Eğitim sistemimiz de popülizm kurbanı oldu

Türkiye''de 2021-2022 Ön lisans ve lisans eğitimi öğrenci sayısı toplam 7 829 148''dir. Bunların yüzde 36,8''i örgün eğitimde, yüzde 56,9''u ise açık öğretimdedir.

Ön lisans ve lisans eğitiminde ise;

2021-2022 yılı ön lisansta kayıtlı öğrenci sayısı 3 250 101''dir. Bunların;

* Yüzde 24,3′ ü örgün eğitim,

* Yüzde 69,3''ü açık öğretim,

* Yüzde 5,5''i ikinci eğitim,

* Yüzde 0,9''u uzaktan eğitimdir.

2021-2022 Lisansta öğrenci sayısı 4 579 047''dir. Bunların,

* Yüzde 45,7''si örgün eğitim,

* Yüzde 48,1''i açık öğretim,

* Yüzde 5,5''i ikinci öğretim,

* Yüzde 0,7''si uzaktan eğitimdir.

Açık öğretimde okuyanların yalnızca yüzde 6 yüzde 7''si mezun olmaktadır.

AKP iktidarı açık öğretim üstüne bir de uzaktan eğitim getirdi. Uzaktan eğitim, pandemi ve depremden önce de vardı.

Açık öğretim ve uzaktan eğitim, Üniversite önünde yığılmalara getirilen popülist bir çözümdür. Ancak aynı zamanda ülke kaynaklarının kaybı, eğitim kalitesinin düşmesi ve ülke kalkınmasında eğitimin dışlanması demektir.

Deprem nedeniyle, hükümet yurtların kapanmasına ve uzaktan eğitim yapılmasına karar verdi. Uzaktan eğitim bir üniversite kontenjanının yüzde 30''u iken, şimdi yüzde 100''e çıkarıldı.

1991-1998 arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dekanı idim. O zaman açık öğretim fakültesinden mezun olanların diplomalarında açık öğretim şerhi de vardı. Sonradan Anadolu Üniversitesi olunca, açık öğretim şerhini de kaldırdılar. Anadolu Üniversitesi İktisat fakültesi de kuruldu. Bizim fakülte ile karıştırılıyordu. Hükümetle ve başbakanla konuştum. Ama sonuç alamadım.

Dün ve bugün siyasi iktidarlar yüksek öğretim önünde birikmeye çözüm bulmak yerine açık öğretim ve uzaktan eğitim gibi popülist yolları tercih ettiler.

Türkiye bugün teknoloji üretemiyor. İhracatımız içinde ileri teknolojik ürünlerinin payı 2000''li yıllarda yüzde 6 iken şimdi yüzde 3''e geriledi.

Gerçekte ise; eğitim kalkınmanın ilk şifresidir.

Geçmişte yaşadıklarımızdan ders bile alamadık. Zira eğitimi, yalnızca din öğretisi olarak uygulamış olan Osmanlı İmparatorluğu, bu nedenle kalkınma sağlayamadı ve çöküşe kadar gitti.

Osmanlı medreselerinde okutulan derslerin tamamına yakını fıkıh, hadis, kelam, tefsir dersleriydi. Eski YÖK başkanlarından Kemal Gürüz "Medrese ve Üniversite" isimli kitabında;

"Felsefe, matematik ve fen bilimleri geleneksel medrese müfredatında yer almamıştır. Beytül Hikme ve bazı rasathaneler dışında, İslam âleminde ve Osmanlılarda bilim ve gözleme dayalı olarak araştırma yapan müstakil kurumlar yoktur." diyor. Şeyhülislam aynı doğrultuda, ''''dinin temelini sağlamlaştırmak için sorun kaynağında halledilmelidir '''' diyor ve eğitim sitemini baştan sona din esaslı bir düzenleme yapıyordu.

Avrupa''da 15. ve 16. yüzyıllarda, Rönesans ve reform yaşarken, Osmanlı''da eğitim sistemi tersine bozulmuştur. Bozulma akli ve müspet ilimlerin programlardan çıkarılmışı ile başlamış, yalnızca dini ve hukuki bilimler öğretilmiştir. Osmanlının son zamanlarında Medreselerde müderris olan için medrese bitirme şartı bile aranmıyordu.

Dün Osmanlı eğitim sistemi, bugünde din ve ideolojik esaslı uygulamalara ağırlık verilmesi bize gösteriyor ki; Tüm İslam ülkelerinde iktidar olmanın veya iktidarı devam ettirmenin yolu, dini bir araç olarak kullanmaktır. Fetullah Gülen cemaatinin tam da yaptığı buydu.

Tekrar edersek; Osmanlının geri kalmasının, idari ve jeopolitik nedenleri olmakla birlikte, temel neden eğitimde ve bilimde geri kalmasıdır.

Bugün de Türkiye''deki eğitim sistemi popülizme kurban ediliyor.

Yazarın Diğer Yazıları