Eee, daha karpuz kesecektiniz!
Zaman’dan İhsan Dağı, bugünkü Medya Polemik’te de geniş özeti sunulan yazısında, Mehmet Baransu’nun MİT hakkındaki “fişleme” iddialarından yola çıkarak ağır/sert eleştirilerde bulunuyor. Misal, vatandaşları ’potansiyel suçlu’ veya ’potansiyel muhalif’diye ’fişleme’nin “akıl dışı bir uygulama” olduğunu savunuyor.
MİT’in “niye kendi vatandaşlarının peşinde” olduğunu sorguluyor;
“Yoksa tüm vatandaşlarını ’yabancı örgüt ve odakların’muhtemel işbirlikçisi olarak mı görüyor?” diye soruyor.
’Özel hayatın mahremiyeti’ve ’kişisel bilgilerin korunması’ilkelerini ihlalin “anayasal suç” olduğunu hatırlatıyor.
***
“Devletin her yerde gözünün kulağının olduğu, yurttaşların özel hayatlarının izlendiği bir ülkede yaşamak ister misiniz?” sorusuna, - “teşhir”den haz alan hastalıklı bir ruh dünyasına sahip değilse- “Evet” diyecek kimse yoktur herhalde içimizde.
Elbette hiçbirimiz “anayasal” güvence altındaki “temel hak ve özgürlüklerimiz”in gasp edilmesini istemeyiz, “özel hayatın gizliliği” ilkesi çerçevesinde “mahrem” alanlarımıza dokunulmamasını, göz dikilmemesini, kulak kabartılmamasını bekleriz.
Ancak kendi adıma, Taraf’tan, Zaman’dan ve İhsan Dağı’dan farklı olarak, ben bir de, bu tür bir “psikolojik harekat”a sadece MİT tarafından uygulandığında değil, siyasi iktidarlar yahut devlet içine sızan farklı yapılar tarafından devşirilen başka kamu kurumları tarafından yürütüldüğünde de aynı şiddetle itiraz ederim!
Ve bugün, MİT hakkındaki “fişleme” iddiaları üzerinden zehir zemberek yazılar döşenebilmek için, kişinin her şeyden önce -farzımuhal- Emniyet İstihbarat’ın benzer eylemlerine de aynı şiddette karşı çıkmış olması gerektiğine inanırım. Böyle bir “meşruiyet eşiği”ni aşmış olmanın şart olduğuna... Ha bir de, kimselerin çıkıp da -amiyane tabirle- “Hangi yüzle yazıyorsun bunları” diye soramayacağı bir konumda bulunuyor olmaya...
***
Basitçe izah edeyim:
Sen gazetecilerin, akademisyenlerin, askerlerin, yargıçların... yasadışı dinlenmiş, yasadışı ele geçirilmiş, yasadışı yayılmış özel görüşmelerini çarşaf çarşaf yayınlayan bir gazetede yazıyorsan ve geride kalan 10 yıl boyunca “özel hayatların”, sadece “muhalif olup olmama” kriterine göre değil cinsel tercihlerine kadar, aile içi ilişkilerine kadar velhasıl yatak odalarına kadar didik didik edilmesine bir kez olsun aynı gürlükte itiraz etmemişsen;
Otel lobilerinden, dokunulmaz olan “konut”lardan elde edilen görüntüler, araç takipleri, ev içindeki çok mahrem diyalogların servis edilmesi sonucu nice aile parçalanırken, insanlar intihara sürüklenirken bir kere olsun Anayasa’nın “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz... Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir” maddesini hatırlatma ihtiyacı duymamışsan...
Ümraniye soruşturması çerçevesinde sayısız insan hakkındaki “fişleme”, daha haklarındaki yargılama dahi başlamadan “suç delili” niyetine manşet yapılırken, hem bu kanunsuz “fişleme”leri yapanları hem de mal bulmuş mağribi gibi coşkuyla yayınlayanları eleştirmek yerine bir de üzerine bu kirli tezgahtan beslendiysen,
Söz gelimi,
“Ergenekon sanığıyla görüntülenmek” diye bir suç (!) icat edilip, “Yargıyı kilitleyen 10 kişilik liste” diye HSYK üyelerinin sokakta, yemekte, dost meclisinde çekilmiş fotoğrafları afişe edilirken,
Komutanlar “Balyoz”un veya “Ergenekon”un “1, 2, 3, 4...” numarası diye hedef tahtasına dizilirken,
Gazeteciler “Maaşı JİTEM’den” diye yaftalanırken,
“Ergenekon koalisyonu”, “Ergenekon dayanışması”, “Ergenekon medya patronu işbirliği” başlıkları atılırken hiç rahatsızlık duymadıysan,
Hayırdır, ne oldu böyle birden!
Çok memnundunuz o zaman “MİT’teki Ergenekon Şeması” ndan!
“Soyağacı” gibi envai çeşit grafikle milletin zihnine kazımaya çalışıyordunuz “fişleme”nin meyvelerini!
Eleştirenlere, birinci sayfadan posta koyuyordunuz “Kimse gerçeklerden rahatsız olmasın” diye!
Daha karpuz kesecektiniz!
Emniyet Genel Müdürlüğü brifinginde “Ulusalcılık” iç tehdit olarak tanımlandığında hiç rahatsız olmuyordunuz; o zaman mübahtı “Mahkeme kararı olmadan her türlü sinyal istihbaratını toplamak...”
Ne değişti?
Eğri oturun doğru konuşun;
Bu aniden beliren “anayasaya saygı” halinin, bu feryat figanın nedeni, MİT’in “sizin mahalle”yi de “iç tehdit” olarak algılamaya başlaması olabilir mi?