2''nci Dünya Savaşı sonrası oluşan uluslararası sistemin en büyük endişelerinden birisi de Kızıl Ordu''nun üstün muharip gücüne öncelikle Avrupa''da nasıl bir denge sağlanacağı olmuştu. NATO''nun kuruluşundan beri nükleer silahların kullanılması konseptinin nasıl evrildiğini dönemin Savunma Bakanı McNamara bir makalede çok açık bir şekilde özetlemiştir. McNamara NATO tarafından 1967 yılında kabul edilen esnek mukabele stratejisinin doğuşunu aşağıdaki şekilde açıklamıştır.
"SSCB''nin Batı Avrupa''ya karşı 175 kadar tümen toplayabileceğine inanan NATO askerî planlamacıları, İttifak''ın yeterli bir savunma oluşturmak için Sovyetler Birliği''ndekilerden daha büyük olan 96 tümenine ihtiyaç duyacağı sonucuna vardılar… İttifak, yeterli bir konvansiyonel savunma oluşturmak için gerekli olan mali ve insan gücü fedakârlıklarının yerine bilinçli olarak nükleer silahlara yöneldi. NATO taktik nükleer silahlarının sayısı yaklaşık 7.000 olarak 1960''ların ortalarında en yüksek seviyesine ulaştı…Başkan Kennedy, Savunma Bakanı olarak, Mayıs 1962''de Atina''da NATO bakanlarının yaptığı bir toplantıda, mevcut "kitlesel mukabele" doktrini yerine "esnek yanıt" stratejisini değiştirmeyi önermem için bana yetki verdi… Tartışma beş yıl sürdü. NATO''nun "esnek tepki" stratejisini benimsemesi MC 14/3 belgesi olarak 1967 yılında gerçekleşti."
ABD Avrupa''da ileri konuşlandırılmış; eski Sovyetler Birliği Doğu Avrupa''daki tüm orta menzilli nükleer füzelerini kaldırma konusunda anlaştı.
1987 yılındaki Washington Zirvesi''nde ise Gorbaçov ve Reagan arasında orta ve daha kısa menzilli füzelerin tamamen yok edilmesini öngören Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Antlaşması imzalanmıştır. Soğuk Savaş''ın sona ermesiyle birlikte ABD ve Rusya, nükleer silahlarını önemli ölçüde azalttı ve INF anlaşması uyarınca, ABD Avrupa''da ileri konuşlandırılmış; eski Sovyetler Birliği Doğu Avrupa''daki tüm orta menzilli nükleer füzelerini kaldırma konusunda anlaştı.
31 Temmuz 1991''de uzun müzakereler sonucu ABD ile eski Sovyetler Birliği arasında 700 sayfa uzunluğundaki Stratejik Nükleer Silahların İndirimi Anlaşması (START I) imzalanmıştır. START I Antlaşması Rusya Federasyonu, Belarus ve Kazakistan tarafından 1992- 1993 yılları arasında onaylanırken, Ukrayna Parlamentosu tarafından onaylanmadığından bir süre yürürlüğe girememiştir. Bu durum Rusya Federasyonu ve Batılı devletlerin Ukrayna''ya baskı yapması ve Ukrayna Parlamentosu''nun 18 Kasım 1993''te START Anlaşması ve Lizbon Protokolü''nü şartlı olarak onaylaması sonucu ortadan kalkmıştır.
ABD Başkanı Bush 2001 yılında Amerikan nükleer silahlarını "ABD ulusal güvenliğiyle ile tutarlı mümkün olan en düşük sayıya" indirgemeye söz vererek göreve başladı. 21. yüzyılın başlangıcındaki ABD''ye karşı yapılan terör saldırısı sonrası ABD Başkanı Bush, "Rusya ile aramızdaki farklılıklara sahip olabiliriz, ancak stratejik düşmanlar değiliz ve olmamalıyız. Nükleer bir terör dengesine dayalı ilişkimizi ortak sorumluluklar ve ortak ilgi alanlarına dayalı hale değiştirerek tamamlamak istiyorum." açıklamasında bulundu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD ve Rus stratejik güçlerini 1500''den az savaş başlığına indirgemeyi desteklemektedir. Bush ve Putin Stratejik Taarruz İndirim Antlaşması''nı (Strategic Offensive Reductions Treaty-SORT), diğer adıyla Moskova Anlaşması''nı 24 Mayıs 2002''de imzaladılar.
2009 yılının Nisan ayında Obama yönetimi, birkaç yeni önceliğe dayanan "minimal caydırıcılık" stratejisini ilan etmiştir. Bu birkaç yeni öncelik arasında; stratejik nükleer kuvvetlerinde indirime gidilmesi, stratejik nükleer kuvvetlerdeki indirimin füze savunma sisteminin geliştirilmesiyle birlikte yapılması, yüksek hassasiyetli nükleer olmayan silahların geliştirilmesi, ABD ve Rusya arasındaki taktik nükleer silahlar sorunun çözülmesi, stratejik nükleer kuvvetlerini kullanarak olası düşmanın ekonomik potansiyelini hedefleme öncelliği yer almaktadır.
