Duymadım, tanık da olmadım
OHAL'in devam ettirileceği anlaşılıyor. Erdoğan bunu ima ederken "Bakınız Fransa'ya" diyerek orada da olağanüstü hal uygulamasının mevcut olduğunu hatırlattı.
Olağanüstü hal uygulaması, hemen her ülkenin hukuk anlayışında mevcut...
Bizde bu uygulama getirilirken teröre bulaşmamış ve terörist tanımlanmasına girmemiş insanları kapsamayacak denilmişti...
Öyle olmadı OHAL herkesi kapsadı!
* * *
Olağanüstü halin devam ettirilmemesi lazım...
Bu uygulamayla seçim sürecine girilemez ve sandığa da gidilemez. Aksi halde sandığa gölge düşer ve iktidar baskıcı sıfatından da kurtulamaz...
* * *
AKP Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı'nın son iç ve dış politikadaki gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmede gazeteciler de vardı. Gezilerine sadece yandaş gazetecileri götüren ve bu alışkanlığını başbakana ve bakanlara da bulaştıran Erdoğan'ın, AKP'ye ve kendisine kontra giden gazetecileri terörist diye nitelemesi kutuplaştırmanın hangi boyuta geldiğini gösterdi.
Erdoğan muhalif gazetecileri suçlarken de tutuklanması gereken bir gazetecinin firar ettiğine değindi ve "Tutuklanması lâzımdı, tutuklanmadı. İşte bakın adli kontrolle bırakıldı ve bırakıldıktan sonra da kaçıp oraya gitti. Ve bunların hiçbirisi, gazeteci diye konuşulan bu kişiler yazıları sebebiyle değil, bunların bir kısmı ne yazık ki ruhsatı olmayan silah, bir kısmı bakıyorsunuz bankamatiklerden para çalıyor, bir kısmı ölüm hadiselerine karışıyor. Şimdi bu insanları kalkıp da serbest bırakmak mümkün mü" dedi
Bankamatikten para çalan gazeteci mi...
Ne duydum, ne tanık oldum; siz duydunuz mu, tanık oldunuz mu...
Benden söylemesi, siyasal anlayış karalamalarla ileri gidemez, yerinde bile sayamaz, geriler...
Erdoğan'ın bu tür delilsiz ve dayanaksız söylemleri AKP için talihsizliktir.
* * *
Anlamakta zorluk çekeceğiniz bir önemli lafı da şu:
-Bütün mesele, biz hukuk içerisinde neyse yapılması gereken bunu yapıyoruz. Çünkü bizim bir defa hukuk devleti olduğumuzu kimse tartışamaz, bu noktada biz çok çok farklı bir yerdeyiz, Avrupa'dan çok daha iyi bir konumdayız...
Yoruma gerek görmüyorum...
Yalnız halimize bakarak şunu söylemek istiyorum, herkes hukuk devleti olup olmadığımızı tartışabilir, tartışmalıdır da...
Bana göre manzara
Hukukçu değilim, uzman da sayılmam; konuya uzak olduğum için arsızlık yapmayacağım ve yorumlamayacağım...
Reza Zarrab'ı sanık makamından alıp tanık makamına taşıyan pazarlıkçı ABD hukuk anlayışı, acem oğlanın bütün suçunu galiba Mehmet Hakan Atilla'nın sırtına vurdu...
Manzara, menşei Amerikan olan bir hukuk ayıbını gösteriyor!
Unutmadan, ABD'nin bu hukuk anlayışı BM'ye ya da Lahey Adalet Divanı'na götürülebilir diyorlar, götürülsün ki haksızlık ortadan kalksın!
Mahmut Hoca'yı yitirdik
Hababam Sınıfı'nın Mahmut Hoca'sının, yani tiyatro ve sinema sanatçısı Münir Özkul'un tedavi görmekte olduğu hastanede vefat ettiği haberi yüreğimizi dağladı. Türkiye, yeri kolay doldurulamayacak bir büyük sanatçısını daha yitirmiş oldu...
Özkul 1925 doğumluydu, yüksek tahsil yapmış sanatçılarımızdan biriydi. 15 yaşındayken tiyatro sahnesine çıkmış, bir daha da tiyatro ve sinemadan kopmamıştı...
Sayısız tiyatro oyunuyla ve filmiyle hatırlanacak olan Özkul'a Allah'tan rahmet, sevenlerine sabır niyaz ediyorum. Kabri nur, mekânı cennet olsun.
Mennonitler'i örnek alsak
Latin ülkelerinde yaşayan ve kökleri Holanda ve Almanya'ya uzanan, Mennonit adındaki papazdan dolayı Mennonitler diye anılan bir grup insan, 1880'den bu yana teknolojiden uzak yaşıyor...
Avukat, doktor, mühendis gibi meslek sahiplerini sevmiyorlar, her işlerini kendileri görüyor, doğumu bile ebe sayılan erkekler evlerde yaptırıyor...
İlginç bir topluluk...
Aralarında polis yok, savcı yok, yargıç yok, çünkü hırsızlık yok, cinayet yok, kavga yok, küfür yok...
İnsanın özlem duyacağı bir sosyal yapı...
Mennonitler gibi olabileceğimizi hiç sanmıyorum!