El altında başka neler var?

Milliyet’e konuşan İbrahim Şahin, ‘PKK itirafçılarını TRT’ye çıkarır mısınız’ sorusuna, ‘Osman Öcalan’la röportaj yaptık. Çekmecemde duruyor. Yeri ve zamanı geldiğinde yayınlayacağız’ cevabını verdi
TRT Genel Müdürü’nün, Milliyet’ten Devrim Sevimay’a verdiği röportajı okuyunca bende yeni bir kanaat oluştu:
“Bomba yüklü İbrahim Şahin’in yanında, ’bomba yüklü kamyon’un yaratacağı infial devede kulak kalır!”
Şahin’in bombalarını sıralayayım, takdirini size bırakayım: Sabih Kanadoğlu “Ben polise kapımı açmam, savcı gelsin ondan sonra” demeseymiş, (Yani polisi eve sokup zamanında(!) gözaltına alınsaymış) TRT de haberi önceden vermiş olmayacakmış!
Şahin’in 760 habercisi varmış, böyle şeyleri önceden bilmesine alışacakmışız. Onların hızına yetişmeye imkan var mıymış!
Bu kadar iddialı laftan sonra tutarsız farkındayım ama... Efendim bu hızına yetişilemeyen, herşeyi herkesten evvel bilen TRT kadrosu, yedi düvelin sahte haham, binbir surat, ne idüğü belirsiz muhbir vs. diye, kırk gün kırk gece tartıştığı “Tuncay Güney’in kim olduğunu bilmiyormuş.”
Şöyle diyor Şahin “Tuncay Güney’in geçmişini siz biliyor muydunuz, ben şahsen bilmiyordum. Bu yayınlar yapıldıktan sonra baktık ki, adam çok derin bir adam. Ben Tuncay Güney’i bizim yayında duydum.”
Madalya da taktılar mı?
Reşadiye’deki PKK saldırısı haberini verirken TRT’nin “Bu arada Ergenekon sanığı Albay Dursun Çiçek’in de Reşadiyeli olması dikkat çekici, ayrı bir husus” demesinden dolayı “tepki falan” görmemişler.
Konunun TBMM’ye taşındığının farkında değil herhalde... Bir an korktum, üzerine bir de “Tebrik telefonları aldık, hatta ne iyi ettiniz de, bir subayımızı PKK’lıymış gibi tanıttınız diye üstün hizmet madalyası taktılar” diyecek sandım. O kadarını demese de, “Askerler TRT’ye hiçbir şekilde tepki göstermez” demiş Şahin. “TRT haberi ajite etti” diyen Aslan Güner’i, Genelkurmay İkinci Başkanı değil de sokağın köşesindeki bakkal amca sanıyor olabilir mi?
Neyse merak eden açsın okusun. C4 ayarındaki asıl bombayı patlatalım yeter.
Röportaj boyunca “kamu kurumuyuz, şöyle sorumluluğumuz var, böyle kırmızı çizgilerimiz var...” diyen, Tuncay Güney skandalından “Sanırım yurt dışından geliyordum, benim haberim olmadı...” diyerek, Reşadiye skandalından da “Yanlış hatırlamıyorsam Ankara dışındaydım, bir bakmamız lazım” diyerek sıyrılmaya çalışan İbrahim Şahin, Sevimay’ın “Tuncay Güney’i canlı yayına çıkardığınız gibi mesela PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan’ı da çıkartır mısınız?” sorusuna cevaben, “Osman Öcalan’la da yaptığımız var. Çekmecemde duruyor. (Şaşırdığımızı görünce) Somut olarak gösterebilirim, abartmıyorum.” deyiveriyor.
Çekmece açılımı
Diyaloğun daha da vahim olan devamı şöyle:
“- Ne zaman yayınlayacaksınız?
- Yeri ve zamanı geldiğinde. Her şeyin daha iyi oturabileceği zaman dilimini gözlersiniz, ona göre yaparsınız.”
Haber Merkezi’nin yaptığı röportaj bandı bile Genel Müdür’ün çekmecesinde muhafaza ediliyorsa, bu cevap herşeyden evvel TRT’de Şahin’in izni, bilgisi olmadan nefes dahi alınmadığının, Fizan’da dahi olsa uçan kuştan haberi olduğunun kanıtıdır!
Özetle bize, yok muhabir maksadını aştı, yok moderatör duygusal körlük geçirmiş filan mazeretlerinin “hikaye” olduğunu düşündürür.
Sanki MİT Müsteşarı
Osman Öcalan, yıllarca PKK’nın katliam emirlerini vermiş azılı bir terörist değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu eli kanlı katilin “iadesi” için didinmedi mi yıllarca?
TRT de o devletin bir organı değil mi?
Bu yönüyle bakıldığında, Habur’dakinden de daha büyük bir rezaletle karşı karşıya değil miyiz?
Devletin televizyonu, PKK’nın başındaki adamın ayağına gidip, yüksek görüşlerine başvuruyor... Bir de dikkat edin “yeri ve zamanı geldiğinde kullanmak üzere.”
Bu habercilik mi? Yoksa psikolojik operasyon itirafı mı?
Osman Öcalan daha bir kaç gün önce, Reuters aracılığıyla İmralı’daki caninin ev hapsine alınmasını istedi. İbrahim Şahin, çekmecesinde sakladığı röportajı o zaman mı çıkarmayı planlıyor yoksa?
Şimdi değil de başka bir zaman yayımlandığında hangi işlevi yerine getirmiş olacak o röportaj? Kapanan açılımın kilidi mi olacak? PKK’nın siyasallaşmasını mı, yurt dışından gelen teröristlerin de ”pişman olmadan“ pişmanlıktan yararlanmasını mı, TSK’nın elini kolunu bağlamayı mı, halkı birbirine kırdırıp kaostan zaferle çıkmayı mı? Neyi?
MİT’i değil TRT’yi yönettiğinizin farkında mısınız siz?
Ya haberciliğin çekmecede saklanmak üzere teröristlerle gizli görüşmeler yapmak olmadığının?
O çekmecede başka neler var açıklayın Sayın Şahin?
Yeri ve zamanı geldiğinde kullanmak üzere, başka kimlerin kasetlerini bekletiyorsunuz elinizin altında?

Gazeteciler önden lütfen
Devlet Bahçeli’nin haksız servet edindiği yönündeki iddialarla gündeme gelen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nı gözden çıkararak istifa çağrısı yapması ve sonrasında Aytaç Durak’ın hem kendini ihbarı hem de MHP’den istifası üzerine, dün kimi köşe yazarları “sıra AKP ve CHP’de” diyerek, yolsuzlukla mücadelenin siyaset sathına yayılmasını istediler...
Yeniçağ’da gündeme getirdiğimiz çağrıya destek veren gazeteci İlhan Turalı da, gönderdiği e-postayla aynı mücadeleyi meslektaşlarından da beklediğini dile getirdi. Yolsuzluk ve rüşvet konusunda medya ile siyaset arasında ’tencere dibin kara’ durumu olduğuna dikkat çeken Turalı, sıranın, “devletten teşvik primi sağlayan, Dalan’dan yok pahasına plaza arsaları iç eden, Davos’ta Turgut Özal’a ’zararımı karşıla’ baskısı yapan” gazetecilere de gelmesini bekliyor....

Bahçeli’den Erdoğan’a selam olsun
Son yıllarda akılda belki en çok kalacak siyasi çıkışını yapıyor MHP lideri Devlet Bahçeli. Hakkındaki yolsuzluk iddiaları üzerine, Adana’nın MHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın partisinden istifasını istiyor. Bu irade, Bahçeli’ye geniş bir alan kazandırıyor. İktidar partisi ile bağlantılı yolsuzluk iddiaları karşısında, Tayyip Erdoğan’ı bu yönde zorlamak. Artık bu hakkı var.
İktidara gelirken. Erdoğan yolsuzlukla mücadele edeceğine söz veriyor. Hatta, “biz üç Y ile mücadele edeceğiz” diyerek, bunu formüle bağlıyor. Üç Y, yoksulluk, yolsuzluk ve yasakların kaldırılması ile mücadele.
Üç (Y) kuş oldu
Meclise bakın, şekil 1 A’da görüldüğü gibi, dokunulmazlık ve yolsuzluk iddiası ile ilgili tek bir dosya açılmış değil. Çünkü, o iddiaların bir bölümü iktidar partisi milletvekilleri ile ilgili.
Ne oldu üç Y? Uçtu uçtu, kuş oldu.
Şimdi Bahçeli o kuşu ait olduğu yere kondurmak için adım atıyor. Bahçeli’nin adımı iktidar partisi milletvekilleri dışında da, Erdoğan’ı çok ilgilendiriyor.
Akla gelen bir kaç örnek var.
- RTÜK Başkanı Zahid Akman’la ilgili Deniz Feneri yolsuzluk iddiası. Akman hakkında soruşturma izni Başbakan Erdoğan’a ait. O bu izni vermiyor.
- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek hakkında iddialar var. İçişleri Bakanlığı soruşturma açılmasına izin vermiyor.
- Bir tarihte Öcalan’a “Sayın Öcalan” dediği iddiasıyla, Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusu yapılıyor. O dosya Başbakanlıkta 16 ay bekliyor. CHP milletvekili Atilla Kart olayı kovalıyor ve Başbakanlık sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Erdoğan soruşturma izni vermiyor.
Kozlar muhalefette
- Özelleştirmelerle ilgili iddiaları suç duyuruları var, Maliye Bakanlığı izni vermiyor.
- Bazı valilerle ilgili soruşturma izni yine İçişleri Bakanlığı’na takılıyor.
Altı-yedi yıldır bunlar yaşanırken, aniden ortaya Devlet Bahçeli çıkıyor. Aytaç Durak tamam, aynı zamanda iktidarı da sıkıştıracak bir hamle yapıyor.
Haydi, ayıklayın pirincin taşını bakalım Tayyip Bey. Kozlar muhalefette, sıra zat-ı alinizde. Yalçın Doğan / Hürriyet

Götürenin yanına kâr kalıyor
Aytaç Durak olayından hareketle belediye başkanlarının birinci derece yakınlarıyla birlikte mal beyanı vermesini önermiştik... Eski CHP İzmir Milletvekili ve Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ülkü dün dedi ki:
“Yasaya göre ilçe belediye başkanları mal varlıklarını kaymakama, il belediye başkanları valilere... Belediye meclis üyeleri ise belediye başkanlarına bildirmek durumundadır.”
Ancak mevzuatta ufak bir boşluk varmış! O da şu:
“Mevzuattaki en önemli boşluk, belediye başkan ya da üyelerinin dönem sonunda yeni bir mal bildiriminde bulunmak zorunda olmamalarıdır...”
Esas komedi de burada tabii. Belediye Başkanı göreve başlarken mal bildirimini veriyor ama görevi sonunda vermiyor. Götürenin yanına kâr kalıyor.
Adana İl Başkanı’nın cevabı
Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın adını vermeden rüşvet pazarlığı yapmakla suçladığı CHP’li Belediye Meclis üyesi Mehmet Esendemir hakkında CHP işlem yaptı mı?
CHP Adana İl Başkanı Serdar Seyhan’ın dün bu konudaki sorumuza telefonda söyledikleri:
“Aytaç Durak’ın Belediye Meclisi’nde o kaset olayını açıklamasından hemen sonra il yönetimi olarak harekete geçtik. Adı geçen arkadaşımızı ihraç talebiyle İl Disiplin Kurulu’na sevk ettik. Konu ivedilikle görüşülecek...”
l Melih Aşık / Milliyet

GÜNÜN SÖZÜ
İstanbul’daki okul kantinlerinde çalışanların 11’i dolandırıcılık, 17’si sahtecilik, 19’u mali kaçakçılık suçlarının faili çıkmış. Mübarek okul kantini değil de adeta millet meclisi! l Fahrettin Fidan

Tom ve Jerry
şimdilik yırttı

Bi gazzteci arkadaş, “Ergenekon öyle bir örgüt ki, ona üye olduğunu bilmeyenler bile var” demiş. “Garfield” mesela... İçeri tıkılan Erzincan Başsavcısı’nın iddianamesinde yer alıyor, haberi yok. “Cinderella...” (kabak arabasıyla kaçarken ayakkabısının tekini Çukurambar civarında düşürdüğü söyleniyor.) “Kırmızı Başlıklı Kız...” (aslında kurt olan ve anneanne kılığına giren Saldıray Berk, kendisine çörek getiren gizli tanığı yemiş filan...) “Temel Reis” var aynı iddianamede...Emekli denizci. SAT’larla alakası olabilir!!!
l Yılmaz Özdil / Hürriyet

