Ehl-i temkin olmak ya da olmamak...
Ehl-i temkinem beni benzetme bülbüle ey gül
Sabrı yok derde ânın her lahza bin feryadı var
"Temkin"in TDK sözlüğündeki anlamı şöyle: "Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma."
Fuzulî'nin yukarıdaki beytindeki "Ehl-i temkin" olma hâlini hiç sevmemişimdir. Bu beyitten önce de Fuzulî şöyle diyordu, onu da bir hatırlayalım:
Mende Mecnun'dan füzun âşıklık istidadı var
Aşık-ı sâdık menem, Mecnun'un ancak adı var
Gençler anlamayabilir, açıklayalım, Fuzulî diyor ki "Bende Mecnun'dan daha fazla âşıklık yeteneği var/Gerçek âşık benim, Mecnun'un adı çıkmış yalnızca."
Mecnun'la olan karşılaştırmasını böylece yapıp kendini öne çıkardıktan sonra Fuzuli bu kez de en yukarıya aldığımız "Ehl-temkin"li beyti söyler ve bülbülle yarışa girer. Derde sabrı yokmuş bülbülün, her an bin feryadı çıkıyormuş; oysa kendisi ehl-i temkinmiş; dikkatli, tedbirli ve ölçülü imiş...
Aşk dikkat ve ölçüye sığar mı koca Fuzulî, aşkın temkinlisi olur mu? Temkinli olandan âşık mı olurmuş? "Aşk çılgınlıktır, âşıksa çılgın" der Muhiddin Arabî, "çılgın"la "temkin" nasıl bir arada olabilir?
Aşkın kitabını yazmış biri olarak söylüyorum bunları ("Aşk'a Zum" adlı kitabımı okuyanlar bilirler).
Yalnız aşk bağlamında da değil, yaşam felsefesi olarak da "ehl-i temkin" olmayı hep reddetmişimdir. Ehl-i temkin'lik korkak eder adamı, pısırık eder, hesaplı eder, içten pazarlıklı eder. Elbette düşüncesizce bir işe atılmak doğru değildir ama hayat risktir. Risk almayan ilerleyemez, büyük işler yapamaz, kabuğunu kıramaz. Bülbül "ehl-i temkin" olsaydı, onda o ötüş, o müziksel feryat olur muydu, böylesine dillere destan olur muydu?
Mümin Sekman "Efsanevi başarıların mantığı da, matematiği de yoktur" der, temkini de yoktur.
Neden bunları yazma gereği duydum biliyor musunuz? "Bu yanlış anlaşılır; kitleler bunu senin gibi anlayamaz, tepki gösterir... Yahu arı kovanına çomak sokma be kardeşim, dediğin doğru ama bize mi kaldı doğrusu? Biraz siyasi ol... Temkinli ve tedbirli olmakta yarar var, verir bir meczubun eline silahı seni vurdururlar." Birkaç yıldır hep bunları duyuyorum, kitaplarımı özgürce yazıyorum (her türlü riski alarak) ama öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, "zorunlu temkin"e tabi tutuyor kurulu düzen ve egemen güçler sizi.
Gene de olabildiğince özümü ve duruşumu koruyarak yoluma devam ediyorum. 29 yıl önce çıkan ilk şiir kitabımdaki "Yörüngeden Çıktı Düşüncelerim" adlı şiirimin sonunda diyordum ki:
"Hesap üzre olsa her şey
Gönül olmazdı, aşk olmazdı
Yüreklilikle büyüklük ikiz doğmazdı"
Gene o minval üzreyiz Tanrı izniyle... Kalemimiz aciz kalırsa (bırakılırsa) dilimizle savaşırız, gene o ilk kitabımdan (Ateşkes Çağrısı) dizelerle diyeyim diyeceğimi:
"Emir komuta sende/çözül dilim çözül.../Belasını çektiler başka dillerin/çözül de oh çeksin artık
dilsiz kulaklarım, dilsiz gözlerim.
Sana tam destek kırık gönlümden/dön dilim dön!/Dillendir, dilini yutanları/dile getir, dilini tutanları.
Kalemim aciz kaldı/sivril dilim sivril/uza pervasız uza/seç en vurucu sözcükleri/otur yüreklere dilim/ hırpaladığın yürekler/kanasın yıllar yılı.
Dilimlen dilim dilim/dilimlen dilim/her parçan mayın olsun/tuzak kur dilim, tuzak kur/onurumun sınırlarına.
Kuşan nükleer silahlarını/yok et dilim yok et/yalanı yoldaş etmiş ilahlarını"