Ekonomide kaçınılmaz son (05 Şubat 2016)

Ekonomi tarihinde yaşanan konjonktürel dalgalanmalarda olduğu gibi küreselleşme hareketi de doğdu, büyüdü, şimdi de inişe geçti. Küresellemenin bayrağı sermaye hareketlerindeki serbestlik ve hızlanma idi. Gerilemenin tartışmasız göstergesi de sermaye hareketlerinde gerilemedir.

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 2015 yılında gelişmekte olan ülkelerden net 540 milyar dolar, Türkiye'den ise net 15 milyar dolar sermaye çıkışı yaşandığını ifade etti.

Bir banka genel müdürü de son iki ayda Türkiye'den 6 milyar dolar para çıktığını açıkladı.

Türkiye maalesef küresel inişte en fazla zarar gören ülkeler arasında olacaktır.

1) Küresel süreçte Türkiye'ye bol miktarda yabancı sermaye girdi. Bu para bolluğundan gereği kadar yararlanamadık. Yabancı sermayeyi ciddi, kalıcı fiziki yatırım sermayesine çeviremedik. Adeta sıcak paranın rehavetine kapıldık ve sermaye girişinin sonsuza kadar devam edeceğini zannettik. Alternatif bir politika üretemedik. Hatta DPT'yi bile kapatarak, piyasayı başı boş bıraktık.

2) FED, IMF ve bazı uluslararası kurumlar Türkiye'yi dünyanın en kırılgan beş ülkesi içinde ilan etti. Elbette ki en kırılgan ülkelerden daha çok sermaye çıkışı olacak ve bu ülkeler en fazla zarar görecek ülkeler olacaktır.

3) Yine Mehmet Şimşek'in de açıkladığı gibi, Türkiye, son üç yıldır iç ve dış belirsizlikler ile karşı karşıyadır.

İç belirsizlik, siyasetteki gerilmenin, toplumsal ayrışmanın, teröre karşı yanlış hükümet politikasının ve muhalefetin güven kaybından ileri geldi.

Dış belirsizlik, siyasi iktidarın dış politikayı, baştan sona yanlış dizayn etmesinden kaynaklanıyor. Siyasi iktidarın özellikle Suriye politikasına kısa vadeli bakışı, Türkiye'yi mülteci göçü gibi aşılması zor bir sorunla karşı karşıya bıraktı. Sahillere vuran cesetler , yalnızca turizme darbe vurmakla kalmadı, sermayeyi de ürküttü.

4) Toplum olarak güven bunalımı yaşıyoruz. Ekonomi güven endekslerinden, tüketici güven endekslerinden bu durum net olarak görünüyor.

Kadir Has Üniversitesi, Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin 2015 yılı için yapmış olduğu ''Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması'' güven bunalımının göz ardı edilmeyecek boyutta olduğunu gösteriyor. Aşağıdaki tablo, söz konusu araştırmada fikrim yok diyenler çıkarılarak, evet veya hayır diyenler yüz kabul edilmiş ve yeniden hesaplanmıştır.

1-344.jpg

Siyasi partilere güvenmeyeneler oranı daha yüksek çıkıyor. Siyasi

partiler sistemin omurgasıdır. Güvensizlik tüm ekonomik dengeleri alt-üst eder.

Yargı sistemi özellikle mülkiyet için sigortadır. Yargı siyasallaşıyor şeklinde bir algı, yabancı sermaye çıkışını hızlandırır. Yatırımları engeller.

Toplumda yargı siyasallaşıyor şeklindeki algının oluşmasında, yine siyasilerin Ergenekon gibi davalarda yargıyı kullanmaları etkili oldu. Gerçekte ise birkaç yargı mensubunun yapmış olduğu yanlışların tüm yargıya mal edilmesi haksızlıktır. Bugün hâkim ve savcılarımız, her zamandan daha çok siyasi baskılara direnmekte, herkese karşı tarafsız ve adil davranmaktadır.

Türkiye'de düşünce özgürlüğü sorunu, basın özgürlüğü sorunu ve siyasal kutuplaşma bütün olumsuz sonuçları ile birlikte yaşanıyor.

İnişe karşı kısa dönemli ve günübirlik önlemler, inişi hızlandırıyor. Söz gelimi bankaların şube sayısını azaltması, daralmayı hızlandırıyor. Merkez Bankası'nın hükümetin isteği ile faizi düşük tutması kur dengesini bozuyor ve sermaye çıkışını hızlandırıyor.

Orta ve uzun vadeli önlem almakta ise geç kaldık. Ancak alırsak kaçınılmaz sonu daha düşük maliyetle atlatırız.

Yazarın Diğer Yazıları