Emperyalist tribüncüler

MEDYADA “BENİM SÖMÜRGECİM SENİN sömürgecİnİ DÖVER” REKABETİ BAŞLADI
Emperyalist tribüncüler

Gürcistan-Osetya savaşına müdahil olan Rusya’yı ’kanlı katil’ diye uluslararası ilişkilerden afaroza kalkışanlar, kıtalar aşarak geldiği Irak’ı, açık ’katliam müzesi’ne çeviren ABD’ye neden sessiz kaldı?

Gürsictan’ın Güney Osetya’ya girmesiyle başlayan, kısa sürede Rusya’nın da müdahil olduğu ’üç günlük savaş’ta 2 bine yakın insan hayatını kaybetti.
Bu ‘üç gün’de gazetelere giren Rusya karşıtı yorumlar patlama yaptı: “Putin’e işgal fırsat oldu...”, “Savaş Putin’in Türkiye düşmanlığı ortaya çıktı...”, “Stalin gibi...”, “Ruslar katliam yapıyor... Gibi.. gibi.. gibi... yığınla yazı, çizi...”
Bir de abilerde ‘etik duyarlılık’ başlamış ki sormayın: ‘Türk basını Rus propagandasına alet olmasın’mış...
Olmasın tabii; ne Rus, ne Amerikan, ne AB propagandasına alet olmasın. Ne Moskova’nın, ne Washington’un, ne Brüksel’in yollarına kırmızı halılar döşemesin. Köşelerinden ‘manda’cı nağmeler döktürmesin.

***

Ey benim savaş karşıtı, insan hakkı savunucusu demokrasi havarilerim, AK kanatlı barış güvercinlerim; Siz şimdi şu “saklanın Ruslar geliyor” zavallılığınızla, elinize fırsat geçmişken ’taşı gediğine oturtmuş’ mu oluyorsunuz? Savaşsa başka savaşlar, rakamsa başka rakamlar, çıkarsa başka çıkarlar, ölüyse başka ölüler, işgalse başka işgallerle çıkmazlarmı sanıyorsunuz adamın karşısına!
Bakın ABD’nin 2003 yılından beri Irak’ta sürdürdüğü işgalin bilançosu şöyle:
1.5 milyon sivil katledildi... 6 milyon çocuk annesiz, babasız, aç, açıkta bırakıldı... 2.5 milyon kadın dul kaldı...

