Elektrikte sapla saman karışınca
Pazar günü yazılı ve görsel basında, “Ankara’da tek göz gecekonduda yaşayan ve gözü görmeyen 61 yaşındaki felçli dede ödeyemediği 275 liralık su parası için hapse atıldı.” şeklinde bir haber çıktı... Bu kamu vicdanını rahatsız etti.
Üstelik, 275 liralık su borcu, faizi ile birlikte 990 liraya çıkmış. Yargı, önündeki yasalara göre hareket eder... Borcu affetme yetkisi yoktur.
61 yaşındaki felçi bir insanın hapse atılmasından,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı utansın...
Borcun anaparasının üç katı faiz alan devlet utansın...
Halkı işsiz ve yoksul bırakan, AKP hükümeti utansın...
Kamu hizmeti ile özel hizmeti aynı kefeye koyanlar utansın.
Ekonomide, elektrik ve su üretimi ve dağıtımı ile ceket ve ayakkabı üretimi farklıdır. Elektrik ve su aynı zamanda tüm üretime girdi olmaktadır. Su ve enerji üretim ve büyüme için stratejik girdilerdir. Bu tür yatırımlar doğal tekel niteliğinde yatırımlardır. Elektrik ve su üretimi ve dağıtımına, elbise ve ceket gibi fiyat etiketi koyamazsınız. Çünkü devlet gerektiğinde, örneğin durgunluk dönemlerinde elektrik fiyatlarını düşürür. Girdi maliyetinin düşmesi, ekonomide canlanma yaratır. Bu hizmetleri özel sektöre bırakmak, devletin fiyat stratejisini yok eder. Fiyat kargaşası yaratır.
Elektrik üretimi ve dağıtımı özel sektöre bırakılınca, bırakın fiyat starejisini, spekülatif piyasa oluşuyor.
Örneğin, 2008 yılında elektrik tüketimi yüksek iken, özel sektör devlete 25-30 kuruştan elektrik satıyordu. 2009’da talep azalınca 17-18 kuruşa indi. Hatta bazı saatlerde örneğin, saat 23:00 ile saat 05:00 saatleri arasında, fiyat 1 kuruşa kadar indi. Bu saatlerde oto prodüktörleri şalteri kapatıp sisteme elektrik vermiyorlar.
Dağıtım şirketleri veya müşterileri ile anlaşması olan üreticiler ise elektrik fiyatlarının ucuz olduğu saatlerde, kendi üretimlerini durduruyor, bunun yerine sistemden bir kuruşa aldıkları elektrikleri anlaştıkları fiyattan satıyorlar.
İstikrarsız enerji fiyatları, yatırımlarda belirsizliği artırıyor. Toplam yatırım hacminin ve dolayısıyla yatırım oranının düşmesine neden oluyor.
Üretim için özel sektöre izin çıktığı yıllarda, ruhsat alan bazı kişiler, bu ruhsatları yüksek fiyatlarla satıyorlar.
Bu imtiyazların sermayesi olmayan kişilere nasıl verildiği ise zihinlerde soru işareti olarak kalıyor.
Öte yandan, Türkiye’de elektrik üretiminde dışa bağımlı kaynaklar ağırlıklıdır. Üretilen toplam elektriğin yüzde 48.4’ü doğalgaz santralleri ve yüzde 6,3’ü ise ithal kömür santrallerindedir.
Yani Türkiye’nin elektrik üretiminin yarısından çoğu yüzde 54,7’si ithalata bağımlıdır. Türkiye dışarıya teslim olmuştur. Bu nedenle örneğin doğal gaz aldığımız ülkelerle dış ilişkilerimizi de dikkatli yürütmek zorundayız. Rusya şalteri kapatırsa, Türkiye karanlıkta kalır.
Doğal gaz ithalatımızdaki anlaşmaların ise Türkiye lehine olmadığı biliniyor. Bu yanlışların ne kadar devam edeceği toplumun bu işlerdeki bilinç düzeyine bağlıdır.