Edip Başer: Göz yummazdım...
Çalıştayın (!) da sonucunu gördük.
“Burası Kürdistan” diye meydan okudular..
Yaktılar yıktılar..
Diyarbakır 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın kışlasına girdiler, Türk bayrağını indirdiler..
Seyrettik!..
Aklıma, 1996 yılında KKTC topraklarına girerek sınırda dalgalanan Türk Bayrağını indirmeye çalışan Rum’a anında verilen cevap geldi..
Günde 40 ayrı yerde 40 defa konuşan Başbakan “asker buna nasıl sabrediyor” diye soramadı..
TSK’nın eli kolu bağlı.. Bunu anladık da, kışlaya girilecek, Türk Bayrağı indirilecek sonra da güya ülkeyi yöneten siyasilerin talimatlarının arkasına sığınacaksın..
Türk Silahlı Kuvvetlerinde çok önemli görevler üstlenmiş emekli Orgeneral Edip Başer’e “Siz orada birlik komutanı olsaydınız ne yapardınız” diye sordum, “Kesinlikle bayrağın indirilmesine göz yummamız hele hele askeri sınırların içerisine böyle zorlayarak girilmesine göz yummamız mümkün olmazdı ” dedi. Başer, buradan cesaret alan terör örgütünün benzeri eylemleri yurt sathına yayacağına işaret etti. Bizim gibi iç yangını konuşmasına damga vuran Edip Başer, sorularımızı şöyle yanıtladı:
“Eni sonu çok iyi hesaplanmayan, bu ülkenin birliğini, temel değerlerini dikkate almayan bir süreç başlatıldı. Gayet tabii sürecin devamında ve sonucunda o temel değerlerin korunmasına gereken titizliğin, gereken dikkatin gösterilmeyeceği aşikârdı. Ve bugün olan biten de budur. Bu değerlere hiçbir şekilde dikkat ve itina gösterilmemekte, özen gösterilmemekte. Terörle, terör örgütü ile pazarlık olmayacağını defalarca söyledik. Terör örgütü bir barış örgütü değildir. Bir barış müzakere edemezsin terör örgütü ile. Onunla barış kuracağım diye bir müzakereye oturmak bana göre fevkalade yanlış bir olaydır ama ne yazık ki bu yapılmıştır ve bugüne kadar verilen tavizler hepimizin hakikaten yüreğini kanatmakta, hepimizi çok çok incitmekte. Özellikle askerimizin, polisimizin böylesi sessiz kalmaya mecbur kılınmaları, böylesine seyirci kalmaya mecbur edilmeleri anlaşılır gibi değildir, inanılacak gibi değildir. Hepimizi çok yaralıyor gerçekten.”
--Asker gözüyle değerlendirdiğinizde oradaki komutanın diğer askerler ile birlikte tepki göstermemesi... Yetkisi mi yok?
“Herhalde, demek ki yetkisi yok, yetkileri ellerinden alınmamış olsa oradaki komutan arkadaşların vatanseverliğini kimse tartışamaz, tabii ki oradaki arkadaşlarımız en az bizim kadar hatta bizden daha fazla acısını hissediyor yerinde ama maalesef herhalde siyasi otoritenin çizmiş olduğu bir yetki çerçevesi var. Herhalde bu süreç ile ilgili olarak. Ve o yetki sınırlamasının dışına asker çıkamıyor. Demokrasinin gereği bu diyor, hukukun gereği bu diyor, devlet anlayışının gereği bu diyor. Kendisine göre tabii ki haklı gerekçelerle asker bu hududun dışına çıkmıyor. Çıkmaması da gerekir aslında ama böyle bir durumda ne yapılır onu tabii tartışmayalım o apayrı bir olay. Orada komutana dahi işin kalmasına gerek yok, oradaki Mehmetçiğin, ast rütbelilerin de gerekli tepkiyi göstermeleri normal olarak beklenir ama demek ki öylesine katı talimatlarla sınırlandırılmış ki insanlar, hiç kimse böyle bir olaya herhangi bir şekilde tepki gösteremiyor.”