***

Gürcistan’dan ajanslara düşen fotoğraflarda acı var mı? Var!
Orada bir sivil katliamı oldu mu? Oldu!
İnsanlar yersiz yurtsuz kaldı mı? Kaldı!
Burada Rusya suçlu mu? En az Saakaşvili kadar! Kafa karıştırmayalım: evet suçlu!
Konu bu değil. Konu, Rusya’yı ‘zalim’, Putin’i ‘Stalin’, ilan edenlerin ABD’ye ve Bush’a biçemedikleri payeler... ABD kanlı pençelerini Ortadoğu’ya daldırırken neydi? Şefkat abidesi mi? Bush “Buffalo Bill”liğe soyunmamış mıydı?
Yoksa siz beş yıldır, Amerika’nın Irak’taki misyonunun, ‘aksiyon yüklü bir Hollywood filmi’ çekmek olduğunu mu zannediyorsunuz?
Hani böyle soluksuz izleyip, sonra da hayatınıza kaldığınız yerden, hiçbirşey yokmuşçasına devam ediyor, arada bir de seranat yapıyorsunuz ya...
Çabamız ne birini aklamak, ne birini karalamak... Konumuz, mesleki ve insani ölçülerimizi korumak. Konu mankenlerimiz de, “Rusya tehlikeli ve orantısız güç kullanıyor” diyen ABD’nin yüzüne, ‘tükürük niyetine’ iki satır yazamayanlar.
“ Bağımsız bir devleti işgal ettin, böldün...
Tıpkı 1917’de General Maude’nin dediği gibi “halkı özgürleştirmeye geldik” deyip camilerini, hastanelerini, pazar yerlerini bombaladın...
Sadece uranyumlu mermilerinin neden olduğu kirlilik yüzünden ölenlerin sayısı 100 bini geçti...
Camilerde askerlerin peşmerge ile birlikte dansöz oynattı... Akıl hastanelerindeki aciz hastalara dahi tecavüz etti... Cezaevlerindeki mahkumlara, kadın-erkek, yaşlı-çocuk ayırmadan her türlü fiziksel, cinsel ve psikolojik işkenceyi uyguladı...
“Sivillere dokunmayacağız” dedin, kadınlara kocalarının gözlerinin önünde defalarca tecavüz ettin... Binlerce Irak’lı kadın karnında, senin askerlerine ait olduğu için nefret ettikleri izler taşıyor... Öyle zalimleştin ki, Iraklılar için ölüm ceza değil, ödül haline geldi...
“Yeterince özgürleştiniz, artık çekiliyoruz” dedin, attığın misket bombalarıyla çocukları katletmeye devam ettin...
Namuslarını, onurlarını, şereflerini çiğnediğin insanlara, utanmadan “bakın işte özgürsünüz, sadece özgür insanlar suç işleyebilir”
dedin...
Daha iki gün önce ‘bir kere daha bombalanan’ Telafer’de 18 Türkmen öldürdün... İki hafta önce ITC’yi taradın, yine Türkmenleri hedef aldın; Tuzhurmatu’da, Süleymaniye’de, Erbil’de yaptığın gibi... Türkmenler kaç ölüleri var sayamıyor artık... Kim öldü, kim kayıp, kim mahkum, kim sürgün bilmiyor...
Erdoğan hala “Bağdat gibi diyar olmaz...” diyor! Peki siz bu eşsiz diyarda, hem de barışı ve demokrasiyi getirmişken, neden hala “high-tec savunma yelekleriniz, gece görüş dürbünleriniz, kasklarınız, ağır silahlarınız, bombalarınız, sapık askerleriniz, tanklarınız’la varsınız?
Dünyaya naklen izletttirdiğiniz soykırım ne zaman bitecek?” diyemeyenler.
Söz konusu ABD ise dili tutulan, tuşları kilitlenen, kaleminin mürekkebi kuruyanlar... Körler, sağırlar...
Bunlar Bağdat’taki Filistin Oteli’nin önünde seslerini duyurmak için çırpınan Iraklılar’ın gösterisine haber değeri biçemeyenler....
Bunlar otel lobisinde bile Amerikan askerlerinin refakatinde çelik yelekle dolaşıp, otelin önündeki çıplak ayaklı çocuklardan
saklananlar...
450 milyon dolarlık ‘nerde ne konuşmayacağını bilenler’ ödülünü paylaşanlar...
Bunlar Bebek’teki İtalyan lokantalarında Amerikan çıkarlarına sadakat anlaşması
yapanlar...
Hadi ’tarafsız’ olabilme erdemini bir kenara koyduk diyelim... Söyleyin...
Kendi soydaşına, dindaşına, vatandaşına yapılan zulme rağmen ‘insan’ olamayacak kadar, ‘nerenizden bağlandınız’ Amerika’ya?


Bu katliam?
Kafkasya’da patlayan savaşta ölen, yaralanan ve ülkesini terk eden insanları manşetten verenler, Irak’ta beş yıldır süren katliamın 1.5 milyon sivillik ağır bilançosunu yok saymayı sürdürüyor...


Peki bu ne?

+++

GÜNÜN SÖZÜ
ABD Başkani Bush’un yaşamı ve başkanlık sürecini anlatan “W” filmi kasım ayında vizyona giriyormuş. “W”nun yanında “C” de olsa film daha gerçekçi olurdu...
Haldun Ertem

+++++

Neden adını Hrant koymadın?
Oray Eğin Elif Şafak-Eyüp Can çiftinin çocuklarına koydukları Emir Zahir adını beğenmedi. Ama bakın neden:

Geçenlerde elime Referans gazetesinden tarihi bir yazısı geçti. Arşivin tozlu raflarında çürümeye bırakılmayacak kadar kıymetli:
“Bir millet uyanıyor Hrant, ’Hepimiz Hrant’ız’ diyen, ’Hepimiz Ermeni, hepimiz Türk, hepimiz Kürt...’ Doğacak çocuklarına Hrant adını vermeyi düşünen anne-babalar görüyorum etrafımda. Biliyorsun bir kızımız oldu, Şehrazat adını birlikte koyduk. Ahdım olsun, eğer bir gün bir oğlum olursa adı Hrant olacak. Öyle senin gibi zorluk yaşamasın diye çift isimli Fırat-Hrant da olmayacak. Ben ve annesi kadar Müslüman, bizim kadar Türk ama senin kadar Hrant!”
Eyüp Can bu yazıyı 23 Ocak 2007’de yazmış. Öyle üzerinden çok uzun zaman geçmemiş. Yazıyı yazdıktan bir süre sonra da eşi hamile kalmış zaten. Ben şimdi bir okur olarak hesabını sormak istiyorum: O çocuğun adı neden Hrant değil?
Elbette normalde böyle bir soru sormaya hakkım olamaz. Tıpkı hiç kimsenin Eyüp Can’ın oğlunun adının Hrant olmasını beklemeyeceği gibi. Ama bu kamuoyu önünde verilmiş bir söz, bir taahhüt sonuçta.

“Ahdım olsun” diye yazmış adam, daha ne denir ki?
İşin tuhafı hiç kimse onu oğlunun adını Hrant koymaya zorlamamış, kendi kendine bu iddiayı ortaya atmış. Şimdi de vazgeçmiş. Peki neden?
Doğrusu bunun böylesi kolay geçiştirilebilecek bir kadar olmadığı ortada. Bence bu satırların altında sınıf atlamak isteyen Türk yarı aydınının kodları var. Düşünün, daha bir sene önce yükselen değerlere oynamak için, tribünlere böyle bir şov yapıyor. Üzerinden çok vakit geçmeden de bunu unutturuyor. Hrant Dink artık “moda” değil ya, o da kendi kendine “ahdını” yutuveriyor ve İslami ögeler içeren ismi koyuveriyor oğluna. Bunların entelektüellikleri de bu kadar işte. Sözleri, iddiaları da sadece dönemsel, rüzgarın yönüne göre. Yarın öbür gün kabul görmek istedikleri kulüp değişirse, iddiaları da o yöne şekillenir.
Tekrar aynı iddiayla soruyorum: O çocuğun adı neden Hrant değil?
Oray Eğin/ Akşam

+++++

Uysa da uymasa da
Ergenekon kedinin adı...

Kaç gündür Nazlı’dan patlatmasını beklediğim bomba, dünkü Sabah’ta ortalığı kırdı geçirdi...
Hemen paniklemeyin; kan revan yok, gülmekten kırdı geçirdi hepimizi sağolsun!
“Şimdi, birileri havan topunu kurmuş; 4 mermi atmış. Havan topu nereden temin edilmiş? Ve kimler namlunun ardında gizleniyor, bu mesele irdelenmeli. Köşeye sıkışan kedi tırmalar. Sakın Ergenekon, can havliyle, hâlâ gücünü koruduğunu gösterme çabasında olmasın?”
Nazlı savcının ek iddianamelerine 1 milyon 666’ncı delili de sunmuş oluyor bu yazıyla...
Aynı gün Ahmet Türk de Taraf’a verdiği röportajda, ’PKK’nın eylemlerinin’ gücünü koruduğunu gösterme çabası olduğunu söylemiş... Nazlı, örgüt adını karıştırıyor olmasın?

+++++

Özgürlüğe
ne oldu Edibe?

‘Kaçak Kuran kurslarına, tarikat evlerine devam’ diyen iktidar ‘cemevlerine tamam’ dedi. Cumhuriyet haberi birinci sayfadan “Cemevi takiyesi” başlığıyla verdi:
Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in sözlü soru önergesini yanıtlayan Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilemeyeceğini, Diyanet İşleri Başkanlığı Yasası ve bazı devrim yasaları ile mahkeme kararlarının buna engel olduğunu savundu. Yazıcıoğlu camilerin belli bir mezhebin ibadet yeri olmadığını ve camiye gelen, gelmeyen, namaz kılan, kılmayan bütün Müslümanların ortak mabedi olduğunu söyledi.
Cumhuriyet

+++++

MİNİ YORUM
Durmak yok, tatile devam!

Kimi Agharta’ya, kimi Teşkilat-ı Mahsusa’ya dayandırsın... Kök hücre programlamasına da geçtik ya, kimi yaşını korkmadan abartsın... İçine askerinden, gazetecisine, politikacısından işadamına, homosundan din alimine kimi bulursa doldursun... Türkiye’ye nur topu gibi bir terör örgütü doğurtmak için suni sancı verdikçe versinler.. Hiçbiri ama hiçbiri... Ne ortalıkta uçuşan deli saçması belgeler, ne aklımızı içine attığınız çıkmaz ilişkiler labirenti, ‘okuyun da uyuyun’ deyip yazdığınız yüzbinlerce sayfa masal... Hiçbiri Erzincan’daki 9 şehidin acısını unutturamayacak! Bu sefer olmayacak! Hadi size eyvallah, durmak yok tatile devam!

S.T

Yazarın Diğer Yazıları