Emir anlaşıldı!.. Tamam!..

Belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş işler "meslek" olarak tanımlıyor.

Amma velakin…

Yakın zaman öncesine kadar kurum/hizmet içi eğitimlerden geçerek öğrenilen, günümüzde ise artık meslek lise ve yüksek okullarında, akademik ortamda da eğitimi verilen…

Selden depreme, su taşkınından orman yangınına, yangından trafik kazasına, maden kazasından terör olayına, her türlü patlamadan, her türlü arama kurtarma çalışmasına kadar, aklınıza gelebilecek hemen her felakette "insanlara yararlı hizmet" veren…

Antik Roma''dan bu yana var olan…

Batı''da uzun dönem şirketler eliyle yapılan…

Osmanlı''da "ocağı" kurulan…

Bir dönem orduya bağlanan…

Kendi teşkilatı olan…

Özel çalışma kıyafeti/üniforması olan…

Özel ekipmanları olan…

Özel araçları olan…

"İtfaiyecilik" meslekten sayılmıyor.

İnanılmaz değil mi!

Ne itfaiyecilerin bu işi "canlarına pahasına" yapıyor oluşu; ne de bu işin ehil kimselerce yapılmaması halinde canımızdan olma ihtimalimizin büyüklüğü değiştirmiyor garabeti; var ama yok.

Okulu var…

Törenlerle kutladığımız haftası var mesela…

Adı, adresi, tanımı, maaşı her şeyi var;

Kendi yok!

"Belediye personeli" sayılıyor itfaiye erleri!

***

CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel''in itfaiyeciliğin resmi olarak "meslek" sayılması için verdiği kanun teklifi, AK Partili milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.

Sertel''in, "Milletvekilleri çıkan yasanın içeriğini dahi bilmiyor. Eller otomatik olarak havaya kalkıp iniyor. Bizim verdiğimiz kanun tekliflerini ise sorgusuz sualsiz red ediyor İtfaiyeciliğin meslek olması için verdiğim kanun teklifini yerime oturmadan reddettiler" diye isyan etmesinden sadece birkaç dakika önce, siyasi varlığı "Cumhur İttifakı''na bağlı" milletvekillerinden biri, "Toplanıp, konuşup duyuyorlar" diye muhalefeti aşağılıyordu katıldığı programda, aklı sıra!

Bu kadar çok istişare etmeyi anlayamamıştı!

***

İtfaiyecilik resmen de bir meslek olsa kıyamet mi kopar?

Darbe mi olur ülkede?

Milli birlik mi bozulur?

Vatan mı bölünür?

Beka sorunu mu yaşanır?

Kağıt üzerindeki bir prosedür hatası düzeltilmiş olur; hepsi bu!

Ama ne bilecekler;

Konuşmak yok…

Tartışmak yok…

Danışmak yok…

Karşındaki dinlemek yok…

Anlamaya çalışmak yok…

Bünyeye yüklenen "Muhalefetten ne gelirse gelsin reddet" komutuna uymak var sadece; robot sanki!

***

Bu defa itfaiye erleri ödemek durumunda kaldı bu "sistem"in bedelini…

Yarın kim bilir kim; hanginiz, hangimiz!

Kaymakamlık sorumluluğu

Tutup da, "Atatürk sevgisini ve Cumhuriyet değerlerine bağlılığını gözümüze soktuğu için görevden uzaklaştırdık" mı diyeceklerdi?

Tepeden tırnağa taassuba batmış bir iklimde bulunduğuna aldırmaksızın, Cumhuriyet Bayramı töreninde yaptığı konuşmada, "Atatürk''ün deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En değerli, en doğru, en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır'' nazarıyla yaklaşıp her alanda gerçekleştirdiğimiz inkılapları geliştirerek, çağdaş ve gelişmiş bir millet olmanın gayreti içerisinde olmaya devam edeceğiz" diyerek, etrafını saran karanlığa teslim olmadığını/olmayacağını net bir dille ortaya koyan Kaymakam Miraç Karabulut''un, "Görevinin sorumluluğuyla bağdaşmayacak tutumu" nedeniyle açığa alındığı ilan edildi.

Vali ve kaymakamlar hakkındaki, iktidar partisinin il/ilçe başkanı gibi davrandıkları eleştirilerini düşününce, sormadan edemiyor insan;

Acaba bunu da kapsıyor muydu Kaymakam Bey''in gereğini yerine getirmediği "görev sorumluluğu"?

SORU-YORUM

İYİ Parti''nin "Evet" dediği tezkereye, CHP''nin "Hayır" demesi "Millet İttifakı dağılıyor" şeklinde yorumlanabiliyorsa, AK Parti''nin talep ettiği, MHP''nin de "Evet" dediği aynı tezkereye, Saadet Partili vekillerin "Hayır" demesinin de "İttifak başlamadan bitti" şeklinde yorumlanabilmesi gerekmez mi?

İktidarın, yan yana gelme ihtimalinin zaten bulunmadığı CHP''nin "karşı oyu"nu bu kadar diline dolayıp da, saflarına katmak için uğraş verdiği Saadet Partisi''nin "karşı oyu"nu hiç anmıyor olması garip değil mi?

Koalisyon(!)

Parlamenter sistemde gidilen 2002 seçimlerinde "tek başına iktidar" olan, yine parlamenter sistemde yapılan 2007, 2011, 2015 ve 2018 seçimlerinde de "tek başına iktidarını" koruyan AK Parti''nin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi''nde kendi adayını "devletin başına" geçirebilmesi için "ittifak yapmak zorunda kaldığı" partinin yöneticisi, "parlamenter sistem demek, koalisyon demek" diyor.

Fıkra bu kadar.

Yazarın Diğer Yazıları