-Başlarken-
Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte nükleer savaş riski dünya gündemine tekrar gelmiştir. ABD Başkanı Biden, iki ay önce nükleer savaş riskini kastederek, Küba füze krizinden beri ''Armageddon'' ihtimaliyle karşı karşıya kalınmadığını, çünkü Rusya''nın konvansiyonel savaşta yetersiz kaldığını açıkladı. Rusya Devlet Başkanı Putin ise yaptığı açıklamada, nükleer savaş tehdidinin büyüdüğünü, ancak Rusya''nın ilk nükleer silah kullanan taraf olmayacağını belirtti. Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın ise yaklaşık bir aydır nükleer savaş riskinden bahsedildiğini ve böyle bir riskin mevcut olduğunu açıkladı. NATO üyesi olan Türkiye''nin nükleer savaş riskinde İncirlik''te olduğu iddia edilen orta menzilli nükleer silahlar, konunun ciddiyeti açısından oldukça önemli bir unsurdur.
Bu konuda yayım aşamasındaki yeni kitabım olan Nükleer Sudoku kitabından da alıntılar yaparak nükleer savaş riski konusunda Yeniçağ Gazetesinde bir yazı dizisi kaleme aldım. Konunun hem bütün insanlık için ekonomik, hem insani hem de güvenlik boyutları bulunmaktadır. Halen dünyada dokuz nükleer silah sahibi devlet bulunmaktadır ve bunların nükleer silah harcamaları yaklaşık 100 milyar dolardır. Bir taraftan bu kadar yüksek rakamlar batık maliyet kapsamında heba edilirken, diğer taraftan insanlar maalesef açlıktan hayatlarını kaybetmektedirler.
(Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Uzmanı Dr. Mehmet Alkanalka)
ABD bölgesel düzeyde Çin ve Rusya''yı dengeleme gayretinde
* ABD dışında; Sovyetler Birliği 1949 yılında, İngiltere 1952 yılında, Fransa 1960 yılında, Çin 1964 yılında, Hindistan 1974 yılında, Pakistan 1998 yılında, Kuzey Kore 2006 yılında nükleer güç ligine girmişlerdir. İsrail''in ise kesin tarihi bilinmemesine rağmen, nükleer güç yeteneğine kavuştuğu çeşitli kaynaklarda yer almıştır
ABD''nin nükleer silahlarının güvenliğine etkisini değerlendiren Nükleer Duruş Gözden Geçirme Raporları (Nuclear Posture Review-NPR) önemli strateji belgeleri arasında yer almaktadır. Başkan Biden döneminde Rusya-Ukrayna nedeniyle gecikmeli olarak 2022 NPR''si 2022 yılının Ekim ayında yayımlanmıştır. Belgede; Rusya''nın Ukrayna''yı işgali ile dünyada nükleer tehlikelerin devam ettiği ve gelecekte büyüyebileceğinin göstergesi olarak uluslararası güvenliği daha da karmaşıklaştırdığı vurgulandı. Ayrıca, 2022''de BM Güvenlik Konseyi Daimi üyesi beş ülke tarihte ilk defa nükleer savaşın hiç olmaması ve kazanılamayacağını belirten bir bildiri yayımlamalarına rağmen, Rus yetkililerin sorumsuz açıklamalar yaptığı ve bu konuda ortak imza sahibi Çin''e de büyük sorumluluk düştüğü de ifade edildi. Raporda Çin ve Rusya ile birlikte Kuzey Kore, İran ve nükleer terörizmden riskler olarak bahsedildikten sonra, bölgesel bir çatışmada ABD ve NATO''nun önceliğinin Rusya''nın sınırlı nükleer kullanımını caydırmak olduğu vurgulandı. Raporun en dikkat çekici öngörüsü; 2030 yılına kadar ABD''nin, tarihinde ilk kez stratejik rakipler ve potansiyel düşmanlar olarak iki büyük nükleer güçle karşı karşıya geleceği ifadesidir. Çin''in 2030 yılına kadar 1000 nükleer başlık hedefinde olduğu, Rusya''nın nükleer silah doktrinini daha etkin olarak ve Rusya''nın 2000 stratejik olmayan nükleer silahı olduğu belirtilerek stratejik ve stratejik olmayan silahları birlikte kullanmayı planladığı değerlendirmesine de yer verildi.
