Eksi reel faiz, döviz riskini artırdı

Merkez Bankası para kurulu Gösterge faizini yüzde 19''dan yüzde 18''e düşürdü. Gerekçe olarak;

* İhracat artışı, turizm gelirlerinin artması, bu senenin kalan kısmında cari işlemler dengesinde iyileşme olacağı ve bu iyileşmenin fiyatları düşüreceği;

* Parasal sıkılaştırma, Banka kredilerinde düşüş, talep unsurları ve çekirdek enflasyondaki gelişmeler; gösterilmiştir.

Gerçekte ise, cari açıkta öncekine göre düşme var ve fakat devam ediyor. Zira ihracat malı üretiminde ithal girdi payı yüzde 80 dolayındadır. İthal etmeden ihracat yapamayan bir ekonomide dış ticaret açığı ve bağlı olarak cari açık devam eder. Kaldı ki döviz talebi dış borç ve cari açık dışında yurt dışına çıkan tasarruflar yoluyla da artmaya başladı.

Banka kredilerindeki artışlar veya daralma her zaman siyasi iktidarın popülist kararları paralelinde olmuştur. Halen Bankalar KOBİ kredisi alın diye müşterilerini arıyor. Seçime doğru kamu bankaları, yeniden düşük faizli ve devlet destekli kredi musluklarını açacaktır.

BDDK''ın ihtiyaç kredilerinde vadenin düşürmesi de önemli değil… Zira bu kredilerin toplam krediler içindeki payı düşüktür.

Çekirdek enflasyonun daha düşük olması gerekçesi ise, Merkez Bankası''nın ve Merkez Bankası''na faiz baskısı yapan Hükümetin faiz gündeminin halktan uzak olduğunu ortaya çıkardı.

TÜFE ''nin hesaplandığı harcama sepeti içinde yer aldığı halde üretimi hava koşullarına bağlı olarak değişen gıda grubu, fiyatı devlet tarafından belirlenen veya yönlendirilen doğal gaz, alkol ve tütün ürünlerinin fiyatları diğer ürünlerin fiyatlarına göre daha fazla dalgalanma gösterir. Enflasyonda belirsizlik yaratır. Bunların sepetten çıkarılması ile çekirdek enflasyon bulunur ve kronik olarak çekirdek enflasyon da enflasyon trendini daha net gösterir.

Ağustos ayında TÜFE 19,25, Çekirdek Enflasyon 16,76 oldu.

Türkiye için çekirdek enflasyonun bir önemi yoktur; zira:

Türkiye de yapısal sorunlara dayanan yüzde 10 dolayında bir kronik enflasyon var. Gıda fiyatları ve kur artışları ile bu kronik enflasyon yüzde 20''lere dayandı. Halkın harcama sepeti içinde gıda ''nın payı yüzde 40 dolayındadır. Eğer gıdayı çıkarırsak çekirdek enflasyonun hiçbir önemi kalmaz.

Çift haneli yüksek enflasyon varsa, hedef enflasyonu düşürmek olmalıdır. Türkiye de enflasyonun temel nedeni yapısal sorunlardır. Siyasi iktidar şimdiye kadar bu sorunları görmezden geldi. Çünkü yapısal sorunları çözmek, söz gelimi bütçe kaynaklarını popülizmden uzaklaştırmak, liyakata dayalı kurumsal devlet yapısı oluşturmak, tekellerin kamulaştırılması ile oligopol piyasa ve stokçuluğun kırılması, AKP nin işine gelmez.

İkincisi hükümetin ve Merkez Bankası''nın anlaşılmaz faiz ve kur politikasıdır. Görünürde faiz sebep enflasyon sonuç anlayışı siyasi iktidarın kur politikasına bir kılıf olarak savunuluyor. Çünkü 2018 kur şoku ve sonrasında bu güne kadar gördük ki, kur artışları kendinden daha yüksek oranda enflasyon yaratıyor.

Dahası, reel faiz yoluyla kur artışlarını frenlemek isteyen Merkez Bankası başkanları da kim olursa olsun, harcandı.

Şu anda TL döviz sepeti karşısında yüzde 40 dolayında daha düşük değerdedir. Türkiye''de geçmiş yıllarda devalüasyon da olsa, kısa sürede reel kur dengesi sağlanırdı. Bu defa 4 yıldır TL düşük değerde devam ediyor. Ne zamanki istikrar bulsa, mutlaka bir müdahale oluyor. Neden ?

Aslında bir nedeni uygulamada görebiliyoruz.

13 Eylül 2018 de, 85 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile, dövizle sözleşme yasağı getirildi. Ancak 18 Mart 2022 de açılacak Çanakkale köprüsünün geçiş fiyatı 15 Euro olarak ilan edildi. Hükümet kamu - özel işbirliği yoluyla yapılan yatırımlarda kendi kararını uygulamıyor. Nedeni çok açık değil mi?

Bu kararla yüzde 18 MB gösterge faizi yüzde 19''25 Ağustos ayı TÜFE oranın altında kaldı ve reel faiz eksi 0,99 oldu. Şimdi herkes te acaba TÜİK''te eylülde enflasyonu suni olarak düşük mü, gösterecek kaygusı başladı.

Bu günkü koşullarda eksi reel faiz Türkiye''nin, halkın ve ekonominin gündemi değil… Kur hareketlerinden kimin gündemi olacağını göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları