Durmayan asıl terör!!!
Devletin terörle mücadelesi son 3 yılda doruğa ulaştı...
Sınır dışına yoğunlaşan PKK, yurt içinde darbe üstüne darbe alan FETÖ ve kıpırdamaya çalışırken operasyona uğrayan IŞİD benzeri örgütler kıskaçta tutulmaya çalışılıyor...
PKK'nın enterne edilmesi operasyonunda, örgütün askeri gücünün yanı sıra lojistik hakimiyetinin de kırılması için son 3 yılda yoğun çaba harcandı...
Bu sırada Bingöl - Elazığ - Diyarbakır üçgeninde, özellikle Lice bölgesinde PKK'nın silah ve "uyuşturucu" trafiğinin durdurulması için etkili operasyonlar yapıldı...
Bu bölgedeki operasyonlarda TIR'lar dolusu uyuşturucu madde ve silah ele geçirildi, terör ve "uyuşturucu" bağlantısı nedeniyle 11 "muhtar" da (!) görevden alındı!..
Daha 3 Temmuz 2019'da, Lice kırsalında jandarmanın düzenlediği operasyonda, 5 milyon 430 bin kök Hint keneviri ve 63 kilogram esrar ele geçirildi, teröristlerin kullandığı mağaralar tahrip edildi.
Peki; terörü besleyen bu yapının kırılması için sürdürülen operasyonlara rağmen, uyuşturucu Güneydoğu'da nasıl oluyor da toplumu girdapta tutmaya devam ediyor?..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu farkındadır umarım; ayrılıkçı ve dinci terörle, tarikat - cemaat "darbe"cileri ile mücadele edilirken, toplumu sosyal açıdan yerle bir eden uyuşturucu mafyasına karşı acaba neden daha da etkili olunamıyor?..
Evet; devletin güvenlik birimlerinin medyaya yansıyan operasyonlarındaki başlıklar hiç değişmiyor; "Son yılların en büyük eroin operasyonu vs."
Bu ve benzeri başlıklar narkotik birimlerinin çabalarına dikkat çekiyor ama Güneydoğu'da; Hakkari'den Mardin'e, Antep'ten Urfa'ya kadar, özellikle varoşlarda "torbacı" olarak adlandırılan uyuşturucu pazarları nasıl oluyor da kırılamıyor?..
Bonzai, tiner ve benzeri sentetik uyuşturucuların yaygın olarak kullanıldığının işaretleri Urfa ve Diyarbakır sokaklarında adeta "zombi gibi dolaşan gencecik çocukların dramından anlaşılıyor da, perde gerisindeki tetikleyici mekanizma neden dağıtılamıyor?..
Terörle mücadele etkili olan devlet, uyuşturucu terörünün kirli çemberini neden tamamen kıramıyor?..
İşte bu sivri kıskacın acilen kırılması gerektiğini gösteren tek gerekçe Urfa, Mardin, Diyarbakır gibi kentlerde "torbacı" olarak adlandırılan uyuşturucu elemanlarının etkinlikleri değil!..
Önceki gün vahim bir olay yaşandı ki, Diyarbakır'daki bu dram devletin uyuşturucuya karşı yeterince etkili olamadığını gösterirken, aynı zamanda bu konuda çaba gösterenlerin ne kadar savunmasız-korumasız halde olduğunu da kanıtladı...
Babalar ve kurbanlar!..
Uyuşturucu ticaretinin bir türlü durdurulamadığı kentlerin başında gelen Diyarbakır'ın Lice, Bağlar ve çevresinde yoğunlaşan esrar, eroin ve sentetik hap ticareti gençleri kuşatmaya devam ederken, polisin operasyonları ne çare ki etkisiz kalıyor!!!
İşte bu operasyonlar sırasında, mahallelerindeki uyuşturucu çetelerinin faaliyetinden rahatsız olan yurttaşlar da felaketlerle karşılaşıyor!..
Son dramın kurbanı bir muhtar... "Mahalledeki uyuşturucu rezaletini engellemek için çabaladığı" öne sürülen muhtarın ailesi de, toplumu zehirlemeye çalışanların kurbanı oldu... Yeniçağ, dünkü sayfalarında bu dramı şöyle duyurmuştu;
"Diyarbakır'da uyuşturucu çetesi üyelerini yakalatmasının ardından bir oğlunu silahlı saldırı sonucu kaybeden Fatih Mahallesi Muhtarı Davut Yurtçu'nun, diğer oğlu da dört ay sonra öldürüldü. Yaşanan çatışmada 5 kişi ise yaralandı."
Bu olay önceki akşam saatlerinde Özdemir mahallesindeki hurdacı pazarında karşılaşan iki grup arasındaki kavgayla büyüdü... Çıkan silahlı çatışmada, 5 kişi ile birlikte yaralanan muhtarın oğlu Ferhat Yurtçu, doktorların çabasına karşın kurtarılamadı.
Muhtar Yurtçu'nun diğer oğlu Delil Yurtçu da, 23 Mart 2019'da, bir ticari araçtan açılan ateş sonucu yaşamını yitirmiş.
2 çocuk babası olan Delil'in, "uyuşturucu çetesi tarafından öldürüldüğü"nü ileri süren Davut Yurtçu, tehdit edildikleri gerekçesiyle güvenlik amacıyla evini taşımış ama diğer oğlunun öldürülmesini engelleyememiş.
Dün akşam katledilen Ferhat Yurtçu da, 4 ay önce televizyon kameraları aracılığıyla devlete seslenerek şunları söylemiş:
"Yetkililerden ricam bir an önce bu olaya el atılması. Kardeşimin faili meçhul olmasın... Bunlar uyuşturucu baronu!.. Bize gözdağı vermek için kardeşimi katlettiler."
Soylu'dan yanıt gelir mi?..
Kardeşinden sonra kendisi de "uyuşturucu mafyasınca" katledilen Ferhat Yurtçu'nun ölmeden önceki çağrısına karşılık devletin ne yaptığı, nasıl bir önlem aldığı bilinmiyor!..
Bilinen tek gerçek şu; Diyarbakır'ın varoşlarında "uyuşturucuyla mücadele ettiği" öne sürülen bir muhtar iki evladını da çetelere kurban veriyorsa, devletin denetimi ve etkinliği açısından çok ciddi sorunlar var demektir!..
Velhasıl, vatandaş her konuda duyarlı olmalı ama kenevir tarlalarının yok edilmeye çalışıldığı Diyarbakır'da, uyuşturucuyla mücadele elbette yurttaşlara kalmamalı...
Sormak lazım; uyuşturucu ile mücadele konusunda ailesini tehlikeye atarak duyarlı davrandığı anlatılan bir muhtarın iki evladının katledilmesinin hesabını kim soracak?..
İçişleri Bakanı Soylu, Güneydoğu'yu kasıp kavuran, ocakları söndüren, çocukları tuzağa düşüren, sokaklarda "bonzai" bunalımında "zombi" gibi dolaşan gençleri ölüme sürükleyen esrar taşeronları ile etkili bir mücadeleyi ne zaman başlatacak?..
Toplumu terörden daha çok darbeleyen ve kitlesel - sosyal bunalımları körükleyen uyuşturucu lise önlerinde pazarlanırken, Diyarbakır'ın varoşlarında çatışmalara yol açarken, Urfa sokaklarında dramlar yaratırken Netfix'i kuşatmakla uğraşan devlet, durdurulamayan "asıl terör"e karşı ne yapacak?..
İçişleri Bakanlığı bu yaşamsal sorulara yanıt verir mi acaba?.. Bekleyeceğiz...