--Diyarbakır’daki çalıştayın arkasından böyle bir hadise meydana geliyor...
“Karşınızdaki anasının kucağındaki bebeği dahi vurup öldürmekten çekinmeyen bir katil sürüsü. Siz bununla oturacaksınız, bunların ele başısı da bilmem nerede cezasını çekmekte. Bu adamla oturacaksınız ki adam diyorum ama ne kadar uygun onu da bilemiyorum ve bir barış pazarlığı yapacaksınız. Bu akıl alır bir olay değil. Barış olmasın mı, barış istemiyor muyuz, böyle bir şey olabilir mi? Barışı kim istemez. Biz kucağında yaralı Mehmetçiği taşımış, yaralı silah arkadaşını taşımış insanlarız. Biz o kanın akmasını, o anaların ağlamasını güncel deyimi ile hatta o dağa çıkarılmış masum insanların, gençlerin dağlarda ölmesini, kurda kuşa yem olmasını hiç birimizin gönlü arzu etmez.. Ama bugün geldiğimiz noktada son 30-35 senedir bu ülkeyi fevkalade rahatsız eden bir terör olgusu var. Bu bizim tahayyül ettiğimiz barış içinde yaşayan bir Türkiye’yi ortadan kaldırmaya yönelik, bölmeye yönelik, bu ülkenin insanlarını birbirine düşman etmeye yönelik bir çaba söz konusu. Dolayısıyla böyle bir çabanın sahibi bunun için insan öldüren, devletin tüm kanunlarını, kurallarını, değerlerini ayaklarının altına almış bir terör örgütü ve bununla biz barış kurmaya oturacağız. Bu biraz benim mantığıma hiçbir şekilde uygun düşmüyor.”
--Bugün Türk bayrağının indirilmesine müsaade ettik, diğer birliklerimize, karakollarımıza da aynı saldırılar olduğu zaman yine aynı tavrımızı sürdürecek miyiz, yine sessiz mi kalacağız?..
“Bırakın onu, ben, ülkenin başka taraflarında da aynı eylemi gerçekleştirme cesaretini bulacaklarını düşünüyorum. Sadece o bölgede değil, sadece karakollarımızda değil.”
--Eğer siz orada birlik komutanı olsaydınız tepkiniz ne olurdu?
“Şimdi bakın o andaki tepkimiz, oradaki şu andaki koşulları ben gerçekten tam olarak bilmiyorum. Ne emir alınmıştır, nasıl bir talimat alınmıştır ama bayrağın indirilmesine göz yummamız herhalde mümkün olmazdı. Kesinlikle bayrağın indirilmesine göz yummamız hele hele askeri sınırların içerisine böyle zorlayarak girilmesine göz yummamız mümkün olmazdı.”
Edip Başer’den sonra eski bir havacı olan Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanı emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş’u aradım. Benzeri sorularıma Karakuş, “Bayrağımızı birliğinizden indiremezler. Bize bu konuda emir verenler asla hukuki bir emir vermiş sayılmazlar. Bayrağa yapılan her türlü hareket Türkiye Cumhuriyeti’ne tecavüz kabul edilir. Hem birlik komutanları hem de emniyet ter türlü kuvveti kullanma hakkına sahiptir, bu konuda görevlidir. Hiçbir şekilde kimse ben yukardan emir aldım diyerek hareketsiz kalamaz. Herhangi şekilde kimsenin hukuk dışı emir vermeye hakkı yok. Oradaki birlik komutanının da bana yukarıdan ses çıkarmayın dediler, biz geri çekildik deme hakkı ve yetkisi yok. Sadece o bölge değil, neresi olursa olsun, nasıl komutan sancağı korumak mecburiyetindeyse aynı zamanda bayrağı da korumak mecburiyetindedir. Sancağını, bayrağını korumayan birlik komutanı mı olur. Hangi gücü kullanmak gerekirse, elindeki bütün imkânları kullanıp bayrağını koruması gerekirdi” diye cevap verdi.