En Büyük Eksiğimsin'e tepki, Şeycan ve Dursun Emi

-Sen benim en büyük eksiğimsin, dedim, alındı:

-Eksik sensin, bana eksik diyemezsin!

-Gediğimsin desem?..

Gene memnun olmadı:

-Gedik mi?.. Niye benden geçiyorsun, niye beni seçiyorsun? Başka gedik bul kendine, gediklin miyim ben senin?

-Ters anlama üstüne kurgulanmışsın sen bugün, o ki terslik ediyorsun, ben de tersten gideyim: Tersi olsaydı, sen bana gedik deseydin, ben sana seve seve gediklik ederdim, yol verirdim, güvenli geçişini sağlardım.

-Gediklerden hoşlanmam, dikleri, dik yokuşları severim ben, zorlu adamım, gedik vermem, gedik de istemem, istersem gedik açarım...

Bu algı, bu anlayış, bu kabul, "Şeycan"ı getiriyor aklıma, o da böyle ederdi, hatır bile soramazdınız:

-Şeycan nasılsın?

-Niye sordun?

-Allah Allah yahu hatırını soruyorum, soramaz mıyım?

-Sorarsın ama benim de bu sorunun arkasını araştırmam lazım. Böyle soruların altında bazı kereler başka niyetler ve kinayeler olur...

-Yahu aldım geri. Kardeşim, ne ben sormuş olayım, ne de sen böyle arkasını araştırma zahmetine gir. Yani saplantı diyeceğim kızacaksın yine...

-Ba!.. Ba!.. Ba!.. Gördün mü, ağzından aldım işte... Demek ben saplantılı bir adamım öyle mi?

-Yahu Şeycan... Böyle her sorudan işkillenirsen, seninle iletişim kuramayız. Yahu "İyiyim Kardeşim sağ ol, sen nasılsın?" diye karşılık versen olmaz mıydı?

-Olmazdı, her türlü art niyetten arınmış bir soru olduğuna emin olmam lazım...

-Hadi yahu!.. Git işine...

-Gitmezsem ne olacak, beni mi döveceksin?! Ezerim seni, pestilini çıkarırım...

-Tabii tabii... Ezersin, pestilimi de çıkarırsın, başka marifetin yoktur, çıkardın zaten pestilimi. Hay sormaz olaydım...

Her sözüme işkil, her şeye kahır/Can desem, cana kast sanır huylanır

Bu dizeler dökülüyor dilimden gayriihtiyari. 

Uzaklaşıyorum oradan. Şeycan yüksek gerilim direği gibi kollarını germiş, koltuklarını açmış, pazılarını şişirmiş vaziyette bakakalıyor ardımdan, bir şeyler mırıldanıyor ama duymuyorum onları...

Şeycan böyle bir adamdır işte... Adını merak ettiniz değil mi? Herkesin ismine "Can" ekleyen, bir yaşlı Beğ, gerçek adını hatırlayamayınca "Şeycan" demişti, çok gülmüştük... Şeycan sinirlenmişti ama o yaşlı Beğ'e bir şey diyememişti. Sonra sonra biz alıştırdık onu "Şeycan"a, benimsedi bu adı ya da kanıksadı...

Onu benimsedi ya, işkillerinden, takıntılarından, saplantılarından bir türlü kurtulamıyor... Pirelenip duruyor, klinik bir vak'a olup çıktı, doktora da gitmiyor, "Ben deli miyim, ben sıhhatli bir adamım" diye tepki koyuyor...

Eyce ey misen Dursun Efendi?

Erzurum'un Narman İlçesi'ni düşmandan kurtaran Mahmut Çavuş'un oğluydu. Otuz yıla yakın İl Genel Meclis üyeliği yapmıştı DP ve AP'den. Benim rahmetli babamın da dostuydu Erzurumluların Dursun Emi'si "Dursun Er".

Dursun Emi'ye Ankara Gençlik Parkı'nda Narmanlı bir hemşerisi rastlar bir gün. Hoşbeş ederler, otururlar bir çay bahçesine. Hal hatır sorar adam:

"Dursun Efendi ey misen?"

"Eyem sağ ol, sen nasılsan?"

"Ben de eyem."

Aradan iki dakika geçer adam yine sorar: 

"Dursun Efendi yani eyce (iyice) eysen he mi?"

"Eyem gardaş, eyem aziz hemşerim!"

Fakat adam bir türlü tatmin olmaz "eyce"li sorulara devam eder:

"Eycemen eysen he mi?"

Dursun Emi, sinirlenir ve şöyle der:

"Yavu eyem, eyce eyem, vallah billah eyem, anam avradım olsun eyem."

 

Yazarın Diğer Yazıları