Düşmana kardeş; kardeşe düşman siyaset!
Türkiye ile Azerbaycan’ın arasının açılması Ermenistan’ın temel stratejik hedefiydi. Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarında mümkün olduğu kadar uzun süre kalabilmesi bu hedefin gerçekleşmesine bağlıydı. Bunun yolu da Türkiye ile Azerbaycan devletleri arasındaki siyasi birlikteliğin değil Türkiye ile Azerbaycan halkları arasındaki gönül birlikteliğinin yıkılmasından geçiyordu. Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokoller bu emele hizmet eder bir ortam yaratmıştır. Protokollerin imzalanmasının ardından Azerbaycan’daki halk arasında, haklı olarak “arkadan vurulmak”, “satılmak” ve “hıyanete uğramak” duygusu gelişmiştir. Daha da önemlisi Azerbaycan halkında Türkiye’deki devlet yöneticilerine karşı oluşan büyük bir güvensizlik duygusunun ortaya çıkmış olmasıdır.
Samimiyetsiz ve iki yüzlü siyaset!
İmzalanan protokoller, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki “bir millet iki devlet” paradigmasına büyük bir hasar vermiştir. Bir milletin iki ayrı devleti formundaki Azerbaycan ile Türkiye’nin birbirine duydukları güvendeki azalma, Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu topraklardaki işini kolaylaştırmıştır. Protokoller TBMM’de onaylanarak yürürlüğe girmese bile, süreç Türkiye ile Azerbaycan’ın kardeşliğine onarılması zor bir tahribat vermiştir. Bundan sonra iki ülke arasındaki ilişkiler ne kadar onarılmaya çalışılırsa çalışılsın hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Türkiye’yi yönetenlerin Azerbaycan ile ilişkilerindeki samimiyetsiz ve iki yüzlü tavrının Azerbaycan yönetimi tarafından olmasa da halkı tarafından unutulması mümkün değildir.
Aslına bakılırsa Bakü ve Ankara’daki hükümetler Türkiye ile Azerbaycan’ın arasının açılması için ellerine geçen hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Bakü’deki iktidar Rusya’nın, Ankara’daki iktidar ise ABD’nin desteğini sağlayabilmek için birbirlerine karşı siyaset üretir hale gelmişlerdir. Bakü, Rusya’ya; Ankara ise Ermenistan’a yakınlaşan politikalar üreterek birbirlerinden uzaklaşmaktadır. Her iki ülkedeki iktidar yetkililerin kendi halklarına değil de Moskova ve Washington’daki kudret elitlerine bağlılıkları, Türkiye ve Azerbaycan’ı giderek birbirinden uzaklaştırmaktadır.
Bayrak indirme yarışı!
Türkiye, Zürih’teki masanın arka tarafında ayakta bekleyenleri memnun etmek için “ön şartsız” olarak Ermenistan’la iyi ilişkiler öngören metni imzaladı. Azerbaycan ise her okuyanın farklı anlam yüklediği, ne anlama geldiği çok da bilinmeyen protokolleri bahane ederek Türkiye’ye karşı misillemeye geçti. İş her iki ülkenin birbirinin bayraklarına karşı tavır almaya kadar gitmiştir. Türkiye, Bursa’daki maça Azerbaycan bayraklarının sokulmasını FIFA’yı araya sokarak engellemiş, buna karşı misilleme yapar gibi Azerbaycan da, Bakü’yü 1918 yılında Ermeni-Bolşevik işgalinden kurtarırken şehit düşen Türk İslam ordusu askerlerinin anısına dikilen anıttaki Türkiye bayraklarını indirmiştir. Gerilim bununla da sona ermemiş; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye’ye sattıkları doğalgaz fiyatının az olduğunu belirterek, “Dünya fiyatının 3’te 1 fiyatına satıyoruz. Dünya fiyatına yakın fiyat istiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Aliyev, Azeri doğalgazının Avrupa’ya taşınması için Türkiye’den gelen teklif koşullarının kabul edilemez olduğunu söyleyerek enerji alanında Türkiye’ye alternatif transit yolları aramaya mecbur kaldıklarını, ifade etmiştir. Her iki ülkede de iktidarlar geçici, milletler kalıcıdır. Türkiye ve Azerbaycan’daki hükümetler, resmen kardeşe düşman, düşmana kardeş siyaseti izlemektedir. Her iki siyasetin de geleceği yoktur.