Ekonomi kötü demiyorum
Hadi ayağınız alışsın.. Ekonomi kötü durumda demiyorum.. Diyorum ki;
- Türkiye'deki her üç gençten biri işsiz..
Ekonomi kötü demiyorum. Diyorum ki;
- 'İhtiyat Akçesi'ni yani kefen paramızı da kullanmanıza rağmen, bütçe açığı geçen yılın aynı dönemine göre katlanmış..
Ekonomi kötü demiyorum.. Diyorum ki;
- DİSK, Türk-İş, Hak-İş gibi sendikalar, vergi dilimleri ve yeni vergiler konusunda bir araya gelip isyan etti..
"Bu bile, emek cephesindeki sıkıntının işareti değil mi?" diyorum..
Ekonomi kötü durumda demiyorum.. Diyorum ki;
-Emek cephesinin ardından patronlar da, TÜSİAD ve hatta MÜSİAD bile yeni vergilere sitem ediyor..
Biri kıllandığınız patronlar kulübü, diğeri arka bahçeniz olan patronlar kulübü..
Asla buluşmayan iki kulübü buluşturan, "ekonomik refahtan"(!) çıkış yolu olarak gördüğünüz hazırlıklarınız diyorum..
Ekonomi kötü durumda demiyorum.. Diyorum ki;
-Çoğu ekonomik sebeplerle yaşanan intihar vakaları, artık toplu cinayet ve intiharlara dönüştü..
Ekonomik refahtan (!) bunalan insanlarımızın gerçeğine bir el atın diyorum..
"Ekonomi kötü diyenlerin, terör eylemlerinde gördüğünüz ekipten farkı yoksa" eğer, hepten yanmışız.. Asla biraraya gelmeyen emek örgütleri bir araya geliyor, asla bir araya gelmeyen patron kulüpleri bir araya geliyorsa, bu terör işi büyüyor demektir.. Damat Bakan beyin bu işe nasıl bir çare bulacağını bilmiyorum.. Laf aramızda zerre de ümidim yok ama, bu örgütlü buluşmalara, çarşıda, pazarda, markette, kasapta, mağazalarda "ekonomik refahı" (!) en derininden yaşayanlar da buluşursa, işler sarpa sarar diyorum.. Başından beri söylüyoruz.. Türk ekonomisinin mahvolması için Trump'a gerek yok.. Damadımız zaten gerekeni fazlasıyla yapıyor..
Hadi buyrun şimdi; TÜSİAD, MÜSİAD, Türk-İş, DİSK, HAK-İş'te mi terörist?
Hadi bakalım.. Hayatın gerçekleriyle burun burunasınız.. Ayıklayın pirincin teröristini..
Yine meczuplar türedi !
İstanbul Karaköy'de, başörtülü iki kadına yapılan hareketin görüntülerini izlemişsinizdir.. Bir el uzanıyor ve başörtüsünü taciz ederken, bir tokat hamlesi de yapıyor..
Ahlaksız, kendini bilmez, meczubun teki.. Aklı olan, insan olan böyle bir yapar mı? Fakat soru şu;
"Neden.." Hatta "Neden şimdi?"
Karaköy'deki bu rezilliği ilk duyuranlardan biri de bir başka meczup.. Her fırsatta Atatürk'e ve Cumhuriyete kin kusan şahsiyetsiz, alçak Fatih Tezcan.. Geçen haftaki grup konuşmasında dedi ki Meral Akşener;
-Cumhuriyet de, mukaddesatımız da ortak değerimizdir.. Her ikisini de muhafaza etmek zorundayız.. Cumhuriyete saldırarak mukaddesatımıza sahip çıkılamayacağı gibi, mukaddesatımıza saldırılarak da Cumhuriyete sahip çıkılamaz..
Sanki öngörmüş gibi..
Karaköy sokaklarında bir manyağın hareketiyle, o manyağın hareketini kınayan bir diğer manyağın sözleri aynı yere çıkıyor; Kutuplaştır, kavga ettir.. Bu manyaklar hayatımızdan çıkmadan huzur haram belli ki.. Ama bu manyakların beslendiği bir önemli damar var.. Durduk yere Cumhuriyete laf geçiren bir irade yönetiyor Türkiye'yi.. Bu şuursuzluğun beslendiği damar da, işte bu sorumsuzluk..
Tam bu mevzuya dalmışken, ikinci bir manyak da Kocaeli'den çıktı.. "Atatürkçü erkekler" diye başlayan, ahlaksızlık, rezillik sosyal medyayı kasıp kavurdu.. İşi hemen İYİ Parti'li Mehmet Avcı diye pazarlamaya kalktılar.. Oysa ne partinin üyesi ne de partiyle bir ilgisi var.. İlk kuruluş günlerinde ekibe yanaşmış, ancak gayr-ı ahlaki tavırlarından dolayı uzaklaştırılmış bir meczup.. Ama dedim ya, ortalığı "İYİ Partili" yalanını da ekleyerek kasıp kavurdular.. Kimler? Pelikancı troller..
**
İmam-cemaat etkileşimi.. Yukarıdakiler ne yapıyorsa, sokakta, evde, işyerinde bizler de peşine takılıyoruz.. Ve bu zaafımızdan beslenen meczuplar da gündem belirleyebiliyor.. Kocaeli'den gelen o ahlaksız ses, ortak sorunumuz olması gerekirken, ortak derde dönüşüyor.. Çünkü, gerginlikten, yalandan, kutuplaşmadan beslenen, oradan mamalanan şahsiyetsizlere böyle malzemeler lazım.. Aklımızı başımıza almadığımız sürece işimiz zor vesselam..
Sayın Cumhurbaşkanı
Şehir Hastaneli'yle ilgili rapor, milyarların nasıl savrulduğunu gözler önüne serince, dedi ki Cumhurbaşkanı Erdoğan;
-Halkımıza hizmet için zarar ediyorsak, varsın edelim..
Allah aşkına, popülizm ve slogan daha ne kadar işe yarayacak ki.. Kimse "Halkımıza hizmet etmeyin.. Ya da ortada bir hizmet varsa kar peşine düşün" demiyor ki.. Niye hastane yapıyorsunuz, niye sağlık hizmeti veriyorsunuz demiyor ki.. Aklı başında herkesin sorusu belli;
-Yatanı anladık.. Tedavi olanı anladık.. Ama yatmayan için, tedavi olmayan için niye para ödüyorsunuz bu adamlara?
Tedavi olan için verilen parada gözü yok kimsenin.. Hasta garantisi verip, tedavi olmayan için de ödediğiniz paradan bahsediyor aklı başında insanlar..
**
Aynı konuşmada bir de EYT mevzuu var.. Diyor ki Cumhurbaşkanı;
-İskandinav ülkeleri erken emeklilikten battı.. Seçim kaybetsem de bu işte yokum..
Ee hani mevzu vatandaşa hizmetse, varsın zarar edelimdi.. Ee hani halkımızın işine yarayacaksa zarar etmekten geri durmayacaktınız..
Fark ne biliyor musunuz?
Şehir Hastaneleri'ne, yatmayan hastalar için ödenen para yandaş şirketlerin kasasına gidiyor.. EYT için atılacak adımdaysa para vatandaşın cebine gidecek..
Fark bu kadar basit.. Kim bilir, birinde komisyon var, diğerinde komisyon hayal.. İşin özü bu.. Gerisi laf-ı güzaf.. Böyle durumlar için ne diyor Tevfik Fikret;
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!