Ekonomik sorunları hükümetler yaratır
Dünyada tüm başarısızlıklar ve özellikle yoksullaşma, küreselleşmeye ve neo - liberal politikalara bağlanıyor. Aslında neoliberal politikalar ömrünü tamamladı. En kötü sonuçlarından birisi de bu politikaların dünyada ülkelerarası ve aynı ülkede nüfus içinde mutlak yoksulluğu artırmış olmasıdır.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (WB)'nın birlikte yürüttükleri yoksullukla mücadele programları da başarısız oldu.
Neo-liberal politikalardan karlı çıkan ülkelerde var. O halde zarar gören ve yoksullaşan ülkelerde sorun yalnızca bu politikalar değil belki daha da önemlisi başarısız hükümetlerdir.
Neo-liberal yaklaşımda para politikaları istikrar sağlamada temel araçtır. Likidite ve faiz araçlarının otomatik olarak ekonomik istikrar sağlayacakları varsayılmıştır. Temel uygulama esasları ise; konvertibilite, devletin ekonomik hayattaki yeri ve rolünü küçültmek, özelleştirme, esnek çalışma koşulları, kamu harcamalarında sınırlama, verginin tabana yayılması yani dolaylı vergilerin payını artırmak, bütçe politikasını dışlamak ve bunun içinde bütçe açığını en düşük düzeyde tutmak, fiyat istikrarının sağlanmasına öncelik vermek, şeklinde özetlenebilir.
Bu politikalar elbette ayrılmaz bir kalıp şeklinde değildir. Bu politikaları her ülke kendi ekonomik ve sosyal yapısına göre değerlendirmek zorundadır. Söz gelimi devletin yollar - köprüler, sağlık hizmetleri gibi sosyal faydası yüksek olan yatırımları yapmasına bu politikalar engel değildir. Yine sağlık yatırımlarını devletin yapmasına da engel değildir. Ama hiçbir neo-klasik politika altyapı yatırımlarını birkaç katına özel sektöre yaptır demiyor.
Kaldı ki; Neo liberal politikalar uygulayan bir çok ülke de kalkınma yolunda başarılı oldu. Bu ülkelerin başarısı neo-liberal politikaları bir düzen içinde ve kontrollü kullanmalarından ileri gelmiştir.
Söz gelimi İngiltere bu politikalarda öncüdür ve fakat aynı zamanda yabancı yatırım sermayesi girişini ve finansal piyasaları düzenleyen ve denetleyen kurumlar vardır.
Yine Neoliberal politikanın merkezi sayılan ABD de, Merkez Bankası FED 2009 krizi nedeniyle bankaları kurtarma ve ekonomiyi canlandırmak için çeşitli fonlar oluşturmuş, finansman kolaylıkları ve destek sağlamıştır.
Çin de neo-liberal politikaları kontrollü ve sınırlı uygulamış ve karlı çıkmıştır. Çin'de halen yabancı yatırımlar için ortaklık tavanı uygulanmaktadır. Ayrca yabancı yatırımlar asgari bir oranda yerli girdi kullanmak zorundadırlar. Çin'in sorunu demokrasi sorunudur. Tek partinin her zaman otokrasiyi tırmandırma ve mülkiyeti sınırlama riski vardır.
Sınırsız liberalleşmenin tek istisnası Hong-Kong'tur. Aşırı liberalizm ile zenginlenmiştir. Ne varki Hong -Kong'ta da konut sektörünü kontrol edebilmek için tüm arazi devletin mülkiyetinde olmuştur... (Ha-Joon Chang- Sanayileşmenin gizli tarihi)
Birçok gelişmiş ülke sermaye hareketlerini kontrol ederken Türkiye sınırsız konvertibilite nedeni ile, sıcak para tuzağına düştü. 2012 yılına kadar sıcak para girişi kur baskısı yarattı. Üretim ithal girdiye bağımlı hale geldi. Türkiye en yüksek cari açığı veren, en çok borçlanan ve dünyanın en kırılgan ülkesi oldu.
Avrupa da, Almanya, Fransa, İtalya gibi gelişmiş ülkelerde yabancı bankaların oranı yüzde 12'yi geçmiyor. Türkiye'de özel bankalar ve yabancı bankalar eşit sayıdadır.
Öte yandan kimse bize kamu altyapı yatırımlarını, devlet tekellerini de özelleştir diye zorlamadı. Ne yaptıksa biz kendimiz yaptık...