Enflasyon lafla düşmüyor
Merkez Bankası Başkanı her ay enflasyon rakamları açıklanınca, kabahati bir mal veya hizmette buluyor. Enflasyon sorumlusu bir zamanlar enerji fiyatları idi... Şimdi gıda fiyatları oldu. Gerçekte ise bu mallardaki artışların adına enflasyon deniliyor. Yani bunlar enflasyonun kendisidir, nedenleri değildir.
Enflasyonla mücadele için önce enflasyona doğru teşhis koymak gerekir...
1) Enflasyon kronikleşti.
2004 yılından bugüne kadar enflasyonda değişen bir şey olmadı. Enflasyon yüzde 10'un bazen altında bazen üstünde olmak üzere aynı kulvarda gidiyor. 2005 yılının Eylül ayında yıllık TÜFE oranı 7.99 idi. Şimdi de Eylül ayında yıllık TÜFE oranı 7.95'tir. Kaldı ki mevsimlik ürünler, işlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içecekler ve tütün ile fiyatları tespitle belirlenen diğer ürünler hariç, Eylül ayı TÜFE oranı yüzde 9.15 oldu.
Uzun süren enflasyonlara, kronik (müzmin) enflasyon deniliyor.
Önümüzdeki aylarda ve yıllarda da enflasyon devam edecektir. Çünkü Eylül ayında Yİ-ÜFE aylık 1.53 oldu. ÜFE maliyet artışını gösterir. Bu maliyetler önümüzdeki aylarda vitrinlere yansıyacak ve TÜFE'nin de artmasına neden olacaktır.
2) Merkez Bankası enflasyonla baş edemiyor.
Merkez Bankası 2006 yılından beri enflasyon hedeflemesi uyguluyor. Ancak bugüne kadar hiçbir yıl bu hedefleri tutturamadı.
Bunun başta gelen nedeni, ekonomi yönetiminin ve Hükümetin Merkez Bankası'na aşırı müdahalesidir. Bağımsızlık, merkez bankalarının kredibilitelerinin artması, uygulanan politikalara olan güvenin sağlanması ve dolayısıyla enflasyon hedeflemesinin başarılı olabilmesi açısından temel kriterlerinden biridir.
Enflasyon hedeflemesi stratejisinin başarıya ulaşması açısından para ve
maliye otoriteleri arasındaki iş birliği zorunludur. Ancak Merkez Bankası bağımlı olursa zaten özgün bir politikası da olmaz.
İkincisi, kronik enflasyonla mücadele yalnızca para politikası ile mümkün olmaz. Asıl enflasyonu müzminleştiren yapısal sorunların çözülmesi gerekir. Çözüm de bir plan, program ile olur. Bugün planlama rafa kaktı. Ayrıca uygulanmakta olan bir ekonomi politikası da yoktur. Günü kurtarma kararları ve adımları vardır.
Aşağıdaki grafikte 2006 ile 2014 yılları arasında Merkez Bankası enflasyon hedefi ve gerçekleşen TÜFE oranları görülüyor.
Enflasyon hedefi, Merkez Bankası'nın piyasaya ve kamuoyuna verdiği bir taahhüttür. MB'nin bir taahhüdü olduğu için, hedeften sapma, MB'ye ve ekonomi yönetimine olan güveni zedeler. Ülke riski artar.
3) Bugüne kadar yapısal sorunlar yanlış anlaşıldı. Söz gelimi sosyal güvenlikte bazı yasaların çıkarılması da yapısal sorun olarak lanse edildi.
Enflasyonu ve istikrarı tehdit eden üç temel yapısal sorun var:
1. Piyasada oligopol yapı var. Devletin özelleştirdiği tekeller, özel sektör tekeli oldu. Kartelleşme var.. Fiyatları bu tekeller ve karteller tayin ediyor. Tarlada 25 kuruş olan domatesi eğer biz 250 kuruşa yiyorsak, bunun tek nedeni kartellerdir.
Devletin düzenleyici ve kontrol edici gücünü dışladığımız için, piyasada söz konusu karteller oluştu.
2. Kamu harcamaları etkin kullanılmıyor. Bütçenin denk olması ile etkin olması farklıdır. Kaldırımları her sene bozup yaparsak, bin liralık alt yapı işini iki bin lira harcayarak yaparsak, ihaleleri taraflı verirsek, kamu kaynakları çar çur edilmiş olur.
Ayrıca bütçe denk olsun diye, vergileri ve harçları artırılıyor. Özel sektör boğazlanıyor ve yatırımlar engelleniyor.
3. Özel sektörde teknoloji eski, kapasite kullanım oranı düşük ve işçi verimliliği düşüktür. Bunlar da yapısal sorunlardır.
Demek ki enflasyonun çözümü için, önce doğru teşhis koymak, sonra da Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve yapısal sorunların çözülmesi gerekir.