***
ABD tarafından bölgesel nükleer caydırıcılığı kuvvetlendirme bölümünde Avrupa-Atlantik bölgesinde yapılacaklar ile Hint-Pasifik bölgesinde yapılacaklar ayrı ayrı açıklandı. Bu kapsamda; Avrupa-Atlantik bölgesinde; Fransa''nın bağımsız nükleer gücü ve İngiltere''nin nükleer gücü ile NATO''nun ortak kuralları çerçevesinde ABD nükleer gücü NATO''nun savunması ve caydırıcılığı için temel unsur olmaya devam edecektir. Hint-Pasifik bölgesinde nükleer tehdit olarak Rusya, Çin ve Kuzey Kore''den bahsedildi. Bölgede Japonya, Güney Kore ve ABD''den oluşan üçlü mekanizmanın veya bunlara Avustralya''nın da dâhil edileceği dörtlü mekanizmanın görüşme ve bilgi alışverişi ile fırsatlar oluşturacağı açıklanmıştır. Bu bölgedeki diğer iki nükleer güç olan Hindistan ve Pakistan''a raporda değinilmedi.
Rapordaki diğer hususlar ise özet olarak şunlardır. Üçlü nükleer gücün (karadan, denizden ve havadan) modernizasyonu kapsamında; karadan atılan MINUTEMAN III füzelerinin 400 ICBM hedefi doğrultusunda 2023-2027 yılları arasında birer birer SENTINEL füzeleri ile değiştirileceği belirtilmiştir. Denizdeki OHIO sınıfı SSBN denizaltıların 2030 yılında 12 adet olmak üzere COLUMBIA sınıfı SSBN ile değiştirileceği bir önceki raporda olduğu gibi belirtilmiş, ilave bazı programlar da açıklanmıştır. Havadan ise nükleer B-52H filosunun 2050 yılına kadar küresel erişim menzili ile modernleştirileceği, B-2A filosunun B-21 Raider uçaklarla değiştirileceği ve Hava Kuvvetlerinin en az 100 B-21 Raider uçağı temin edeceği de belirtilmiştir.
***
Biden döneminin nükleer gözden geçirme raporunda en dikkat çekici noktalardan birisi de ABD''nin bölgesel düzeyde Çin ve Rusya''yı dengeleme gayretidir. Rusya''nın Avrupa''da dengelenmesi kapsamında NATO müttefikleri ortak hareket edilmesi ve nükleer güç olan Fransa ve İngiltere ile güçlerin birleştirilmesi belirtilmiştir. Bu ifadelerle ABD aslında Avrupa''daki diğer iki müttefiki ülkenin nükleer güçlerinin varlığını nükleer Rusya tehdidine karşı olumlu yönde motive etmektedir.
Nükleer silahlar ve nükleer silahların yayılması ile tamamen yok edilmesi üzerine oldukça fazla sayıda araştırma yapılmış, hem devletler hem de sivil toplum örgütleri inisiyatifler geliştirmiştir. ABD Başkanı Obama nükleer silahların azaltılmasına yönelik çabaları ve dünya barışına katkıları nedeniyle 2009 yılına Nobel Barış Ödülüne layık görülürken, İsviçre''de bulunan ICAN, BM üyesi 128 ülkenin imzası ile başlattığı bir girişim nedeniyle 2017 yılı Nobel Barış Ödülünü kazandı.
Tarihte ilk defa Nükleer Silahların Yayılması Anlaşmasına göre nükleer güç sahibi olarak tanımlanmış beş devlet, 03 Ocak 2022''de nükleer savaşın ve nükleer silahlanma yarışının önlenmesine yönelik olarak "Preventing Nuclear War and Avoiding Arms Races," başlığı altında ortak bir açıklama yaptı. Beş devlet bahse konu açıklamada nükleer savaşın asla yaşanmaması ve kazananın olmayacağını teyit ettiler. Aynı bildiride nükleer silahların hem birbirlerini hem de hiçbir devleti hedef almadığı da belirtildi. Bu açıklamadan bir buçuk ay sonra Rusya-Ukrayna Savaşı patlak verdi. ABD ve Avrupa tarafından Ukrayna''ya yapılan silah yardımlarının da etkisiyle bu sorun o kadar ciddi bir hâl aldı ki; Rusya, Batı bloğunun Ukrayna''ya nükleer silah vermesi durumunda Avrupa''nın yok olacağı ikazında bulundu.
***
Askerî güç; genel anlamda her türlü tehdidi etkisiz hâle getirmek için ihtimalat planları yapılarak oluşturulur; personel ile silah, araç, gereçlerle teçhiz edilir ve eğitilir. 20. Yüzyılın iki büyük felaketi olarak nitelendirilebilecek 1. ve 2. Dünya Savaşları konvansiyonel silahlı güçlerin kullanılmasında son aşama olarak da ifade edilebilir. ABD tarafından Hiroşima ve Nagasaki''de atom bombası kullanılmasından sonra güvenlik ikilemi kapsamında harbin en son teknoloji silahı nükleer güç olmadan yürütülemeyeceğini anlayan devletlerden; Sovyetler Birliği 1949 yılında, İngiltere 1952 yılında, Fransa 1960 yılında, Çin 1964 yılında, Hindistan 1974 yılında, Pakistan 1998 yılında, Kuzey Kore 2006 yılında nükleer güç ligine girmişlerdir. İsrail''in ise kesin tarihi bilinmemesine rağmen, nükleer güç yeteneğine kavuştuğu çeşitli kaynaklarda yer almıştır.
Atom bombasının icadı ve kullanılması, yeni bir doktrini ve bu doktrinin konseptlerini uluslararası ilişkiler literatürüne kazandırmıştır. Bunlardan en bilinenleri; dehşet dengesi (Mutual Assured Destruction-MAD), sınırlı nükleer harp (limited nuclear war), ikinci vuruş kâbiliyeti (second strike capability)dir. Nükleer silahlar caydırıcı ve yıkıcı olası etkileri nedeniyle aynı zamanda soğuk savaş boyunca iki kutuplu dünyada dolaylı savaş yöntemleri ile birlikte özel kuvvetlerin kullanılmasını ve de gayri nizami harp, kirli savaş, kural dışı harp, ayaklanmalar ve dolayısıyla iç savaşları da tetiklemiştir. Bu yönüyle nükleer silahlar ve gayri nizami harp asimetrik yöntemler olup, muhasımı hem caydırmak hem doğrudan sıcak bir çatışmaya girmeden yıpratmak maksadıyla kullanılmışlardır. 21. Yüzyılın başlarındaki terörizmin en önemli tehdit olarak algılanması ile birlikte, en tehlikeli senaryo olarak devlet dışı aktörlerin ve teröristlerin kitle imha silahlarına ulaşmaları algılanmış ve bunun engellenmesi gerektiği hemen hemen bütün devletlerin milli güvenlik strateji belgelerinde yer almıştır. İki kutuplu dünyanın iki ana aktörü olan ABD ve eski Sovyetler Birliği arasında devam eden konvansiyonel sıcak çatışmaya dönüşmeden nükleer caydırıcılık ve gayri nizami harp mücadelesinde eski Sovyetler Birliği dünyanın en fazla nükleer silah cephanesiyle kaybeden taraf olmuştur. Soğuk savaşın ardından başlayan tek kutuplu dünyanın olumlu iklimi, özellikle ABD''nin tek taraflı gereksiz askeri müdahaleleri ile 2002''deki maruz kaldığı ve mağduru olduğu terörist saldırının meşruiyet zemininden geleneksel büyük güç rekabetine ve güven sorununun olduğu çok kutuplu uluslararası bir yapıya evrilmiştir.
Nükleer silah kâbiliyeti havadan, denizden ve karadan olmak üzere üç türlü atma vasıtalarını kapsamaktadır. Her üç kâbiliyete sahip ülke sayısı sınırlıdır. Örneğin nükleer caydırıcılığa sahip Fransa, Soğuk Savaş boyunca her üç kâbiliyete sahip olmasına rağmen, Soğuk Savaş sonrası karadan atılan füzelerini tasfiye etmiştir. Kıtalararası balistik füze (Inter-continental Ballistic Missile-ICBM) terimi, menzili 5500 kilometreyi aşan kara konuşlu bir balistik füze anlamına gelir. Kıtalararası balistik füzeler (ICBM''ler) ve denizaltından fırlatılan balistik füzeler (Submarine-launched Ballistic Missile- SLBM''ler), uzun menzilli kabiliyetlerinin sayesinde muhasım lider, önemli askeri ve altyapı hedeflerini etkisiz hâle getirmeleri nedeniyle stratejik olarak nitelendirilmektedir. Soğuk savaş zamanında ICBM''ler ABD ile eski Sovyetler Birliğindeki hedefleri karşılıklı olarak tehdit ettiklerinden dolayı soğuk savaş sonrası bu silahların karşılıklı olarak azaltılması her iki ülkenin de yararına ve menfaatine olmuştur. Denizaltılardan atılan balistik füzeler ise; ikinci vuruş kâbiliyeti nedeniyle oldukça değerli ve stratejiktir.