Ekonomide çıkış yolu

2016 yılının ilk çeyreğinde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) yüzde 4.8 oranında büyüdü. Bu oran gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üstündedir. Zira Dünya Bankası 2016 gelişmekte olan ülkeler ortalama büyüme oranını yüzde 3.5 olarak tahmin ediyor. Ne var ki kalan üç çeyrekte Türkiye aynı büyümeyi devam ettiremez... Kaldı ki ekonomik istikrar için büyüme oranı tek başına bir gösterge değildir.

Buna karşılık Türk ekonomisi çok sayıda risk taşımaktadır. Bunların başında dünya ekonomisindeki yavaşlama ve FED kararları geliyor. Ayrıca dış politika sorunları da eklenince, ihracatta ve turizmde gerileme ortaya çıktı. Türkiye'de yatırımı olan bazı yabancı sermayeli şirketlerin de çıktığını biliyoruz.

Yine işsizlik, dış borç, iç tasarruf açığı olarak hangi göstergeyi alırsanız alın, Türkiye G-20'ler içinde ekonomik sorunları en ağır olan ülkelerden biridir.

1) Söz gelimi 2014 yılında ihracat gelirimiz 157 milyar dolardı. 2015 yılında yüzde 8.7 azalarak 144 milyar dolar oldu. Bu yılın ilk 5 ayında toplam ihracat 2015'in aynı dönemine göre yüzde 6,5 geriledi ve 57 milyar 475 milyon dolar oldu. FED'in faiz artırması ise bütün gelişmekte olan ülkelerden ve Türkiye'den yabancı sermaye çıkışına yol açacaktır.

Çözüm için Türkiye'nin dış politikasını hiçbir ideolojik etki altında kalmadan objektif olarak ve ulusal çıkarları ön planda tutarak, yeniden dizayn etmesi gerekir.

Yabancı sermaye çıkışlarını engellemek için de mülkiyet haklarını güvence altında tutmak gerekir. Piyasa ekonomisinde mülkiyet kutsaldır. Mülkiyetin korunması kanunlarla ve tarafsız yargı ile sağlanır. Yargının bağımsızlığı konusu sık sık Avrupa Birliği raporlarında tenkit ediliyor. Yetmedi şimdi kayyum sorumsuzluğunun getirilmesi de mülkiyet hakkı için risk oluşturuyor. Hükümetin bu düzenlemeden vazgeçmesi gerekir.

2) Bugünkü işsizlik sorunu sürdürülemez... TÜİK'in açıkladığı işsizlik oranı ortalama yüzde 10.5'tir. Ayrıca iş aramayıp çalışmaya hazır olanları da katarsak yüzde 18.5 oluyor. Gençler arasında işsizlikte bu ortalamalardan yüksektir.

İmalat sanayiinde kapasite kullanım oranı yıllardır ortalama yüzde 75 gibi düşük seviyededir. Kapasite kullanım oranını artırmak için, devletin piyasada oluşan oligopol yapıları ve kartelleşmeyi kırması gerekir. Çünkü piyasada oligopol yapılar varsa, firmalar üretimi düşük tutarak, fiyatları artırıyor.

Sanayide yüzde ellinin üstünde ithal girdi kullanarak, ara malı ithal ettiğimiz ülkelerde istihdam yaratmış oluyoruz. Ara malı ve ham madde üretimini teşvik ederek bu girdileri içerde üretmeliyiz.

İstihdam üstündeki, vergi ve kesintiler, OECD ve AB'ye göre yüksektir. İşçi maliyetlerini artırıyor. Bu yükleri yüzde 25 seviyesine çekmeliyiz.

3) Tasarruf ve yatırımlarında artırılması gerekir. Yatırımları artırmak için de yine öncelikle mülkiyet haklarını güvence altına almak gerekir.

İkincisi kırılganlığın ve belirsizliğin de önlenmesi gerekir. Belirsizliğin nedeni, uygulanmakta olan günübirlik politikalardır. Ciddi plan-program olmayınca, yatırım hesapları, fizibilite yapmak imkanı olmuyor. Dalgalı kur politikası da bu belirsizliği artırıyor.

4) Nihayet bugünkü istikrarsızlığı yaratan uyumsuz iktisat politikaları, belki daha iyi bir tarifle politikasızlıktır. İktisat, para ve maliye, bütçe politikaları değişmelidir.

Para politikası

* MB'nin özerkliğine dokunmadan mevcut MB kanunu değiştirilerek reel döviz kuru hedeflenmelidir. Aynı amaçla, dalgalı kur sistemi yerine, kontrollü-yönetilebilir kur sistemi getirilmelidir.

* Kısa vadeli sermaye girişlerini kontrol altına almak ve kırılganlığı artıran etkileri azaltmak için yüzde 0.5 oranında ve çıkışta iade edilmek üzere, faizini de vererek Merkez Bankası'nda karşılık kesilmelidir.

* Bankalar Kanunu değiştirilip, bankaların iştiraklerine sınırlama getirilmeli, kredi faizlerine reel faiz sınırı getirilmelidir. Bankaların gizli faiz almaları önlenmelidir. Bankaların yabancıya satışına sınır getirilmelidir. Off-shore bankacılık şeffaf kurallara bağlanmalıdır.

Maliye politikaları

* Dolaylı vergiler düşürülmeli, asgari ücretin tamamı vergi dışı tutularak, halkın satın alma gücü artırılmalıdır.

* Kentsel rantlardan vergi alınmalıdır.

* Meclis denetimi dışındaki fonlar ve uygulamalar kaldırılmalı. Tüm kamu sektörünü kapsayacak, "global bütçe" uygulamasına gidilmelidir.

Reel sektör

* Yatırım ve ihracatın teşviki için daha fazla kaynak ayırmak ve teşvik imkanlarını, yatırımlarda tamamlama aşamasına bağlı olarak orantılı artırmak gerekir.

* Tarım sektörüne spesifik müdahaleler yapılmalı. Tarımsal destekler artırılmalıdır.

Kamu sektörü

* Altyapı yatırımları özelleştirme dışında kalmalıdır.

* Merkezi devlet ve mahalli idarelerin, yetki ve sorumluluğu yeniden tarif edilmelidir. Yetki çatışması önlenmelidir.

* Hazine dışında devlet borçlarını yönetmek için ayrı bir "borç amortisman idaresi" kurulmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları