Enflasyon neden dikiş tutmuyor?

2004 yılı TÜFE oranı yüzde 9,36 idi. 17 yıl sonra 2021 Şubat'ta TÜFE oranı yüzde 15,61 oldu. Neden artıyor? Enflasyon kader midir?
Türkiye'de yapısal sorunlardan kaynaklanan ve yüzde 10 dolayında bir kronik enflasyon var. Bu yapısal sorunlar; piyasada oligopol ve kartelci yapılar, spekülatif piyasa yapısı, stokçuluk, devletin partizanlaşması ve kurumsal özelliğini kaybetmesi, bürokrasinin tırmanması, kamuda popülist uygulamalar nedeni ile kaynakların verimsiz kullanılması ve sanayisizleşmedir.
Enflasyonla mücadele için siyasi iktidar, kendi yaratığı yapısal sorunları çözebilir mi? Söz gelimi popülizmden vaz geçer mi? Özelleştirilen kamu tekellerini, Telekom gibi doğal tekelleri, enerji dağıtımını yeniden devletleştirebilir mi? Kamu-özel iş birliğinden dönebilir mi? Müteahhitlere devlet dış borç garantisi vermekten feragat edebilir mi? Edemez... Yapamaz... Hele 2023 seçimleri kapıdayken yapamaz.
O zaman yüzde 10 kronik enflasyon devam eder.
Öte yandan kur şokları, kur artışları kendinden daha yüksek oranda enflasyona yansıyor. Ancak kurlar düşse de bir defa artan fiyatlar düşmüyor, tersine kur artar diye üretici ve satıcı, fiyatları artırıyor. Kaldı ki kur artışı ile Yİ-ÜFE artıyor ve artan maliyetler o ay ve sonraki aylar enflasyona yansıyor.
Son üç ayın ortalama dolar kuru;

Aralık 2020: 7,7189
Ocak 2021: 7,4024
Şubat 2021: 7,0876
Aralık ayına göre Şubat ayında dolar kurunda yüzde 8,18 oranında düşme var. Ama Yİ-ÜFE ve TÜFE'nin üstünde tortuları devam ediyor. 2020 TÜFE oranı yüzde 14,6 iken 2021 Ocak enflasyonu yüzde 14,97 ve 2021 şubat enflasyonu yüzde 15,61 oldu.
Kur artışının enflasyona fazlasıyla yansımasının nedeni de yine istikrarsız, kırılgan spekülatif ve oligopol piyasa yapısıdır. Piyasa fırsatçılığa açıktır. Toptancı, depodan çıkışı, en yüksek kurdan yapıyor. Perakendeci de vitrindeki eski ithal malları da yeni kurdan hesaplıyor. Aksi halde yerine yenisini koyamayacağını biliyor. Dahası aynı perakendeci vitrindeki yerli malların fiyatını da artırıyor.
Demek ki kurları tutmak zorundayız. Bugünlerde Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksine göre TL, yüzde 34 oranında daha düşük değerdedir. Artan ülke riskini de dikkate alırsak bugünkü dolar/TL denge kuru en fazla 5 liradır.

Kurlara hâkim olmanın ilk yolu, Merkez Bankası'nın gösterge faizinin reel faiz içermesidir. Mevcut verilere göre hesaplarsak, yüzde 15,61 TÜFE'ye göre yüzde 17 olan MB nominal gösterge faizi, reel faiz olarak yüzde 1,20'dir.
Reel faiz ülke riskini de içerecek şekilde en az yüzde 3 olmalıdır. Bu durumda 18 Mart'ta toplanacak MB Para Kurulu gösterge faizini 2 puan artırmalı ve yüzde 19'a çıkarmalıdır. Bunu yapabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanı müdahale etmezse yapar.

Kurları tutmanın ikinci ayağı, dalgalı kur politikasını değiştirmektir. Türkiye bu kur politikası ile sürekli dış açık veriyor ve dolarizasyon artıyor. Spekülatif piyasa yapısı içinde dalgalı kur, kırılganlığı da artırdı.
Dalgalı kur politikasını değiştirmek ve kambiyo rejiminde sıcak parayı kontrol edecek bir sistem kurmak gerekir. Doğrudan ve kalıcı yabancı yatırım sermayesini teşvik etmek gerekir. Türkiye için bugünkü koşullarda en uygun sistem yarı sabit kur sistemidir.
Yine, dış ticaret politikasını da değiştirmek gerekir. Çin'e karşı her sene verdiğimiz 18-20 milyar dolar açığı daraltmak zorundayız. Bunun için yatırım ve teknoloji ithalatı dışında uluslararası anlaşmalara uygun kota getirebiliriz.
Bu yolla açık azalır ve dövize talep azalır.

Tek çözüm ekonomi yönetiminin, spekülatörleri ve ithalat lobisini dışlayarak, bunları yapmasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları