Emperyalizmin avukatları!
Adamlar “Biz sizi ne yapıp edip bir yolunu bularak AB’ye tam üye yapmayacağız” diyorlar. Bizimkiler “Kapıdan sokmazlarsa bacadan gireriz” diyorlar. Adamlar “AB, Hıristiyan dinine ait değerlerin ürünüdür” diyorlar. Bizim cenah “AB bir din değil medeniyet projesidir” diyor. Adamlar “Biz sizi hazmedecek durumda değiliz” diyorlar. Bizimkiler “Olsun biz hazmedilmeye hazırız” diyorlar. Adamlar, gerekirse sizi “tam üye yapmamak için referanduma başvururuz” diyor; bizimkiler “Olsun, biz bu tam üyelik uğruna kendimizi feda etmeye hazırız” diyorlar. Kısacası onlar ne derse desinler bizimkiler “Gireceğiz de gireceğiz” ezberini tekrarlamaya devam ediyorlar.
AB’nin bu niyetini kavrayarak “şerefli bir devletin yöneticileri nasıl davranırsa öyle davranmak gerekir” diyenler suçlanıyor. Bu bizim AB’ye her şart altında tabi olmayı bir din gibi gören ekip “Suç bizde, ev ödevimizi iyi yapamıyoruz. Bunu gerçekleştirdiğimizde bizi alacaklar” iddiasını sürdürüyor. Üstelik AB’ye endeksli Türkiye ekibi “suçu Türkiye’nin reformların yavaşlamasına” bağlayarak, AB’yi adeta “sütten çıkmış ak kaşık” ilan ediyorlar.
Kendi güç ve iradesiyle var olmayı başaramayacağına inanan bu ekip bilmelidir ki, Türkiye yeniden Rönesans ve reformu gerçekleştirmiş olsa bile AB’nin tavrı değişmeyecek. “Başlıkları açtık ama kapanmak bilmiyor!” diyecekler. Kıbrıs diyecekler, azınlıklarlar diyecekler, “soykırım” diyecekler, ekümenik diyecekler, Kyoto’ya uymuyorsunuz diyecekler .../... diyecek de diyecekler. Bunun sonu gelmeyecek.
Hadi bize inanmıyorsunuz, bu konuda takıntınız var. Olabilir ama bari AB’nin Türkiye’ye karşı nasıl ayak sürüdüğünü AB Komisyonu Başkan Yardımcısı’ndan öğrenin. Avrupa Birliği Komisyonu Başkan Yardımcısı Günter Verheugen bakın ne diyor: “Siyasi olarak yapılan en büyük hatanın, AB’nin Türkiye’ye, açık, güvenilir ve tutarlı bir çizgi sunamamasıdır”. Verheugen, Ankara’ya “AB’ye üye olup olamayacağınız size bağlı. Koşulları yerine getirdiğinizde, kayıtsız şartsız, biz buna hazırız” mesajının iletilmesini istiyor. Verheugen, Türkiye’ye üyelik yolunda kolaylıklar yapılmasının ya da ek koşullar getirilmesinin söz konusu olmadığının belirtilmesini istiyor. Verheugen’in sözleri AB’nin Türkiye’ye karşı tutumunun ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak bu “ipin ucunu eline geçirmiş” olan AB’ci ekibin gözü kararmış. Gözleri var, görmüyor. Kulakları var, duymuyor.
Yabana umut bağlayanlar!
Umudunu yabancılara bağlayanlar, ancak yanılgı ve yanıltı içine girmiş olurlar. Ancak çıkarlarını yabancıların çıkarlarına endeksleyenler işte onlar emperyalizmin avukatlığını yapmaya mecburdurlar. Çünkü onlar gerçeğin değil çıkarlarının peşinde olurlar.
Ermenilerden “kendi adlarına özür dileyenler”, AB’yi ve ABD’yi dünya için bir rahmet olarak görenler bu ekiptendirler. Bunlar zaten ABD’nin Irak’a müdahalesini elleri patlarcasına alkışladılar. Bunun bölgeye demokrasi ve özgürlük getireceği yalanını söylediler. Bununla da yetinmediler. ABD’nin BOP’unun da avukatı kesildiler. Bu projenin demokrasi, modernleşme ve özgürlük getireceğini iddia ettiler. ABD’nin kendisi BOP’dan vazgeçtiğini, bu projenin bölge gerçekleriyle uyuşmadığı anlamına gelen sözler etti. Onlar hâlâ BOP’un fayda ve faziletlerini sayıp dökmeye devam ediyorlar.
Türkiye’de büyük güçlerin sömürgen politikalarını savunan avukatları her zaman olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir. İtiraf etmek gerekir ki, bize de bu arada emperyalizme göbekten bağlı azat kabul etmez köle çıkarmakta Anadolu topraklarının verimli olduğunu öğretmiş oldular.