Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Duvardaki Resim

ABD ve AB yaptırımları ile ilgili ağzı olan konuşuyor. İş gelip S 400'e dayanıyor. Bu sütunlardan daha önce tesbitlerini paylaştığım değerli kardeşim Dr. Ersoy Önder'in önerisine göz atalım.

ABD kimlere ambargo uyguluyor?

İran, Kuzey Kore, Suriye, Rusya gibi ya düşman ya da rakip olarak tanımladığı ülkelere.

ABD bu ambargoyu, CAATSA kısaltması ile bilinen yasasına göre yapıyor.

Peki nedir bu CAATSA?

"Countering America's Adversaries Through Sanctions Act" yani "Amerika'nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası"

Ağustos 2017'de Başkan Trump'ın imzasıyla yürürlüğe giren CAATSA; İran, Kuzey Kore ve Rusya'ya uygulanan yaptırımların dayanağını oluşturuyor.

CAATSA, "Rusya Federasyonu'nun savunma ya da istihbarat sektörleriyle ya da bunlar adına çalışan kurum ve kişilerle önemli düzeyde alışverişte bulunan kişi ve kurumlara yaptırım uygulanmasını" öngörüyor.

ABD Kongresi'nin Türkiye'ye S-400 füze savunma sistemi alımı sebebiyle yaptırım uygulanması ısrarının arkasındaki yasa, işte bu CAATSA.

Türkiye'nin CAATSA yaptırımlarına muhatap olması, devamında AB'nin de benzer yaptırımlara yönelmesine sebep olacak gibi gözüküyor.

Peki Türkiye, niye ambargo uygulanacak bir ülke durumuna geldi?

ABD nezdinde, Türkiye'nin düşman ya da rakip devletlerle aynı kategoride bulunması tuhaf değil mi?

S-400 savunma sisteminin Rusya'dan tedariki yüzünden CAATSA'nın Türkiye'ye uygulanacak olması, Türkiye'nin bağımsız politikalar uygulamasıyla ilişkilendirilmeye çalışılıyor.

Yani, diğer NATO üyesi ülkelerin hiçbiri bağımsız politikalar uygulayamıyor mu ki, ambargonun sadece Türkiye'ye uygulanması gündemde?

Acaba dış politikadaki savrukluklarımızın sebebi olabilir mi bu anormal durum?

Ruslar, Türk askerlerini Suriye'de şehit etti, sesimizi çıkarabildik mi, öncesinde de ABD askerimizin başına çuval geçirmişti, müzik notası bile verebildik mi?

Mavi vatan doğru, Libya doğru, Karabağ doğru, elbette kendimizin ve dostlarımızın hakkını aramak ve korumak doğru, doğru da, züccaciye dükkanına giren fil gibi her yere bodoslama girmek, ne kadar doğru?

Tamam, İHA ve SİHA'ların kullanımı güç dengesinde Türkiye'ye avantaj veriyor, tamam da, parasını verdiğimiz F-35'den çıkarılmak, Türk Hava Kuvvetleri'nin Ege ve Akdeniz'deki gelecek güç dengesine zarar vermeyecek mi?

S-400'lerin alınması ya da alınmamasının fayda mahsur analizleri yapılırken, Türkiye'nin CAATSA'ya muhattap olabileceği düşünülmemiş anlaşılan.

Evet, Türkiye'yi S-400'e zorlayan ABD'nin yanlış politikalarıdır.

Evet, parasını vermeyi taahhüt ettiği halde Patriot'ları Türkiye'ye vermeyen ABD, politik büyük bir hata yapmıştır.

Ancak, bizim de bu kadar karmaşa içinde, Türk dış politikasının ana amacını bir kez daha sorgulamamız gerekmez mi?

Nedir Türkiye'nin dış politikasının ana amacı?

Düşmanlarını azaltmak, dostlarını çoğaltmak.

E peki bunun mottosu nedir?

"Yurtta sulh, Cihanda sulh"

E o zaman farklı yollara dalmanın, ütopik, mezhepsel, ihvancı veya mandater eksenli dış politikalara girmenin ne gereği var?

Bugün anlaşılan şu ki, yakın geçmişte yapılan yalan-yanlış politikaların sıkıntılarını yaşıyoruz şu an.

Keşke o duvara resmini astığımız dehanın, dört kısa kelimeyle yol gösterdiği dış politika mottomuz iyi algılansa ve uygulansaydı.

Keşke, o duvardaki resmin fikir ve görüşleri yüceltilse, karşıtlarına prim verilmeseydi.

Keşke, o duvara asılan resim, laf olsun diye değil, politikaları doğru düzgün takip edilsin diye konsaydı.

O kadar çok keşkemiz var ki maalesef...

Yazımızı konu ile ilgili bir öneri ile bitirelim.

Nasıl ki, GKRY'ne konması düşünülen S-300'ler, Türkiye'nin baskısıyla Girit'e gittiyse, ABD'nin CAATSA yoluyla bizi sıkıntıya sokmasını önlemek, öte yandan alınan sistemi kullanabilmek ve paramızı boşa harcamamak adına, halkının ve yönetiminin onayını almak koşuluyla, S-400'leri KKTC'ye kursak, böylece hava savunmasında bir millet iki devlet olsak, hem CAATSA'dan kurtulsak, hem NATO'ya bağlı kalsak, hem F-35 projesine geri dönsek, hem Rusya hem ABD ile iyi ilişkilere devam etsek, hem de Doğu Akdeniz'deki dengeyi lehimize çevirsek nasıl olur acep?

Ersoy 'un teklifine alternatif olarak S 400'lerden kurtulmak isteyen hükümete bir teklif de benden. Nahcıvan konusunda garantör devletiz. Azerbaycan ile iki ayrı devlet bir millet söylemi lafta kalmasın. İlham Aliyev ile Erdoğan tek imza ile bu işi halledemez mi?

Yazarın Diğer Yazıları