Emekli bir MİT'çinin hezeyanları
Geçen gün bir televizyon kanalında eski MİT Müsteşar Yardımcısı konuştu. Adamın bir keşfi var. O da şöyle; bölücü terörün istekleri yerine getirilirse, gerekçeleri elinden alınmış olacağından, PKK kendiliğinden yok olurmuş. Çünkü terör bir sonuçmuş, sebep ortadan kalkarsa, o da kalkarmış.
Adam bir de yıllarca Diyarbakır MİT Bölge Başkanlığı yapmış. O bilmeyecek de kim bilecek? Neyse biz işin esasına gelelim. Şu “sebeplerin” neler olduğuna bakalım. Özetlersek; öncelikle kültürel haklar adı altında iki kimlikli, iki dilli bir rejim isteniyor. Böylece devlet iki ortaklı olacak. Bir süre böyle gittikten sonra, “G” gününde bölgedeki öteki parçalarla birleşip bağımsız devlet gündeme gelecek. Buna inanamayanlar, elebaşılarının beyanlarına ve BOP haritasına baksın.
Bu belli de, şu iki kimlikli, iki dilli rejime nasıl geçilecek? Adam onun yolunu da gösteriyor. Diyor ki; “Öncelikle yeni bir anayasa yapımına ihtiyaç var. Bu yeni anayasanın temel felsefesi evrensel değerlerle bağımlı olacak. Temel maddeleri herhangi bir kimliğe üstünlük veya ayrıcalık tanımaya mani olacaktır” fetvasını veriyor.
Önce soralım, bizim Anayasamız “herhangi bir kimliğe üstünlük veya ayrıcalık” tanıyor mu? Hayır. İşte ilgili maddeler: Anayasa Md. 10- “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir’85Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” Md. 66- “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
Anayasada ayrım yokken, “yol gösteren” adam, neden yeni bir anayasa istiyor? Cahilliğinden mi, hainliğinden mi? Bilemiyoruz ama, sanki itirazı Türk milletine. Bu devletin adı neden Türk oluyor deniyor. Peki Türk olmayacaktı da ne olacaktı? Etnik/ırk taassubu insanları nerelere getiriyor.
Bir de dünya gerçeğine bakalım. Almanya, İngiltere, Fransa, ABD, Yunanistan ve diğerlerinin sistemi de aynı değil mi? Bir kişi, kökeni ne olursa olsun, vatandaş oldu mu, o ülkenin kimliğini taşıyan eşit birey konumuna gelir.
Hiçbir etnik/ırk veya başka bir grup, kalkıp da vatandaşı olduğu devlete, kimliklerimizi eşitleyelim veya devletin kimliğini değiştirelim diyemez. Egemenlik paylaşılamaz. Ayrıca devlet kuran milletle, etnik veya diğer gruplar çok farklı sosyal olgulardır.
Evrensel değerler ne diyor?
Şimdi de, yol gösteren adamın, “alimane” bir edayla dillendirdiği “evrensel değerlere” bakalım.
-BM Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi Md.2- “Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer fark gözetilmeksizin, işbu beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve hürriyetlerden istifade edebilir.”
-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Md.14- “Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır.”
Demek ki, hiç kimse herhangi bir grubun mensubuyum diyerek imtiyaz isteyemez. Nerede isteyemez? Egemen bir devletin vatandaşı olduğu ülkelerde isteyemez. Çünkü orada etnik/ırk grubu ne olursa olsun bireylerin eşitliği esastır. Bu eşitliği bozacak istekler, evrensel değerlere aykırıdır.
-Teröre karşı hepimiz aynı safta olmalıyız. Bu bir seçim değil, insani, ahlaki ve hukuki bir zorunluluktur. Kimse terörü cesaretlendirme hakkına sahip değildir, olamaz.
Yıllar boyunca bu ülkeyi yönetenlerin yok saymasıyla bu ülkenin dış meselelerinin ortadan kalkmadığını, aksine derinleştiğini, kronikleştiğini, bir kısmının da kangrene dönüştüğünü yaşayarak görüyoruz.
Türkiye çözümsüzlükte çözüm aradığı günleri artık geride bırakmıştır. Maalesef çok büyük kayıplara uğrayarak, çok ağır bedeller ödeyerek bugünlere gelmiştir. İşte bu yüzden bugün terörün çözümü siyasettedir, diplomasidedir, yatırımdadır, üretimdedir, kalkınmadadır, ilerlemededir ve elbette bir boyutuyla terör örgütüyle etkin mücadelededir diyoruz. Terörün istismar ettiği bölgede yoksullaşmanın ortadan kaldırılması için atılan her adım terörü geriletecektir. Yapılan her okul, açılan her hastane, her yeni fabrika, her yeni istihdam terörün bir cephesini düşürecektir. Gülen her yüz, aydınlık her gönül, şenlenecek her ocak terörün düşmanıdır, bunu hepimiz çok iyi düşünmeli, anlamalıyız. Bunun için öfkeyle değil akılla hareket edeceğiz.