Elime çok geç gelen bir mektup

Dün elime çok geç ama çok geç, 1 Kasım 2012’de yazılmış bir mektup geçti. Mektup, Sincan Cezaevi’nden geliyor. Mektubu yollayan, yıllardan beri fırsat bulup görüşemediğim Kurmay Albay Oğuz Kalelioğlu. Ancak Kalelioğlu sadece bir albay değil. Bence en önemli rütbesini daha 1974’de Kıbrıs savaşı sırasında almış bir kahraman. En önemli rütbe: Türk kahramanı. Kalelioğlu, Magosa savunmasını düzenleyen, yöneten, Mücahit adı Sadi Oğuz olan üsteğmen. 250 kişi ile, 8000 Yunan ve Rum askeriyle Türk ordusu Magosa’ya ulaşana kadar tam bir ay savaşan ve onları durduran subay. Üstelik silahları az ve zayıf, cephaneleri her an tükenebilecek, yiyecekleri ise çok az durumda savaşan birliklerin komutanı Oğuz Kalelioğlu. Türklerin bu kadar az, Yunanların bu kadar çok ve güçlü olduklarını görünce Türklerin teslim olması için arabuluculuk yapmaya gelen BM Barış Gücü Komutanına “Bizi buraya gönderen Yüce Türk Devleti düşmanı çok görünce ‘TESLİM OLUN’ demedi. Bilakis sonuna kadar çarpışmamızı ve gerekirse ŞEHİT OLMAMIZI EMRETTİ” cevabını veriyor. Yani Oğuz Kalelioğlu, sancağı düşürmedi, ezanı susturmadı, camiye Yunanın postal ile girmesine izin vermedi, Türk kadınlarının iffetini korudu.
Daha hayatta iken Kıbrıs Türklüğünün vefasının bir sonucu olarak Magosa’da heykeli dikili olan bir Türk subayı. Magosa’ya gittiğinizde o heykeli görüyorsunuz şehrin en güzel yerinde. Savaş ve iç güvenlik madalyalarına sahip bir barut kokan gazi subay. Oğuz Kalelioğlu’nu hapse atabilirsiniz, idam da edebilirsiniz ancak Türk tarihinden çıkaramazsınız. Nasıl 2000 sene veya 500 sene önce yaşayan kahramanlarımızı unutmuyoruz, 500 sene sonra Kıbrıs Türk tarihi yazılırken, Üsteğmen Oğuz Kalelioğlu da unutulmayacak.
Oğuz Kalelioğlu, Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında askeri kariyerinde de hep yaşamsal konuların subayı olmuş. Genelkurmay Başkanlığı Psikolojik Harekat Dairesi’ni kuran Albay Oğuz Kalelioğlu. Psikolojik Harekat Dairesi’nin çalışma alanı ise Yunanistan ve Rum yönetimi ile PKK. Oğuz Kalelioğlu general olması gerekirken teğmenliğinden itibaren seçkin, belki de bazıları için gereğinden fazla seçkin bir subay olmanın bedelini ödeyerek, 28 Şubat 1997 sürecinde, Ağustos 1997’de emekli edildi. Yani 28 Şubat döneminin ilk emeklilerinden. Demek ki 28 Şubat sürecinin parçası değil. Öyle olsa emekli edilmez. Emeklilik sonrasında Diyanet İşleri Başkanı kendisine danışmanlık teklif edince Diyanet İşleri Başkanlığı’nda başkan danışmanı olarak 2002’ye kadar çalıştı. Ancak bu işi çok benimseyerek yapmadığı anlaşılıyor, çünkü kısa süre sonra Kalelioğlu’nu siyasette görüyoruz.
Yurttaşı olduğu KKTC’de Kıbrıs Adalet Partisi adlı bir parti kurarak başına geçti, genel başkanlığını yaptı. Annan Planı ile çok boğuştu. KKTC’nin yani kanla kurulan bir Türk devletinin Annan Planı ile yok edilmemesi için mücadele etti. Sonra 2006’da DYP’ye katıldı ve Basın ve Propagandadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. Yani siyasetin tozunu yuttu. En son olarak üniversitede ders vermeye başladı. Albay Kalelioğlu halen, 11 aydan bu yana Sincan F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu.
Allah ona, eşine ve çocuklarına yardımcı olsun ve tahammül gücü versin.

Yazarın Diğer Yazıları