Duy da inanma!.. Barzani paraya çok sıkışmış...

Başbakan Tayyip Erdoğan, Barzani ile görüştü hemen ardından İstanbul’da barındırdığı hakkında tutuklama kararı olan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’ye koştu. Erdoğan (tekrarlamakta fayda var), “Irak’taki gelişmeler pek hayra alamet değil” dedi.
Ardından, Barzani Ankara’ya geldi, çapulcubaşı, Dışişleri ile Çankaya Köşkü arasında turlayıp PKK’nın sivil uzantıları ile lüks bir otelde yemek yerken ortağı Tayyip Erdoğan ile can düşmanı ilan ettikleri Irak Başbakanı Maliki’den uzaktan da olsa sert zılgıt yediler. Maliki,Tayyip Erdoğan’ın Barzani ve Haşimi ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamalara dayanarak, “Türkiye’yi düşman ülke” ilan etti.
Her ne kadar Tayyip Erdoğan, Katar’dan “Irak’ın toprak bütünlüğü”, “anayasal süreç” falan diyip geri vitesine takmaya çalışsa da kimse yemedi!..
Barzani-Erdoğan görüşmesinden perde arkası notları dünkü yazımızda aktarmıştık. Bu genel tabloya şöyle bir baktıktan sonra Barzani’nin Ankara’da Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu ile yaptığı ayrı ayrı görüşmelerin perde arkası konuşulanlarını sizlere aktaralım.
Barzani’ye, “Maliki kabusu” çökmüş.
Çapulcubaşı, gazetecilerin, “Maliki’nin 1 milyonluk bir ordu kurduğu haberlerinin” sorulması üzerine “Ordu önemli bir konudur. Anayasaya göre bir denge olması gerekiyor. Bu dengenin parlamento üzerinden kurulması gerekiyor. Ordu tekrar bu dengeye dönmeli. Biz, bunun için çaba gösteriyoruz.” demişti.
Çankaya ve Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre, Barzani Maliki’den çokça şikayet etmiş. Aldığım izlenim; Barzani’nin en büyük korkusu Maliki’nin kendisine karşı güç kullanması.
Bölgeyi haraca bağlayan çapulcubaşı, “yönetimimiz Bağdat yönetiminden alması gerekenleri alamıyor” demiş.
Barzani’nin Çankaya ve Dışişleri Bakanlığında söyledikleri şöyle:
“Maliki Savunmayı aldı, İçişlerini aldı, Merkez Bankasını da üstüne aldı. Geriye ne kaldı? Her şey ona kaldı. Her şey ona gidiyor. Almamız gereken paralar gelmiyor. Maliki Irakiye grubundan çok sayıda adamı içeri atıyor. Bu da bizim hiç hoşumuza gitmiyor.”
Barzani bizimkilere, “benzer şikayetleri” ABD’de de dile getirdiğini nazikçe(!) hatırlatmış..
“Siyasi krize Anayasal çözüm bulmak lazım” demiş. Erdoğan’ın son demeçlerine dikkatle bir daha bakın; ortak üslubu ve söylem birliğini hemen yakalarsınız.
Görüşmelerde gündeme gelen diğer konular; Suriye ve terör örgütü PKK. Bunların bir kısmı dün basına yansıdığı için tekrar yapmayacağım. Ama ilginç olan bir nokta var. Barzani Maliki ve yönetimini Baas rejimine benzetip korkularını sıralarken, “Suriye ve Esad da Irak’taki Baas’ı destekliyor” diye konuşmuş. Bizimkiler de, PKK teröristlerini kastederek, “Suriye’ye sizden çıkışlar olmasın” diye uyarmışlar. Barzani de, “elimden geleni yaparım” diye cevap vermiş.
Görüşmelerde, “ekonomik konular” başlığında; bizimkiler, “Mersin limanına gelen konteynırların çoğu Habur’dan Arap ülkelerine yayılıyor. Sınırdaki işlemlerin çabuklaşması için iki sınır kapısı daha açılması lazım. Bu konuda Bağdat yönetimi ile görüşmelere devam edeceğiz” deyince Barzani buna da “elimden geleni yaparım” karşılığı vermiş.
Kapalı kapılar ardından aldığım haberler paralelinde Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına şu sorularım oldu:
-Mesut Barzani’den sonra Neçirvan Barzani gelecek mi?
“Ziyaret etmek istediğini söyledi. Bekleniyor ama tarihi henüz belli değil.”
-Tarık Haşimi Kuzey Irak’a dönecek mi?
“Biz kendisine açık çek verdik. İstediği kadar Türkiye’de kalabilir”
-Barzani, Haşimi’nin gelmesini istiyor mu?
“İstediği zaman gelsin. İstediği kadar kalabilir dedi”.
Bu bilgilere güvenlik kaynaklarından aldığımız diğer duyumları da ekleyelim. Son zamanlarda Türkiye’den Irak’a, “Suriye benzeri giriş-çıkışlar” oluyor. Irak’lı muhalif gruplar ile görüşmeler ve pazarlıklar yapılıyor.
Kısacası, Tayyip Erdoğan Suriye örneğinde olduğu gibi yine hesapsız bir şekilde ateşle oynuyor!..


Davutoğlu sıfırladı
AKP iktidarı “sıfır sorun” deyip tüm komşularımızı kendimize düşman ederken söz konusu politikanın mucidi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yeni ve garip bir tanımlama yaptı. Davutoğlu, MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın konuyla ilgili yazılı soru önergesine bakın ne cevap verdi:
“Gerek Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana dış politikamızın temel dayanağını oluşturan ‘yurtta barış, dünyada barış’ anlayışımız, gerek bunun günümüze yansıması olarak dile getirdiğimiz, ‘komşularla sıfır sorun’ ilkesi, Türkiye’nin etrafında bir barış, istikrar, güvenlik ve refah kuşağı oluşturulmasını hedeflemektedir. Suriye’deki gelişmeler de bu mercekten izlenmektedir. Son dönemde Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan olaylar bölgemizde halkların meşru talep ve beklentilerinin karşılanmasının daha fazla ertelenemeyeceğinin işaretidir. Tabandan gelen taleplerden kaynaklanan değişim ve dönüşüm süreci, esasen tarihi perspektif içinde geç kalmış bir normalleşme süreci niteliğini taşımaktadır. Bölge halklarının meşru talep ve beklentilerinin karşılanması, bölgede kalıcı istikrar ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasın tek yolu haline gelmiştir. Yakın coğrafyamızda yaşanmakta olan değişim ve dönüşüm süreçlerinde, halkların sesine kulak veren bir dış politika izleyen ülkemiz, Suriye’deki gelişmeleri de bu çerçevede takip etmektedir. Mevcut değişim ve dönüşüm süreci Suriye halkı tarafından sahiplenilmeli ve yönlendirilmelidir. Dolayısıyla Suriye’deki olayların başından itibaren halkın meşru taleplerinin yerine getirilmesini savunan ülkemizin köklü tarihi, kültürel ve insani ilişkilere sahip olduğumuz Suriye halkının iradesi hilafına bir politika izlemesi söz konusu olamaz.”
Ben yazmaktan yoruldum. Bu yazılı belge gün gelir bizim aleyhimize nasıl kullanılır? Yorumu size kalsın!..

Yazarın Diğer Yazıları