Efsaneler çökerken
Şark toplumlarına ait kötü bir adet vardır. Canım memleketimde toplumu yönlendirip göstereceği tepkiye göre hareket ederken şehir efsaneleri üflemek... İnandırıcılığı ölçülür. Reaksiyon tansiyonuna göre dozaj artırılır ya da eksiltilerek normalleşmenin yolu aranır. İletişim teknolojisi hızla ilerleyince bu psikolojik harekatı sosyal, görüntülü ve yazılı medya aracılığı ile uygulamak, hem kolay hem de kısa sürede sonuç alınabiliyor. Canım memleketimde her işin cılkını itina ile çıkartanlar bu psikolojik metodu artık televole tarzı ile hayata geçirerek bir nevi acıtmadan, faili bulunamayacak taktiklerle uyguluyorlar. ''Uydur, piyasaya sür. Kaynağı belli olmadığı için yiyene afiyet olsun. Yemeyen kussun. Vergisi-algısı yok.''
***
Defalarca yazdım, tekrar etmekte fayda görüyorum. Magazin, spor, siyasetten sonra ''darbe televolesi''ni üretenlerin yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Geçtiğimiz gün TBMM Araştırma Komisyonu'nun daveti üzerine uzun süredir kenarından bile geçmediğim Meclis'e gittim. 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda sıramı beklerken Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ümit Dündar ve eski İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı dinledim. Sonuçta adli bir soruşturma olmadığı için, bilgilendirme toplantısı... Komisyon üyelerinin yakalarında milletvekili rozeti var. Meslekleri ne olursa olsun seçmenlerinin vekili olarak vatandaşların merak ettiği soruları yöneltiyorlar. Bazıları asılsız olduğunu bildiği iddiaları sorarak bu söylentilere son vermeyi amaçladığı gibi, bazıları da siyasi rakiplerine gol atmayı tasarlıyor. Sonuçta siyaset aynı zamanda rekabet anlamına geldiği için rakipleri boşa düşürmek, seçmene mesaj vermek de kuralların arasında.
***
Milletvekili olmak her şeyi bilen kişi anlamına gelmiyor. Bilmediklerini öğrenmek onların da hakkı... Komisyona bilgi vermeye gelenlerin sunumundan sonra yöneltilen sorular ne yazık ki darbenin televolesine yöneltildi. 15 Temmuz gecesinin karanlıkta kalan bölümlerini öylesi sorularla aydınlatmak mümkün değil. 15 Temmuz gecesi yıldızı haklı olarak parlayan o günün 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'dan çok şey bekledikleri başından belli idi. O geceden yeni kahramanlık hikayeleri çıkacağı beklentileri, Dündar'ın son derece ölçülü, dikkatli, açıklamaları ile suya düştü. Marmaris'ten havalanan Erdoğan'ın uçağının İstanbul'a iniş süreciyle ilgili yeni efsaneler arayanlar böylece hayal kırıklığına uğradı. Kim bilir önümüzdeki günlerde dinleneceklerden farklı ve güçlü efsaneler çıkabilir. Ama Dündar, Erdoğan'la telefonda bile görüşmediğini, sabah 06.00 civarında Atatürk Havaalanı'nda ilk kez görüştüğünü belirterek uydurulan o dedikodulara son verdi.
Hani sosyal medya, havuz ve yandaşların 15 Temmuz gecesine ilişkin uydurduğu Erdoğan-Dündar görüşmesine yönelik ''Sayın Cumhurbaşkanım bana güvenin, beni Devlet Bahçeli'ye sorun'' gibi sözlerin külliyen yalan olduğu ve bu sözde diyalogdan siyasi rant sağlanacağını sananların mumu sönmüş oldu. Dündar'ın emir subayının o gece yanında olmayışını ve halen kaçak olduğunu açıklaması komisyon üyeleriyle beraber basın mensuplarını da şaşırttı. Ama bu sürpriz değildi. Zira Cumhurbaşkanı'nın 4 yaveri, Genelkurmay Başkanı'nın ve Kuvvet Komutanlarının emir subayları ve özel kalem müdürlerinin külliyen darbeci çıktığı çabuk unutulmuşa benziyor.
***
Gelelim Efkan Ala'ya... Yıllarca Başbakanlık Müsteşarlığı ve İçişleri Bakanlığı yapan Ala, ya bizlerin zeka seviyesiyle alay etti, ya da karşısında ilkokul çocukları olduğunu sanıyordu. En azından ''Gürcistan'a kaçtı'' söylentilerine son vermiş oldu. Her şeye rağmen bu görüşmelerin tutanağa geçmesini, tarihe not düşmesini önemsiyorum...