En büyük partinin (!) imdat çığlığı!..
Şu sel felaketi olmasaydı Avrupa ülkeleri belki de gazetelere haber olmayacaktı!..
Almanya''da 103 kişi ölmüş,1300 kişi selde kaybolmuş...
Onlarca evin yıkıldığı ve binlerce işyerinin su altında kaldığı Belçika''da ölü sayısı 20''yi aşmış...
Belçika, Hollanda ve Lüksemburg''u da sel vurmuş, binlerce ev ve işyeri su altında kalmış...
Temmuzun ortasındaki şiddetli yağışların sel felaketine dönüştüğü Avrupa birkaç gün sonra yaralarını sarar ve kaostan- gerginlikten- terörden- şiddetten- siyasi çatışmalardan uzak, o rutin gündemlerine geri döner...
Peki ya Türkiye neden hep girdapta?..
Karadeniz Bölgesi''nde bir kez daha can alan sel felaketi artık gelenekselleşmiş bir doğa tahribatı ve ihmalin sonucu olarak gazetelere manşet oldu ama, yağışların yolaçtığı erozyon ve can kayıpları da (tıpkı şehit haberleri gibi) birkaç gün sonra unutuluverir...
Çünkü Türkiye; selden- depremden ya da başka doğal afetlerden çok daha fazla tahribat yaratan, toplumu sarsan, milli kaynakları tüketen, milyonların enerjisini eriten, sürekli kaos yaratan zincir halindeki gündemlerle boğuşup duruyor...
Ve toplum yıllardır bu girdaptan kurtulamıyor, devlet ise nedense arınamıyor...
Oysa dünyanın "huzur" veren başka halleri var;
Avrupa ve Amerika Mars''ta yaşam alanları ararken, Hubble Teleskobu dünyadan yaklaşık 350 milyon ışık yılı uzaktaki evrenin boşluğunda binlerce gezegeni aynı anda gösteren bir fotoğrafı çekmişken (ve bu fotoğraf üzerinden evrende başka yaşam alanları var mı) tartışması büyümüşken, dünya ülkeleri bilim ve teknolojide sınır tanımıyor...
İşte 70 yıl kadar önce Kuzey''in gazabından kurtulması için asker gönderdiğimiz Güney Kore, başta Türkiye olmak üzere tüm dünyaya teknoloji satıyor; Çin, ABD''ye kafa tutacak bir büyüme ile hızla ilerliyor, Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen milli gelir 60 bin dolara ulaşıyor, Türkiye ise yukarıda vurguladığımız gibi, boş gündemlerle Orta Doğu ve Afrika''nın kaosundan kurtulamayarak, kendini tüketmeye devam ediyor... Peki neden?..
TÜRKİYE HEP KAOSTA...
Çünkü devleti yoran, toplumu geren, umutları tüketen, kaosu büyüten gündemlerden bir türlü uzaklaşamıyor Türkiye...
PKK belasının musallat ettiği gibi, 40 yılı aşkın süredir ayrılıkçı terörle uğraşan bir başka ülke var mı dünya üzerinde?..
Ve bir başka ülkede, binlerce cana mal olan bir terör örgütünün uzantısı parlamentoda ahkam kesebiliyor mu?..
Dünyanın hangi ülkesinin sınırlarında terör ve şiddeti dayatarak devlet kurmaya çalışan ayrılıkçılar- gericiler- bölücüler, Türkiye gibi üç tarafı denizlerle çevrili bir cennet coğrafyayı karabasanda tutmaya devam edebilir ki?..
Peki ya sınırların delik deşik olması ile birlikte; Hizbullah''tan El-Kaide''ye, Nusra''dan IŞİD''e kadar dinci terörün neredeyse 20 yıldır intihar saldırıları- suikastlar- bombalı eylemlerle topluma korku saçmaya devam ettiği, Türkiye dışında bir başka coğrafya var mı?..
Söyler misiniz; dünyanın neresinde, bu kadar sinsiliklerle uğraşırken (kaç ülke bundan ders almaz da) sınırlarını bu kez de Afganlılara açar ve binlerce Taliban yanlısının ülkeye sızmasına izin verir?..
Ve tabii ki dünyanın en az 80 ülkesinde faaliyet gösterirken, Türkiye''de AKP ile birlikte büyüyen "cemaat" adındaki bir dinci yapılanmanın "darbe" girişiminde bulunarak ülkeyi karmaşaya sürüklemesi, FETÖ adlı bu örgüte karşı operasyonların 5 yıldır bitmemesi nasıl bir dehşettir acaba?..
İşte böylesi bir ortamda yandaş ve candaş medya kendi televizyon kanallarında ahkam keserken, medya boş gündemlerle oyalanırken, bilinçaltında travmalar yaratan PKK- dinci terör ve FETÖ tartışmaları ne yazık ki ülkeyi yoruyor, huzur bulamayan Türk toplumunun enerjisini kırmaya devam ediyor... Peki, tek sorun bunlar mı?..
MİLYONLARIN "SEÇENEK" ARAYIŞI...
Dincilik- gericilik- bölücülük üçgeninde; terörden siyasi baskıya ve toplumun uygar yaşamına kırmızı çizgiler çeken bağnazlığa kadar, ağır sorunların ülkeyi her geçen gün daha da geriye götürdüğü bir ortamda, Türkiye bir yandan da sosyal- siyasal ve ekonomik sorunlarla uğraşarak, uygar dünyadan çok ayrı bir noktada bocaladığını her fırsatta gösteriyor...
Son 20 yıldır tavan yapan enflasyon; hayat pahalılığı ile birlikte sadece yoksulluk-sefalet getirmiyor, aynı zamanda toplu intiharları tetikliyor, yuvaları yıkıyor ve milyonlarca insan açlık sınırında cebelleşiyor..
İşte böylesi bir ortamda; siyasetin iki ucunda (iktidar ve muhalefet) birbirini ayakta tutmak için boş gündemlerle Türkiye''yi oyalamaya devam ediyor...
Cumhuriyetin kazanımlarının, Atatürk''ün toplumsal- bilimsel ve ekonomik mirasının yağmalandığı, doğanın yap-işlet-devret ve rantsal dönüşüm ile yok edildiği, yaban hayatının tüketildiği, son olarak Kanal İstanbul''la Türkiye''nin geleceğinin tehdit altına sürüklendiği bir dönem, Türkiye Cumhuriyeti''nin yaşadığı kangreleşmiş sorunları karanlık bir girdapta büyütmeye devam ediyor...
ÜLKE HUZUR İSTİYOR...
Gelelim yukarıdaki saptamaların özetine... AKP''nin iktidara geldiği 2002''den bu yana Türkiye kaotik gündemden bir türlü kurtulamıyor...
Neredeyse her seçim öncesi "AKP bitti" söylemlerine rağmen anketler Erdoğan''ı halen "yüzde 35" civarında gösteriyor, muhalefetin büyük bölümü yerinde sayıyor, (hem ideolojik sapmalar hem de kendisine düşman figürlerin sızmasıyla) ana muhalefet bile büyüyemiyor ve havanda su dövme siyaseti toplumu hep çaresiz bırakıyor...
İşte böylesi bir ortamda Sadece İYİ Parti''de bir hareketlilik yaşanıyor, yeni kurulan ve kurulacak partiler "seçenek" olmaya çalışıyor ancak her ankette ortaya çıkıyor ki, protestocular ve kararsızların toplam oyu "yüzde 25"in altına düşmüyor!..
Söyler misiniz; ülke terörden sosyal bunalıma, ekonomik çöküşten talana kadar, her alanda kangrenleşmiş sorunlarla boğuşurken (bir yandan da Sedat Peker''in ifşaatları sarsıntı yaratırken) bu karanlık ve umutsuz gidişatı daha ne kadar kaldırabilecek Türkiye?..
Peki; parti kursalar, neredeyse iktidara gelebilecek bir orana ulaşan "kararsızlar"ın sosyal- siyasal-ekonomik açıdan adeta "imdat" çığlığı attığı bir ülkede, terör- sosyal bunalım ve ekonomik çöküşten iyice ezilen toplumu girdaplardan kim- nasıl kurtaracak?..
Avrupa''nın birçok ülkesi gibi ne zaman huzura erecek Türkiye?..
Ve toplum 40 yıldır bitmeyen ürkütücü ve çarpık sorunların kaosundan ne zaman uzaklaşacak, refaha nasıl kavuşacak?..