Engin Alan’a hakaret!
Din “hakara-makara Bakara”cının tekelinde... -Eskiden vatandı mesela- şimdi namus “kol saati” ...
Gazeteciliği Ahmet Altan öğretti:
“Alçaklık ve korkaklık!”
Anladık;
Mustafa Balbay için, Tuncay Özkan için, Hikmet Çiçek için, Turhan Özlü için, Deniz Yıldırım için, Soner Yalçın için, Barış Pehlivan için, Nedim Şener için, Müyesser Yıldız için, Barış Terkoğlu için, Ahmet Şık için... (ileri demokrasinin cilvesi işte; cezaevine atılan gazeteciler saymakla da bitmiyorlar ki kardeşim, bir kalemde sıralayamadıklarımızdan özür dilerim...) nasıl “Gazetecilikten tutuklanmadılar” diyebildiğini;
“Alçaklık” ve “korkaklık” etmemişlerdi!
Basın özgürlüğü toplantısı yaptılar.
Nerede?
İsveç Konsolosluğu’nda!
Amerika’da “sürgünde hükümet” kuran “milli kahraman”lar gibi;
Nereden baksan ironi!
Gazetecilere “kiralık kalemlik, şahsiyet cellatlığı, yargısız infaz yapmayın” öğüdü;
Kiralık kalemlerin giyotin tezgahı kılıklı manşetlerinde askerlerin, bilim adamlarının, hukukçuların, gazetecilerin, yazarların, siyasilerin, “milliyetçiler”in, “ulusalcılar”ın, “Aleviler”in, “ülkücüler”in, “idealist” lerin, ordunun, üniversitelerin, yargının haysiyetini doğradığı gazeteden geldi. Çift taraflı tedavülden kaldırılınca, nereye yaransın bilemeyen, köşelerini törpüleye törpüleye “paralel”den “yuvarlağa” evrilen “eks sözcü”ydü öğütçü!
Ciddiye alsan, Mazhar Osman’dan başka paklayanın olmaz;
Gül gül öl bari!
Aynı böyle adalet de!
12 yıl boyunca Themis’in (Şu bir eli kılıçlı, öteki terazili, gözü bağlı, bakire kızcağız...) bedeninde dart oynayanların heybesinden çıktı iyi mi!
Bir infial, bir coşku;
TBMM Başkanı’ndan Engin Alan teklifi!
Parti gruplarına gönderdiği tek maddelik teklife göre “12 Haziran 2011’de yapılan milletvekili genel seçimlerinde milletvekili seçilenlerden, yargılamasına devam olunarak, hakkında mahkumiyet kararı verilenler ile hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunanların hükümlerinin infazı, yasama dönemi sonuna bırakılacak”mış!
Çünkü “milletvekili seçilmiş birinin yasama faaliyetine katılamaması kamu vicdanını zedeliyor”muş!
Zedelenme mi;
Kamu vicdanı lime lime!
Engin Alan 12 Haziran 2011 günü seçilmiş, beyefendi ancak 7 Mayıs 2014 günü “yasama hakkının kısıtlandığı”nı fark edebilmiş;
Alan’ın 5 yıllık görev süresinin bitimine 1 yıl kala!
Ailesinin durumunu anmıyorum bile, geride kalan 4 yılın “kamu zararı”nı kim, nasıl tanzim edecek peki! Var mı bunun için de mucizevi bir iksirleri!
Ve her ne hikmetse, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın “Karar en kısa zamanda verilecektir” açıklamasından sadece “1” gün sonra çıktı bu formül ortaya!
Ankara’dan bakınca bu millet bu kadar mı zekasız görünüyor ya!
Bir;
Hiç boşuna o kahraman Türk askerinin adıyla ambalajlayıp, meşrulaştırmaya çalışmayın; evet Engin Alan’ın da tahliyesini sağlayacaktır ama Engin Alan’ın cezaevinde olmasına kahrolduğunuzdan, nasıl yapsak da çıkarsak diye üstünüzü başınızı parçaladığınızdan filan hazırlanmış bir teklif değil. Dosyaları Yargıtay’da olan Mustafa Balbay’ı da ilgilendiriyor, Mehmet Haberal’ı da ilgilendiriyor; onları geçtim, Allah aşkına bir bakın TBMM’deki öz geçmişlerine “bildiği yabancı diller”de “iyi derece Kürtçe” yazan KCK sanığı Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım’ı da ilgilendiriyor, Sebahat Tuncel’i de ilgilendiriyor...
İki;
Engin Alan bir tek gün “tahliye” istedi mi? Onun adına, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru bile “adil yargılanma hakkının ihlalinin tespiti” içindi. “Siz beni adil yargılamadınız” diyor Alan. “Haksız, hukuksuz şekilde burada tutuyorsunuz” diyor.
Anayasa Mahkemesi, Kılıç’ın dediği gibi tez vakitte “adil yargılama hakkının ihlal edildiği” yönünde karar verirse, Engin Alan ve bu kararın “emsal” olacağı bütün Balyoz hükümlülerinin “yeniden yargılanması” gündeme gelirse; “mahkumiyetleri” düşecek her şeyden önce! Bunca “kumpas” itirafından sonra, “özel yetkili olmayan” mahkemelerde beraat edecek o ve silah arkadaşları eğer “adil” yargılanabilirlerse...
Ve buna ramak kala;
“Cezanın infazının ertelenmesi” diyorsun sen hâlâ...
“Neden cezaevinde?” sorusu hâlâ cevapsız olduğu halde, hakkında “suçlu” olduğunu kanıtlayan bir tek delil bulunmadığı halde “cezanın infazını erteliyorum” demek adalet değil, hakarettir Engin Alan’a!
İktidardakilerin vicdanı gerçekten kanıyorsa; AYM’den rol çalmaya çalışacaklarına, masum insanların boyunlarına astıkları “terörist”, “darbeci” yaftalarının sökülmesi için “şahitlik” etsin kumpasa!
“Ayağa kalkmayan general”in hakkını teslimi nefislerine yediremiyorlarsa, “gizli tanık” olurlar; korkmasınlar!