New START Antlaşması, 8 Nisan 2010''de ABD ve Rusya arasında imzalandı. SORT Anlaşması 05 Şubat 2011''de yürürlüğe giren New START Anlaşması ile yürürlükten kalkmıştır. Yeni antlaşma kapsamında, her iki ülke 7 yıl içinde, 5 Şubat 2018 tarihine kadar, stratejik nükleer fırlatma araçları (ICBM, SLBM ve nükleer silahlara teçhiz edilmiş ağır bombardıman uçakları) sayısını 700''e; ICBM, SLBM ve nükleer silahlarla teçhiz edilmiş ağır bombardıman uçaklarında konuşlandırılmış stratejik nükleer savaş başlıkları sayısının 1550''e, ayrıca konuşlandırılmış ve konuşlandırılmamış ICBM, SLBM rampalarının ve nükleer silahlara teçhiz edilmiş ağır bombardıman uçaklarının sayısını 800''e düşürülmesi öngörülmüştür.
ABD''nin, Rusya''nın uluslararası sisteme entegrasyonu ve reformlarına ABD''nin desteğinin devam edeceği belirtilirken, Rusya ile ilgili nükleer silahların azaltılmasına yönelik ifadeler de yer aldı. ABD Başkanı Bush 9/11 terör saldırısı sonrasında hazırlanan Amerikan milli güvenlik strateji belgesinde dünyanın büyük güçlerinin kaosa ve terörist şiddetin tehlikelerine karşı aynı tarafta olduğunu iddia etti. Aynı belgede ulus devletin 17. yüzyıldaki yükselişinden beri, büyük güçlerin birbirleriyle savaşa hazırlanmak yerine barış içinde rekabet ettiği bir dünya inşa etmek için en iyi şansı yakaladığını da vurguladı. Aslında Bush''un ima ettiği, devletlerin güç dengesi kapsamında birbirleriyle savaşması döneminin sonuna gelindiğidir. Benzer şekilde NATO, 2002 yılındaki bildirisinde tehditler olarak; terörizm, kitle imha silahları ve füzeler olmak üzere üç tür tehdit olduğunu açıkladı. Hem NATO hem de ABD tarafından Rusya ve Çin tehdit olarak görülmüyordu. Dolayısıyla, 21''inci yüzyılın başında ABD tarafından Çin ve Rusya tehdit olarak görülmediği için nükleer silahların minimize edilmesinde büyük bir fırsat kaçırılmıştır.
2017''de ABD tarafından Çin ve Rusya nedeniyle büyük devletler rekabetine geri dönüldüğü belirtildiğinden şimdilik tam bir nükleer silahsızlanmanın zor olduğu bu nedenle aşamalı bir sürecin faydalı olacağını değerlendiriyorum. 2017 yılında Çin ve Rusya''dan birlikte tehdit olarak bahsedilirken aslında Bush''un 2002 yılında eleştirdiği 17. yüzyıldaki büyük güç rekabetine geri dönüldüğü ifadeleri oldukça düşündürücü ve bir yerlerde hata yapıldığının da aslında itirafıdır. Asya-Pasifik bölgesinde Japonya, Hindistan ve Avustralya ile dörtlü iş birliğinin artırılarak dengeleme yapılması hedeflenmiştir.
Rusya, 2002''deki SORT Antlaşması''nda ve 2010''daki New START''ta mutabık kalındığı üzere, stratejik nükleer silahların sayısını azaltma taahhüdünü sürdürmesine rağmen, stratejik olmayan nükleer silahların azaltılmasını, ancak Batı''nın konvansiyonel yeteneklerini sınırlaması ile birlikte ele almak istemektedir. Rus liderler retorik olarak nükleer silah kullanımına ilişkin açıklamalar yapmakta, nükleer silahların simülasyon kullanımını içeren askeri tatbikatlar yürütmekte ve 2010''ların sonlarından bu yana Kaliningrad''da (Varşova, Berlin ve Kopenhag gibi NATO başkentlerini hedef alma kapasiteli) İskender nükleer kapasiteli füzeleri konuşlandırmaktadır. 2010''ların başından itibaren ABD ve NATO, Rusya''nın INF anlaşmasına göre yasaklanan füzeler geliştirerek INF anlaşmasını ihlal ettiğini ve bunun da ABD''nin 2019''da anlaşmadan çekilmesine ve fiilen çökmesine yol açtığını savunmaktadırlar.
Kronolojik sırasıyla nükleer stratejiler; kitlesel mukabele, sınırlı kullanım, esnek yanıt, nükleer kullanım ve hedef seçimi olarak özetlenebilir. Soğuk savaş bitiminde stratejik silahların sınırlandırılması çalışmaları ağırlıklı olarak ABD ve Rusya tarafından yapıldı. Bu konuda New START Anlaşması ABD ve Rusya arasında beş yıl daha yenilenerek/uzatılarak 2026''ya kadar devam etmektedir. Orta menzilli nükleer silahlarım azaltılması çalışmaları ise zaman zaman sekteye uğramıştır. Bu kapsamdaki INF Anlaşması imzalanmasına rağmen, ABD ve Rusya anlaşmadan geri çekilmişlerdir. Bu verilerden stratejik nükleer silahlardaki mutabakatın stratejik olmayan silahlarda olmadığı sonucuna varabiliriz.
YARIN: Rusya''nın Nükleer Stratejisi