“Engin Alan hepsinden farklıdır!”
“Düşman ceza hukuku” başlıklı yazımız Türkiyemizin dört bir yanından olağanüstü ilgi gördü. Özellikle “Digital Terör” adlı kitabımızı okuyanlar “Kimlere düşman hukuku uygulanır?”, “Kendi askerine düşman hukuku uygulayanlara ne ad verilir” gibi sorular yöneltmişler. Her birinin anladığını lakin mübarek Ramazan’da sövmemek için nezaket sergilediklerini biliyorum.
Büyük babaannem, Koca Zeynep Dedem, Dedem Kamberli Osman Ağa ve babam Uzun Ömer’in kulağıma küpe ettiği “Askerin düşmanı, düşmanın askeridir” sözlerimi hatırlatmışlar. Dedik ya; arif olan anlar...
Ülkemizdeki seçkin hukukçuların ve kamuoyunun “asrın davası” olarak nitelendirdiği, Yargıtay’daki Balyoz Davasını takip etmeye devam ediyorum. Yaklaşık üç gün ayakta, 400 sayfalık yazılı metnin yanında şifai katkılarıyla savunma yapan genç avukat Kazım Yiğit Akalın’ı yeniden kutluyorum. Önümüzdeki yılların en önemli “ceza avukatı” ünvanını başarı ile taşıyacağından emin olduğumu belirtmek isterim.
Yaz sıcağı, Ramazan orucu, tatil derken üçüncü günün sabahı duruşma salonunda izleyici sayısı çok azdı. Öğleden sonra doldu. Lakin Balyoz Davası başladığından bu yana kafama paslı bir çivi gibi çakılan “Bu davaya ilgi neden bu kadar az?” sorusunun sancısı depreşti. Silivri duruşmalarında tutuklu sanıkların yakınlarına ısrarla “gelmeyin!” deyişlerinin sebeplerini bu sütunlardan yazmıştım. Lakin; başkentin göbeğinde tarihi anların yaşandığı böylesi önemli davayı merak etmeyenlere sitem etme hakkımı kullanmak istiyorum.
Dışarıda üç-beş canlı yayın arabası, çoğunluğu stajyer ve polis-adliye muhabirleri dışında başkentin kulis haberlerini yazıp-yorumlayan anlı-şanlı yazarların hiç birine rastlamadım. Yine ne varsa bizim “atom karınca” da var. Ev taşıma işini falan bir kenara bırakmış, sadece gazetecilik refleksi ile değil, insani duygularla sabahın köründen akşama kadar not tutup, anında haberi güncelleyen bir tek Müyesser Yıldız. Gazetemizden Fatih Erboz’un hakkını da teslim edelim.
İstanbul’daki başarılı belediyecilik günlerinden tanıdığım ağır cezada meslekdaşlarının üstadı olan Av.Yakup Akyüz, kayınbiraderi olan Emekli Koramiral Lütfü Sancar’ın yanında MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın da müdafii... Yaşı 70’e gelmesine rağmen diriliğinden, heyecanından birşey kaybetmemiş hukukçu... Mahkeme heyeti ile son derece kibar diyalog kurdu. Başkan da tutum ve davranışlarından dolayı her fırsatta Akyüz’e teşekkür etti. “Benim akrabam, kayınbiraderim de yargılanıyor. Denizci, eline belki de hiç silah almamış biridir. Darbe ile işi olmadığı gibi, darbe karşıtı olduğunu akrabası olarak en iyi ben bilirim. Silivri duruşmaları esnasında sanıkların çoğu ile tanıştım, meslek tecrübemle her biri hakkında kanaat oluşturdum. Ama Engin Alan hepsinden farklıdır. Tabiri caizse mangal yürekli bir adamdır... Eğer iddia edilen darbe girişimine kenarından, kıyısından bulaşmış olsa ’evet yaptım, cezasına da razıyım’ derdi... Engin Alan şövalye ruhlu adamdır... Şüphesiz diğerleri de kahramandır ama Engin Alan hepsinden farklıydı” cümleleri ile Yargıtay hakimlerine Alan Paşa’yı tanıttı. 28 Şubat davasından delil yetersizliği sebebiyle tahliye edilişini hatırlattı.
365 sanığın avukatlarından şimdilik 6 tanesi savunma yapabildi. Alfabetik sırayla kürsüye çıkıyorlar. Sahte digital veriler dışında somut bir tek delil olmadığı halde en ağır cezalara çarptırılan sanıkların avukatları, süre sınırlaması olmadığı için müvekkillerinin masumiyetini kanıtlamak amacıyla konuşmalarını ister istemez uzatıyor. Başkan da mesai saati zorunluluğu olmadığını ilan ederek, “Siz de isterseniz geceye kadar devam edebiliriz” sözleri ile iyi niyet sergilemiş oldu.
Silivri’nin kıdemli avukatlarından Şule Nazlı Erol çok umutlu... “Bozma ile beraber tahliye olacak!” derken, bir dönem sıkıyönetim savcılığı yapan Ali Fahir Kayacan temkinli... “Yıllarca Silivri’de yani hukukun olmadığı yerde hukuki savunma yapmaya çalıştık... Hukuk var mı, yok mu henüz net değil” sözleri ile vaziyeti özetledi.
Yarın duruşmadan gözlemlerimi aktarmaya devam edeceğim.