Ekonomi nasıl kurtulur?..
Koronavirüs belası ülkemizi ve bütün dünyayı sarsmakta. Tedbir alınamadığı takdirde tahmini mümkün olmayan boyutlarda ölümlere yol açacağı ifade edilmektedir. Ülkelerin tek gündem maddesi bu. Bu maksatla insanı kurtarmaya yönelik çalışmalar, özellikle bilim adamları ve uzmanlar tarafından cephedeki asker ruhuyla sürdürülüyor. Buna göre yönetimlerin uygulamaya koyduğu tedbirler, sokağa çıkma yasağı, iç ve dış ticareti durdurması gibi sonuçlara da yol açmaktadır. Buna düzenin çökmesi de diyebiliriz. Böyle bir ortamda insan nasıl yaşayacak? Kalkınmış ülkeler için bunun cevabı kolay. O da kesenin ağzını açmak. Yapılan da bundan ibaret. Ama ağzı açılacak kesesi olmayan diğer ülkeler ne yapacaklar? Oturup çökmeyi bekleyecek halleri yok, çareyi bulmak zorundalar. Bu temel konuda iktidarlar günlük sıkıntıları giderecek pratik çözümler buluyor, bu da elbette önemlidir. Lakin geçicidir. Kalıcı tedbirleri bulmak şart. Sorun ülkemizde de tartışılıyor. Nitekim bilim ve ehliyet sahibi uzmanlar bazı önerileri var. Bunlar arasında karşılıksız para basmayı önerenler, her geçen gün taraftar buluyor.
Emisyon/piyasada dolaşan para
Emisyon ne demektir? Merkez Bankası tarafından ihraç edilen (piyasaya sürülen) banknotların toplam tutarıdır. Bunu Merkez Bankası piyasanın ihtiyacına göre belirliyor. Meselâ emisyon hacmi 15 Ocak 2020 itibariyle 151 milyar 634 milyon 257 bin 688,00 TL olmuş. Ekonominin normal çalıştığı ortamda ihtiyaç duyulan miktar bu kadarmış. Bu konudaki farklı görüşüme dönmek üzere tartışılan iki teze bakalım: Karşılıksız para basılmasına itiraz eden ekonomistler, enflasyonu tetikleyeceği görüşünde birleşiyorlar. Buna karşılık "Para basılıp hanelere dağıtılmalı" diyen Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan'ın gerekçeleri şöyle: "Önce işsizliğin, gelirsizliğin yaratacağı sosyal sorunları çözmek gerekiyor… Kaybedecek bir gün bile yok. Türkiye, bir iki ay sonra maaşları ödeyemeyecek konuma gelebilir… Bugün karşı karşıya olunan ekonomik kriz, bundan önce yaşanan hiçbir krize benzemiyor. Salgın nedeniyle tüm ekonomi aktörleri durmuştur. Bu ne sadece finans, ne sadece üretim, ne de sadece talep krizi. Hepsinin aynı anda yaşandığı bir kriz. Türkiye hiç vakit kaybetmeden açıklanan önlemlerin çok ötesinde, tüm hanelere direkt yardım sağlayacak geniş bir paket oluşturmalı."
Para basalım diyen farklı bir görüş
"… basılan paranın hanelere değil de iş yerlerine ve tarıma aktarılmasını" ileri süren Mahfi Eğilmez diyor ki: "Eğer bütçe açık veriyorsa o zaman borçlanmaya gidilir. Eğer borçlanma imkânı yoksa, o zaman merkez bankasının yedek akçesi kullanılır. Eğer o da kullanılmışsa o zaman para basılır. Bir yandan da döviz ihtiyacını karşılamak için bu dönemde dış borçlanma zor olacağına göre IMF'den hızlı kredi desteği istenir. Bu destekler sağlanarak kapalı kaldığı için çalışanlarını çıkarmak aşamasına gelen iş yerlerinde bu çalışanların ücretleri devletçe ödenmek suretiyle işten çıkarılmaları önlenebilir. Söz konusu iş yerlerinin doğal gaz, su, elektrik, kira, emlak vergisi, sigorta gibi sabit giderleri devletçe ödenerek bu iş yerlerinin kapanmaları önlenebilir. Tarım kesiminde çiftçilerin bütün kredi borçlarından bu döneme isabet edenler devletçe üstlenilir ve çiftçiye üretime devam etmesi için ek maddi destek verilir. Bunlar yapılmazsa üretim elden gider, devlet de vergi toplayamaz duruma düşer."
Bu iki görüş arasındaki fark şöyle özetlenebilir: Birincisi kişinin desteklenmesiyle tüketimi ve talebi artırmayı öngörüyor. Böylece sistem işliyor. İkincisi doğrudan üretimi desteklemeyi savunuyor. Ancak tüketim, yani satın alma gücü çökmüşse, talep de yok demektir. Talep yoksa, üretim kim ve ne için yapılacaktır? Yani sistem çalışmıyor diyebiliriz.
Para basalım ama…
Yukarıda para basma konusunda farklı bir düşüncemin olduğunu söyledim. Ekonomi eğitimi gördüm ama, uzman değilim. Karşılıksız para basmak enflasyonu körükler mi? Bu sorunun iki cevabı var. Normal şartlarda elbette. Ekonominin arz-talep kanunu bellidir. İhtiyaçtan fazla para arzı, enflasyon demektir. Ama anormal şartlarda, bugün olduğu gibi durum değişir. Emisyon hacmi 15 Ocak 2020 itibariyle 151 milyar 634 milyon 257 bin 688,00 TL. imiş. Demek ki Türk ekonomisinin o tarihteki ihtiyacı bu kadarmış. Ancak son 2,5 ayda, ihtiyacın ne kadar olduğunu söylemek için ekonomideki durgunluğun, yani daralmanın ne kadar olduğunu bilmemiz gerekir. Buna bakmak lâzım. Herhalde Koronavirüs belası sebebiyle küçüldüğümüz, hem de şaşırtıcı boyutlarda küçüldüğümüz kesin.
15 Ocak 2020'ye göre piyasada dolaşan TL ihtiyacımız çok daha az olmalıdır. Ama dolaşımdaki TL ihtiyacının çok üstündedir. Acaba, 15 Ocaktaki emisyon hacminin önemli bir kısmı sirkülasyonda olmadığına göre, vatandaşa dağıtmak üzere ihtiyaç kadar para basmak enflasyona sebep olur mu? Hoş, bilim adamlarımız enflasyon olsa da bunu göze almayı şart görüyor.
Sonuç: ekonomiyi kurtarmak, neredeyse virüs belasını yenmenin ön şartı gibidir.