Eğitimde dört dörtlük sorunu!
Türkiye’de her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da yapısal ve makro tartışmalardan içerik tartışması yapmaya fırsat bulunamıyor. Şu kadar binadan, şu kadar öğrenciden, şu kadar öğretmenden, bir şu kadar da bedava ders kitabı dağıtıldığından söz ediliyor. Bu eğitim sistemi sayesinde nesillerin neyi, ne kadar kazandıklarından kimse söz etmiyor. Eğitimde rakam, nicelik ve sayı saymaktan niteliği ve içeriği tartışmaya kimse fırsat bulamıyor.
Eğitimde tam da adıyla örtüşen dört dörtlük bir değişimle karşı karşıyayız. Bu değişim zaten kaos içinde bulunan ’Milli Eğitim’sistemine yeni dört dörtlük sorunlar ilave edecektir.
Öngörülen yeni yasal düzenlemeyle ilköğretimin birinci kademesiyle ikinci kademesi birbirinden mekân olarak ayrılacak. Böylece çocuklar kendi yaş ve akran gruplarıyla bir arada eğitim görecekler. Bu doğru bir yaklaşımdır. Ancak bunu yasal ya da yapısal değişime gitmeden yapmanın onlarca yolunun olduğu da bilinmektedir.
AKP’nin dört dörtlük sistemiyle yapılacak binalar, öngörülen diğer düzenlemeler mevcut sistem içinde de gerçekleştirilebilinirdi. Çocukları kendi yaş kategorilerine göre ayrı mekânlarda eğitime tabi tutmak için her şeyi sil baştan yapıyormuş havası vermeye gerek yoktu.
Bu dört artı dört, artı dört sistemi, eğitimcilerin kucağına dört dörtlük yığınla sorun koymuştur.
Bunların başında okul öncesi eğitim zorunlu olmadığından, okul öncesi eğitim yaşındaki çocukların ilköğretim birinci kademe birinci sınıfından eğitime başlaması sorunu gelmektedir.
Kalem tutmak için kasları, olanı biteni kavramak için algıları, öğretmen ile anneyi birbirinden ayırt edemeyecek konumda olan çocukları hiyerarşik ve soğuk binalarda eğiticilerle karşı karşıya getirmek, çocuklarda kalıcı psikolojik sorunlara sebep olacaktır.
Hiçbir faaliyet bu arada eğitim süreci de iyileştirme yapılmayacak kadar mükemmel değildir. İyileştirme ve geliştirme imkânlarının araştırılması herkesin, özellikle eğitim süreci içinde yer alanların görevi olmalıdır.
Elbette eğitimde teknoloji kullanımının, sürekli yenileşmenin, ilerlemenin ve gelişmenin yanında olmak esastır. Ancak “eğitime yeni teknolojiler getiriyoruz” diye eğitim sisteminin, eğitimcilerin ve yeni nesillerin geleceklerini belirsizliklere gark etmenin de mantığı yoktur.
Bakınız, eğitimde dört dörtlük sistem, yalnız çocuklarda değil öğretmenlerde de onlarca soruna ve kafa karışıklığına daha şimdiden sebep olmuştur. Çiçeği burnunda aldığımız yeni bir e-postada okuyucu şunları yazıyor: “Özcan Bey; Ben ve eşim sınıf öğretmenliği yapmaktayız. 5 yıl olan eğitimin birinci kademesi 4 yıla indiği zaman sınıf öğretmenleri birçok okulda norm fazlası olacak. Gelecek sene köye mi gideceğiz, başka branşlara mı kaydırılacağız gibi pek çok soru işareti var kafamızda”.
Bu kaygı yerindedir. Sınıf öğretmenleri norm kadro fazlasıyla karşı karşıya kalacağı kesin ama dahası da var. Bu durumda ana okulu öğretmenleri ne olacaktır? O da belli değildir. Çünkü tasarıyı komisyona getirenlerin konuyla ilgili hiçbir hazırlıkları yoktur.
Uygulamaya 2012-13 öğretim yılında geçileceğinden söz ediliyor. Bakanlar Kurulu’nun uygulamayı bir yıl erteleyebileceği tasarıda öngörülüyor.
Bu durumda yapılması gereken binlerce bina, düzenlenmesi gereken onlarca müfredat, yeni müfredata uygun olarak basılması gereken milyonlarca yeni kitap, düzenlenmesi gereken çevre, alınması gereken cihazlarla ilgili hiçbir hazırlık ise orta yerde yoktur.
Her şeyi herkesten çok daha iyi bilen Sayın Başbakan emretti ve bu yasa tasarısı AKP Grubu tarafından uygulamaya sokuluyor. Türkiye, yeni uygulamanın sebep olacağı sorunları ise yaşayarak öğrenecektir.