Ekonominin batak tablosu!..
17 Temmuz itibarıyla vatandaşların bankalarda 124 milyar 235 milyon tutarında "dolar hesabı" varmış...
Aynı dönemde bankalarda bulunan toplam yabancı para mevduatları olağanüstü artış göstermiş...
Temmuz ayı içinde yabancı para mevduatı bir hafta içinde, 1 milyar 549 milyon dolar artarak 232 milyar 550 milyon dolara yükselmiş...
Çünkü Merkez Bankası'nın arka arkaya faiz düşürmesi dövize olan ilginin artmasına neden olmuş...
TL mevduatların getirisi azaldıkça döviz hesaplarında tutulan para büyüyümüş de büyümüş... Uzmanlar, ekonomi yönetimine duyulan güvensizliğin de halkı dövize yönelttiğini dikkat çekiyorlar...
Yukarıdaki rakamlar Türkiye'yi son aylarda adeta diken üstünde tutan ekonomik dalgalanmanın, gelecek belirsizliğinin ve daha doğrusu piyasadaki büyük telaşın sadece bir yüzü...
Yılda neredeyse 100 bin işyerinin kapısına kilit vurduğu Türkiye'de, bir de Corona salgınının dehşet verici etkisi var ki, kapanan işyerleri sayısı rekor düzeye ulaşıyor...
Velhasıl, AVM'lerin büyük bölümünde işyerlerinin yarısı kapandı, yiyecek içecek alanlarında da çoğu restoran kapısına kilit vurdu... Çarşı- pazar derseniz, oraları yangın yeri!..
Piyasada ürkütücü bir belirsizlik olunca ve yurttaşlar birikimlerini dövize çevirerek mevduat hesaplarına yatırınca, ekonomideki durgunluk zirve yaptı ve insanlar zorunlu gereksinimleri dışında alışveriş yapmaktan da iyice kaçınmaya başladılar...
Ancak bu vahim tablonun ikinci ve üçüncü perdeleri de var ki, memleketin gidişatı ile ilgili alarm çanları çalmaya devam ediyor...
Borç, faiz, çöküş...
Piyasadaki durgunluk ve döviz hesaplarındaki rekor artış birçok sektörü adeta yerle bir ederken, inşaat sektöründe daha ağır bir durgunluğa yol açmıştı...
Devlet bankaları kredileri sıfır konutlar için yüzde 64'e, ikinci el konutlar için ise yüzde 74'e düşürünce, 2020'nin Haziran ayında ev satışlarında patlama yaşandı...
"Birikimimi dövize mi yatırayım, konuta mı" ikileminde kalan 190 binden fazla yurttaş Haziran ayı içerisinde konut edinerek son yılların en büyük rekorunu kırdı...
Ancak bu konutların neredeyse tamamı ipotekli...
Yani ekonomiyi bir türlü rayına oturtamayan AKP, bir taşla iki kuş vurmayı yeğlerken, hem ekonomideki çöküşe rağmen inşaat sektörünü canlandırdı, hem de 190 binden fazla yurttaşı devlet bankalarına borçlandırdı... Çünkü 190 binden fazla yurttaşın
konut kredi bakiyesi 10 Temmuz itibarıyla 246 milyar 288 milyon liraya ulaşmış...
Ortada sarsıcı- düşündürücü bir çarpıklık varken ve bir yandan ekonomideki belirsizlik yurttaşın birikimini döviz mevduatına yönlendirirken, iş dünyasındaki ürkütücü durgunluk, üretimin ciddi biçimde aksaması ve istihdam sorunları Haziran ayında konut alan 190 bin yurttaşın geri ödemelerini nasıl yapacağı konusundaki endişesini de doruğa çıkardı...
Döviz yıkıcı biçimde yükselirse, yurttaşın alım gücü düşerse ve buna karşılık gelirler de azalırsa, bırakın Mayıs 2020 öncesinde kredi kullananları, sadece Haziran 2020'de kredi çeken 190 binden fazla yurttaş kara kara düşünmeye başlayacak...
Gidişat çok vahim...
Gelelim döviz- konut kıskacında giderek büyüyen gelecek belirsizliği, ekonomik durgunluk, istihdam sorunlarıyla ithalat-ihracat- tarım ve turizmdeki gerilemenin ekonomiyi iyice daralttığı bir dönemde, önemli bir çarpıklığı da gözler önüne seren üçüncü sıkıntıya...
Türkiye gibi, verginin vergisinin alındığı, zam yağmurunun son 18 yılda hiç durmadığı, yolsuzluk skandallarının her gün gazetelere manşet olduğu, hele de bir dönem Ankara ve İstanbul belediyelerini yöneten zatların ihale skandallarının her gün deşifre olduğu bir ülkede, devletin doğmamış çocuğu borçlandıran ekonomi politikasındaki vahameti daha ne kadar büyüyecek acaba?..
Ülkenin ekonomik sorunlarını ve yurttaşların sıkıntılarını çözemezken, Suriye bataklığına en az 100 milyar dolar harcadığı öne sürülen AKP iktidarı, şimdilerde Libya çıkmazı ile de uğraşırken; bu sırada hem dövizdeki endişe verici gidişatı hem de ekonomik tabloyu daha da düşündürücü hale getiren dış borçlanma meselesi var ki, akıllara vahim sorular geliyor...
İşte aşağıdaki tabloyu okuyunca "nereye gidiyor devletin bu kadar parası" sorusu da bir kez daha öne çıkacak...
Ve tabii ki çarpık icraatlar, yolsuzluk iddiaları, gereksiz yatırımlarla ilgili endişe verici sorular da daha fazla yanıt arayacak...
"Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın 2000-2017 dönemi verilerine, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2018-2019 bütçe gerçekleşmelerine göre, 2000 yılı dahil 2000-2019 dönemindeki 20 yılda, devlet cari fiyatlarla 5 trilyon 283,8 milyar lira vergi" toplamış...
Buna karşın faiz ödemelerinin toplamı 1 trilyon 72,4 milyar liraya ulaşmış...
18 Şubat 2020'de bu haberi yayımlayan gazetler toplanan vergilerin dolar olarak karşılığını da hesaplamışlardı;
20 yılda 2 trilyon 320,4 milyar dolar vergi ödemiş halkımız...
Ve bu dönemde devletin ödediği faiz gideri ise 590,5 milyar dolara ulaşmış...
Peki, devlet bu kadar vergi toplarken, Türkiye neden dış borç batağından kurtulamıyor bir türlü?..
İşte Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) raporu dünkü gazetelere yansımıştı;
Türkiye, 2020 yılının ilk çeyreğinde borcu en çok artan 3 ülkeden biri olmuş...
Çünkü "gelişmekte olan ülkelerin 2019'un son çeyreğinde 70.6 trilyon dolar olan borçları bu yılın ilk çeyreğinde 72.6 trilyon dolara çıkmış."
Raporda, borcunu ödemekte en çok zorlanacak ülkelerin Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve 431 milyar dolarlık dış borçla Türkiye olacağı vurgulanmış...
"Türkiye nereye gidiyor, döviz daha da yükselir mi, ekonomi düzelir mi" sorularıyla bunalan yurttaşlar yazının başından itibaren sıralanan ürkütücü rakamları dikkatle gözden geçirlerse, gidişatın hiç de umutlu olmadığından kuşku duymayacaklar...
Tekrar edelim ki, memleket binmiş bir alamete, gidiyor kıyamete!..
CHP ve İYİ Parti bu çarpık tabloyu ısrarla öne çıkartarak yurttaşları uyarmaya devam ederlerse, AKP'yi sıkıştıracakları en önemli alanda belki sonuç alabilirler...