Ekonomi büyüdü... Ücretler küçüldü...
Bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye büyümede dünya şampiyonu oldu... Gayri safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) Ocak-Şubat-Mart ayları olarak bu yılın ilk çeyreğinde reel olarak yüzde 11 oranında büyüdü. Büyümeyi sağlayan katma değer artışı, üretim faktörleri olarak, sermaye emek, müteşebbis gibi faktörlerin ortak yarattığı katma değer artışıdır. Bu artışta elbette ki emek faktörünün de payı vardır. Yani çalışanlar da geçen yıla oranla daha fazla katma değer yarattılar. Emeğin verimliliği daha yüksek oldu.
İktisatta, üretim, istihdam ve bölüşüm dengeli olmalıdır. Büyümeden doğan refahta, herkesin hakkı var. Ne var ki 2011’in ilk çeyreğinde, işçi ve memur bu büyümeden pay almadı. Bırakın bu yılı, geçmiş yıllardaki büyümeden de çalışanlara pay verilmedi. Bu durumu dolaylı yoldan Merkez Bankası da kabul ediyor... MB, işgücü maliyetlerinin verimlilik artışı ve sabit reel ücretler nedeniyle düşmekte olduğundan, enflasyon görünümü olumlu seyrettiğini ifade ediyor.
Sabit reel ücret, ücretlerin yalnızca enflasyon kadar artmasıdır. Reel ücret, çalışanların satın alma gücünü gösterir. Satın alma gücünde bir artış yoksa, ekonominin büyümesinin çalışanlara bir faydası yoktur.
İşte Merkez Bankası da, reel ücretler sabit kaldı derken, çalışanlara büyümeden pay verilmediğini tespit etmiş oluyor. Zaten, memur maaşlarındaki uygulama, her yıl hükümetin hedef enflasyon kadar maaş zammı vermesi şeklinde oluyor. Eğer maaş zammı enflasyonun altında kalırsa, enflasyon kadar bir fark veriyor. Büyümeden refah payı vermiyor. Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu (TÜİK ), bu yılın ilk çeyreği için saatlik kazanç endeksini de açıklamıştı. Bu endeks ücretli çalışana yapılan düzenli ve düzensiz ödemelerdeki değişimi gösteriyor. Bu endeks 2010 yılının ilk çeyreği ile 2011 yılı ilk çeyreği arasında yüzde 8.3 oranında arttı. Elbette ki ele geçen net ücretler olarak bakılırsa, bu oranın daha az olacağı açıktır.
Öte yandan 12 aylık ortalamalara göre TÜFE’de 2011 yılında, Ocak’ta yüzde 8.28, Mart’ta 7.76 ve Şubat’ta 7.29 oranında arttı.
Bu şartlarda, yüzde 8.5 artan saatlik kazanç endeksi, enflasyondan sonra reel olarak artmamıştır. Yahut da çok az artmıştır. Bu demektir ki, işçiler de aynen memurlar gibi milli gelir artışından hiç pay almamıştır.
Türkiye’de, 2001 krizinden sonra, IMF ve Kemal Derviş’in hazırladığı “Güçlü ekonomiye geçiş programı” reel ücretlerin düşmesini öngörmüştü.
Programda, “Kamuda toplam memur sayısında artış olmayacaktır... Tüm kesimleri ilgilendirmeyen ve ücret adaletini hedeflemeyen münferit maaş ve ücret artış talepleri kesinlikle dikkate alınmayacaktır.” denilerek kamuda memur maaşlarına refah payı verilmesi önlenmiştir.
Bu programı AKP de bu güne kadar uygulamıştır. Hatta bu gün bu program yeni CHP programında da etkili olmuştur.
Güçlü ekonomiye geçiş programı o zaman toplam talebi kısmak için çalışanlar yanında tarım kesiminde gelirlerini reel olarak düşürmeyi hedef almıştır. Örneğin programda “Çok zorunlu haller dışında tarımsal destekleme fiyatları öngörülen enflasyonu aşmayacak ve kuruluşların finansman imkânları dikkate alınarak miktar kısıtlamasına gidilecektir.’’ deniliyor.
Çalışana refah payı, gelir dağılımı ve sosyal adalet açısından, olmazsa olmaz bir yaklaşımdır. Bu hak maalesef şimdi de hiçbir parti programında yoktur.