Ekonomik çıkmaz
Seçimler yaklaşırken AKP Hükümeti seçim rüşveti niteliğinin gizlenmesi mümkün olmayan 7.5 milyar TL’lik bir paket açıkladı. Ancak bu paketin AKP’yi kurtarması çok mümkün görünmüyor. Çünkü seçmen, hemen seçimden önce açıklanan paketlere değil, ekonomiye hâkim olan genel duruma oy veriyor. Bunu büyüme oranları ve seçim yıllarından görmek mümkün. 2002: %6,2, 2003: %5,3, 2004: %9,4, 2005: %8,4, 2006: %6,9, 2007: %4,7, 2008: %0,7, 2009: %-4,08, 2010: %9,2
2011: %8,8. Görüldüğü gibi 2007 ve 2011 seçimlerinin olduğu yıllar ve öncesinde büyüme oranları yüksek ve bu yüksek büyüme oranlarının seçim sonuçları üzerinde etkisi oldu. 2015 seçimlerine giderken ise durum farklı. 2012 yılında %2,1, 2013 yılında %4,1 ve 2014 yılında ise %2.9 büyüme kaydedildi. Seçime 2012, 2013 ve 2014 büyümesi ile gidiliyor. Ve bu büyüme gerçekten düşük. Çünkü AKP’nin ekonomik politikaları tıkanmış durumda
AKP’nin ekonomi yönetimi politikalarının geldiği tıkanmayı bu politikaların bir numaralı sorumlusu olan Ali Babacan 11 Aralık 2014’te şöyle ifade etmiştir: “Dünya ekonomisini hep beraber daha yüksek büyüme oranlarına nasıl ulaştırabiliriz? Bununla ilgili G-20 ülkeleri yaklaşık bin kadar taahhütte bulundu. Bunlar yapısal reform taahhütleridir. Niye yapısal reform? Çünkü maliye ve para politikalarıyla artık yolun sonuna gelindi. Bu şekilde ilave büyüme sağlamak maalesef pek çok ülkede mümkün olmuyor.”
Babacan’ın bahsettiği pek çok ülkeden birisi de ve aslında kastettiği ülke Türkiye’dir. 2002-2011 yılları arasında, Prof. Esfender Korkmaz’ın da 1 Nisan 2015’te Yeniçağ’da kaydettiği gibi bol sıcak para, düşük kur, dış kaynağa bağımlılık ve yüksek cari açık ile ithalata ve iç piyasaya dayalı büyümenin sonu gelmiştir. Türkiye, AKP ekonomik politikalarında ısrar sebebiyle uzun vadeli bir durgunluk dönemine girmiştir. Yeni yatırımlar yapılmamaktadır. İç talebi değiştirecek banka kredileri sınıra gelmiş, durmuştur. Dış pazarlar genişlememekte, aksine daralmaktadır. Dış kredi maliyetleri artmaktadır. Özetle Türkiye’nin, yeni bir ekonomik büyüme modeline ihtiyacı vardır. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da ifade ettiği gibi ne kadar cari açık, o kadar fazla büyüme politikası Türk ekonomisini bir felaketin eşiğine getirmiştir. Türk ekonomisi ağır, kırılgan bir ekonomidir. Ve Türkiye’nin borçları sadece devlet borçları değildir. Özel sektörün de büyük bir bölümü lüks inşaat olan alanlarda borç alarak yatırımlar yapmıştır.
Aldığı borçları iyi yönetemeyen, verimsiz alanlara yatıran AKP Hükümetlerinin ekonomik politikaları Türk ekonomisini çökmenin eşiğine getirmiş durumdadır. Türkiye’yi bütün Orta Doğu ile kavgalı hale getiren ortaokul bilgisi ve ideolojisine dayanan dış politika uygulamaları sonucunda Türk ekonomisi, büyük ihracat alanı olan Orta Doğu’dan tamamen kopmuştur. AKP, Türk ekonomisinin etrafına Çin Seddi çekmiş, ihracat kapılarımızı kapatmıştır. İran ABD ile anlaşırken, Türkiye, Orta Doğu’da Barzani, Katar ve Hamas hariç nerede ise herkes ile kavgalıdır.
2015 Haziran seçimleri, Türkiye’nin ağır ve uzun sürecek olan bir ekonomik krizden önce son çıkış fırsatıdır. AKP iktidarda kalmaya devam ederse, bir yanda Cumhurbaşkanı diğer yanda Başbakanın birbirleri ile kavga eden ekonomik danışmanları aracılığıyla, ülke ekonomisini içine sürükledikleri derin krizden çıkarmaları mümkün olmayacaktır. Krizi aşmanın yolu AKP’yi ve temsil ettiği ekonomik anlayışı değiştirmektir. Burada akla gelen soru, AKP’nin temsil ettiği ekonomik anlayışın yerine hangi anlayışın konulacağıdır. Bu noktada MHP, 7 Nisan 2015’ten itibaren Türk Milletinin önüne önemli bir sürpriz koyacaktır. Biraz daha bekleyelim...