Radyoları da
çığrından çıkmış

Ayla Deniz, “Hep TV yayınları ele alınıyor, TRT’nin radyoları da dinlenemez durumda” diye yazmış. TRT 3’ün klasik ve batı müziği yayına karışan ‘vaaz’lardan, TRT 4’ün “ilkokul müsameresi” ayarındaki programlarından, TRT 1’in 15-20 yıl önce kaydedilmiş “Arkası Yarın, Radyo Tiyatrosu” programlarını yayınlamasından yakınan Deniz, TRT’nin radyo haberlerini de
“propaganda saati” olarak tanımlayarak eklemiş: “Haberden önce yanlış anlaşılmasın(!) diye haberin yorumu veriliyor. Sonuç olarak; TRT’yi hiç izlemiyorum,
radyolarını arada bir ne abukluk var
diye açıyorum.”

Muhabirini
suçladı

DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Odatv.com’un ortaya çıkardığı “sipariş soru” skandalıyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’a yönelttiği soru önergesine, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç aracılığıyla cevap veren İbrahim Şahin “Basın toplantısındaki muhabirin, özel sektörde (NTV) görev yaptığı dönemde edinmiş olduğu çalışma usulü ve haber kaynaklarıyla güvene dayalı ilişkisi nedeniyle maksadını aşarak bir yanlış anlamaya sebep olduğu değerlendirilmektedir” diyerek, TRT ile iktidar arasındaki ‘işbirliği’ iddialarını reddetti ve suçu muhabirine attı.
1. Madem suçlu, ‘maksadını aşan’ muhabir neyle cezalandırıldı?
2. Başbakanlığın “güvene dayalı ilişki” kurduğu muhabirlere soru sipariş etmek gibi bir alışkanlığı mı var?

Deniz Feneri oldu medüz!
Bilmeyenlere söyleyeyim. Medüz, “deniz anasının” bilimsel adıdır. Elsiz, ayaksız, yüzgeçsiz, gözsüz, midesiz, omurgasız, pelte gibi bir yaratıktır, denizde yaşar, rüyadaymış gibi yavaş hareket eder. Deniz Feneri Dosyası, medüz hızına çakıldı.
Gelme hızı medüz! Tercümesi medüz! Soruşturması medüz! İddianamesi medüz. Okur bana soruyu yollamış, “sor” diyor: “Halkın gücü, Aytaç Durak’ı hızla hesap vermeye zorladı” diye yazmışsın; tamam da bu “halkın gücü Deniz Feneri Dosyası’nın medüz hızından kurtulmasına” niçin söz geçiremiyor?
“Deniz Feneri Derneği kamu yararı statüsünde” hâlâ nasıl durabiliyor?
CHP niçin koruyor
MHP, tüzüğünün gereğine göre davrandı. Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak’tan istifasını istedi. CHP ise “ihale yolsuzluğu” iddiasıyla açılan iki mahkeme dosyasından mahkumiyet kararı alan Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin partiyle ilişkisini kesmedi. Bahçeli’nin Adana’da yaptığı hamleyi Baykal Edirne’de göstermedi. Bir sivil toplum kuruluşu olan Sosyal Demokrat Siyaset Edirne Platformu, “CHP Genel Başkanı’ndan Sedefçi hamlesi beklediklerini” bana yazayım diye bildirdi. İşte yazıyorum: CHP, niçin “Sedefçi kollayıcısı” oluyor?
Necati Doğru / Vatan

İtiraf sırası Altan ailesinde;
28 Şubat döneminde askere karşı aslanlar gibi çarpışmak yerine, neden “Biz cami ile kışlanın kavgasına karışmayız” dediklerini açıklasınlar...
Ahmet Hakan / Hürriyet

MİNİ YORUM
İnsanlıktan nasibini almamış
İktidarla akraba olan gazetelerden birinde, köşe yazarlarının çağrıştırdığı şarkılar sıralanmış. İlhan Selçuk adının karşısında “Dönülmez Akşamın Ufkundayım” var. “Öyle olmasını” dileyecek kadar vicdan yoksunu olan biri bile bunu ilan etmeye utanır. Kuddusi Okkır ve Türkan Saylan’ın Ümraniye davasından yırtmak için öldüğünü iddia eden zihniyetin temsilcilerinden bakalım daha neler duyacak, neler göreceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları