekten!”
Yumurtacı gençler oy atsın
Bunca darbe iddiasının, sadece askeri değil renkli devrim kılığına büründürülen sivil darbelerin de mantar misali yayıldığı bu coğrafyada “milletin iktidarı” olmak birincil hedefi MHP liderinin. Bu yöndeki ilk ve en önemli çağrısıysa ilginç bir adrese; “yumurtacı gençler”e:
“Şu yumurtacı gençler bir defaya mahsus sokakta eylem yapmasınlar. Yumurta atmasınlar. Sandığa gitsinler. İktidar dışında bir partiye oy versinler iktidar değişir Türkiye’de. Çünkü 18-25 yaş grubu, 2010 nüfus verilerine göre seçmene dönüştürdüğünüzde 9 buçuk milyon seçmene denk geliyor. Bu gençler arasında bir birlik oluşsa iktidarı alt üst eder. Hangi partiye yıkılsalar, o parti iktidar olur.”
AKP’yi amortisör etkisi götürecek
Milletin bu defa AKP’ye yönelmeyeceğini iddia ederken şöyle bir gerekçe sunuyor Devlet Bahçeli:
“Üç defa iktidar olmak aynen amörtisör olayı gibi yıpranma payı oluşturuyor. AKP bu yıpranma payını ne ile telafi edecek? Kullandıkları imkanlar demokrasi açısından meşru değil. Meşruiyeti olmayan bir başarıya karşı biz meşru zeminde bir tedbir geliştirdik. Bizim “Hilal Kart” dediğimiz, CHP’nin “Aile Sigortası” dediği projeler, haksız rekabeti meşru zemine çekmek açısından çok önemli.”
Başbakan mizah konusu olur
Erdoğan’ın “bakın görün ülkeyi nereden nereye getirdik” konuşması yaparken MHP’nin de ortağı olduğu 57. Hükümet’i kast ederek “pisliklerini temizliyoruz” demesi şaşırtmamış MHP Genel Başkanı’nı... Hele “intihal”de sakınca görmedikleri “2023 lider ülke Türkiye” hedefiyle ilgili olarak yine MHP’yi hedef alarak “onların öyle bir vizyonu yok” demesi hiç şaşırtmamış:
“Sayın Başbakanda bir ölçü yok. Hizmet edene bir vefası sadakati yok. Onun bu konuşması bana göre çok normal geliyor. 8 yıldan sonraki değerlendirmelerinde ölçülü konuşmaya başlarsa o zaman şüphelenirim.”
Erdoğan’ın neredeyse Cumhuriyet Tarihi’ni kendisiyle başlatmaya meyledişine ise hayli tepkili: “Bu Türk siyasi hayatında çok büyük bir yanlış. Atatürk, İsmet İnönü, Menderes, Bayar, Demirel, Ecevit Dönemi var. Bu kadar dönemlerde bu ülkeye eldeki imkanlarla hizmet etmiş olan insanlar var. Başbakanın söyledikleri akıl almaz. Başbakan bu görevden uzaklaştığı zaman zannediyorum siyaset bilimciler gazeteciler açısından mizah konusu olur. Merdivenleri çıkarken karşılaştığınız insanlarla, bir gün merdivenlerden inerken de karşılaşacağınızı unutmayın.”
AKP’den ABD Büyükelçisi’ne gelen “İçişlerimize karıştırmayız” tepkisinin ardından “doğru söylemişler” demişti Bahçeli. Ama bir de devamı varmış o sözlerinin:
“İçişlerimize karıştırmamak gerekir ama “İçişlerine karışmasın” derken dışişlerine karışma yetkisi veriyor iktidar ABD’ye!”
+++
Ülkücülerden Erdoğan’a bir kuruşluk katkı
Dün sabah itibarıyla MHP Genel Başkanı’nın twitter’daki “takipçi” sayısı 32 bin 459’du. Son “twit”i ise “Sesime kulak ver; ses ver Türkiye!”
Twitter yoluyla kendisine iletilen bütün mesajları okuduğunu söylüyor bir kere daha.. Hatta bazılarının “yol gösterici” olduğunu vurguluyor. Ama cevap vermiyormuş gönderilen yorumlara. “Abuk sabuk yazanlar da oluyor. Ama biz yazılarımızı belli bir seviyenin altına düşürmedik hiç...” diyor.
Bahçeli’yle ilgili olarak sanal ortamda hayli ilgi gören bir başka alan daha var; www.devletbahceli.com.tr adresinden erişilen kişisel internet sitesi... Konuşmaları, basında hakkında çıkmış haber ve yorumlar, daha önce hiç yayımlanmamış özel fotoğrafları... Ha bir de Bahçeli’yle ilgili karikatürler yer alıyor bu sitede. Hem de en muhalifinden...
“Karikatür çizmek Allah vergisi bir şey. Herkese nasip olmuyor. Dikkatli bakmak lazım, her çizginin bir anlamı var bana göre... Onlar gözüyle nasıl algılandığınızı takip ediyorsunuz ve o sizin bazı konularda önünüzü açıyor” diyor...
Görüyoruz ki kimi, karikatürün olmazsa olmazı olan zekadan çıkmış espriyle önünü açıyor siyasetin, kimi de onu mahkum ettirmek için dava bu ülkede!
Karikatüre dava açılmaz
Ve haliyle söz yine dönüp dolaşıp geliyor iktidarın başındaki isme. Başbakan’ın karikatüristlere açtığı davaları hatırlattığımızda “Karikatürler yüzünden dava açılmaz; çünkü karikatür bir sanattır” diye özetliyor kendi
yaklaşımı.
Ve hemen ekliyor: “Başbakan’ın dava açmadığı şey yok. Son olarak bizden 8 bin lira kazanmış, Harun Bey’den (Ülkü Ocakları Genel Başkanı) 6 bin lira kazanmış. Zannediyorum Ülkü Ocaklarının mensupları birer kuruş vermek suretiyle katkı sağlayacaklar kendisine!”
Yabancı futbolcular yabancı sermaye gibi
Devlet Bahçeli’nin Beşiktaşlılığını bilmeyen yok. İyi ama bu Beşiktaş onun gönül verdiği Beşiktaş mı
acaba?
“Bir Birol-Şenol ikilisi, bir Yusuf -Sanlı ikilisi vardı Beşiktaş’ta, bunlar hep altyapıdan yetişen başarılı Türk sporculardı. Ben Beşiktaş’a altyapıya dönmesini tavsiye ederim. Yanlış anlaşılmasın ama yabancı futbolcu yabancı sermayeye benziyor. Geliyor, alıyor, götürüyor. Ortada bir şey yok.”
Daha bu yorumu yazamadan, 4-2’lik mağlubiyet haberi geliyor İnönü’den.
Ankara’ya dönüş yolunda, çay molasında dikkat ediyoruz sırtını dönüyor Bahçeli televizyon ekranına... Bu bir taraftar protestosu olmasa bile o anlarda ekranda tartışılanın “Ne olacak bu Beşiktaş’ın hali” oluşu garip bir tesadüf olarak yer ediyor zihnimizde!
Cihan Paçacı, Semih Yalçın, Zuhal Cafoğlu, Recai Yıldırım, Bülent Didinmez ve Mehmet Taytak’la yaptığı neşeli sohbeti görünce, hiç hatırlatmıyoruz biz de 4-2’lik acı gerçeği kendisine!..
+++
“Oğuz Ata Okulları” eğitim zinciri olacak
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’nın yürüttüğü ve ülkücülerin ilan edilen banka hesap numaralarına yaptıkları bağışlarla ilerleyen Oğuz Ata Eğitim Konakları Projesini yakından takip ediyor Devlet Bahçeli. En son Niğde gezisi dönüşünde uğradı Aksaray’a bağlı Dikmen Köyü’nde inşa edilen ilk okullarına. Bahçeli’nin isteği ile mimarların Selçuklu üslubuna uygun olarak projelendirdiği ve tamamlanmak üzere olan okulun girişinde hatıra fotoğrafları çektirdi Dikmen’li çocuklarla Bahçeli. Okulun devir tesliminin yapılması için Aksaray Valiliği’ne gerekli müracaatta bulunduklarını duyuruyor konuşurken bir ara. Bir duyurusu daha var; “Bundan sonraki Oğuz Ata Okulu Şanlıurfa’da!”
Tam yeri mi?
Şanlıurfa Valiliği, Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nin belirlediği iki yerden, yani Bozova yakınlarında tespit edilen köyle, Siverek-Karacadağ arasında seçilen yerden hangisini uygun görürse, orası...