Durma AKP utandır bizi
‘Darbecilerin yargılanmasını çok isterim ama kürsüye çıkıp idam edilmiş ülkücünün mektubunu okurken ağlayan Tayyip Erdoğan ve hükümeti bunu yapmaz. Çünkü; AKP’ye giden yolların taşlarını Kenan Evren döşemiştir’
Bundan sonra kimse, şehit cenazelerinde ağlamasın. Çünkü, şehide ağlayan bir Tokatlının o gözyaşı Bülent Arınç’ın gözyaşı gibidir. Bundan sonra kimse bana vatan sevgisinden söz etmesin. Güneydoğu’nun kopartılmasına evet diyenin vatan sevgisi olur mu?
Özlem Akarsu Çelik’in özel haberinde Öcalan diyor ki: ’Son dönemlerde benimle görüşen ekip, sivil bir ekip özelliğini taşıyor. Burada yaptığım görüşmeler daha çok diyalog düzeyinde. Bu görüşmeler belli bir düzeyde devam ediyor. Kürt sorununun adil-demokratik çözümü isteniyorsa bu görüşmelerde Kürtlerin temsilcileri siyasi özne olarak kabul edilmeli ve soruna gerçekçi bir perspektifle bakılmalıdır.’
İş gelip referanduma dayanıyor ve gazeteci Çelik soruyor:
’- BDP’nin boykot kararı olmasaydı sizin deyiminizle ’Kürtler kendilerini doğrudan ilgilendiren bir husus barındırmayan’ bu anayasa paketine ’Evet’der miydi?
-Biz Türkiye Cumhuriyeti’ne, devletine ve hükümetine demokratik çözümü, demokratik anayasayı dayatmak için boykot kararı aldık, doğrudur. Biz isteseydik bu referandumu kesin kaybederlerdi. Biz ’Hayır’ deseydik, bu değişiklik paketinin geçmesi imkansız hale gelirdi. Erdoğan’a son bir şans verdik, bunu iyi görmesi gerekir. Umarım bundan sonra demokratik anayasa ve demokratik çözüm konusunda olumlu gelişmeler olur.’
Referandum öncesinde yabancı basında çıkan Osman Öcalan’ın açıklamaları da yukarıdaki görüşleri destekliyordu. Yani Öcalan kardeşler özü itibariyle evetçi idiler... Tokatlılar da evetçi oldular...
Duydunuz ki BDP’liler referandum ile Güneydoğu’da Kemalizmi (Atatürkçülüğü) çökertmekle övündüler.
Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e karşı yürütülen savaşta kimlerin kimlerle yan yana geldiğini bu referandum kadar açık gösteren başka bir ayna olamaz.
Evren neden tutuklanmıyor?
Hatırlıyorsunuz değil mi?
Başbakan Erdoğan kürsüye çıkmış, ağlıyordu. 12 Eylül’de idam edilen ülkücünün mektubunu okurken. O acılı süreçten etkilenmiş, şimdi iş peşinde koşan ülkücü eskisi birileri, bu manzarayı fırsat bilip MHP tabanının altını oydu. Evet diyen MHP’liler sanıyorlardı ki AKP eveti alırsa, 12 Eylül darbesinin hesabını soracak.
Şimdi ağlama dönemi bitti, iş dönemi başladı.
O ülkücüyü de yaşı daha küçük olan solcu genci de idam ettiren Kenan Evren’den hesap sorulmasını bekliyoruz.
Hesap soracağını söyleyen, bunun için evet isteyen Başbakan Erdoğan idi. İşte dediği oldu. Şimdi verdiği sözü tutsun.
İşte darbeci Kenan Evren ile onun yardımcıları ortada... Haydi hesap sorulsun. Söylesin Başbakan, Adalet Bakanı’na... Anayasayı bunun için değiştirmediler mi?
Adaleti seçkinlerin elinden alıp milletin adaleti yapmadılar mı? Eğer dedikleri gibi ise o zaman darbecilerden hesap sorsunlar.
Biz ne yazdık referandumdan önce:
’Darbecilerin yargılanmasını çok isterim ama bu hükümet onu yapmaz. Çünkü; AKP’ye giden yolların taşlarını Kenan Evren döşemiştir.’
Haydin! Bu hükümet, bu Başbakan darbecileri yargılatarak beni utandırsın...
* Rıza Zelyut / Güneş
++++++
‘Akil adamlar’ın Diyarbakır’da işi ne!
Akiladamların Diyarbakır’a gitmiş olması hayra alamet değildir.
Kim bu “bilgeler”?
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine destek vermek üzere kurulan “Bağımsız Türkiye Komisyonu”na böyle deniyor. Bu deyim ilk kez ortaya çıkmış değil. Uluslararası politikada netameli sorunlar için oluşturulan ve güven izlenimi yaratması istenen özel komisyonlara medya dilinde genellikle bu ad veriliyor ki, kimse o seçkin kişilerin iyi niyetinden ve tarafsızlığından kuşku duymasın. Kurucular şunlar: Bu çeşit etknliklerde adı çok geçen Açık Toplum Vakfı ile İngiltere’nin çok bilinen tanıtım ve kültür kuruluşu British Council. İspanya’nın eski Dışişleri Bakanı, Avusturya’nın eski Dışişleri Müsteşarı bu komisyonun üyesi. Başkanı da, Finlandiya’nın eski Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari.
Bu son ismi Sırplar duyunca hemen “Aman dikkat, Kosova’yı bizden koparan adam” diyeceklerdir.
Kosova’nın bağımsız devlet olması bizleri çok sevindirdiği zaman da “Çok sevinmeyin, sizin başınıza da buna benzer bir şey gelir” demişlerdi.
Aslına bakarsanız, bizim sevincimiz ya da endişemiz bir yana, eski Yugoslavya’nın didiklenip parça parça edilmesi, aslında insanlık tarihinin en düşündürücü olaylarından biridir.
* * *
Hem akıllı hem bilge adamların vali ziyaretiyle başlayan Diyarbakır temasları belediye başkanından sonra “Demokratik Toplum Kongresi” eşbaşkanlarıyla devam etmiş. Kısacası, yavaş yavaş biçimlenmeye ve kurumsallaşmaya dönüşen “özerklik” akımının gelecekteki yürütme ve yasama kuruluşları da Kosova mimarlarınca tanınmış oluyor.
Bu tür gelişmeler karşısında, AB kapısı önünde bekleyen Türkiye’nin önündeki siyasal engeller arasına Kıbrıs’tan sonra bir de Güneydoğu özerkliğinin de konacağını söylemek pek yanlış olmaz. Kendi “ulus-devlet”lerini kurduktan sonra büyük rahatlık ve güvenle belirli bir uygarlık temeline dayalı “kıta devleti” peşinde koşanların onlardan alınma ilkelerle kurulmuş bir Türkiye Cumhuriyeti’ni nereye sürüklemek istedikleri gerçekten ilginç bir bilmecedir.
Akıllarında bir “Kürdistan Cumhuriyeti” yaratmak gibi bir son hedef varsa, kendilerini Barzani’nin yanına yollamak gerekmez mi?
* Mümtaz Soysal / Cumhuriyet
++++++
Katil, cinayet yerine kartvizitini bırakır mı?
Dün yine kara bir haber geldi
Hakkari’den... Bir yolcu minibüsü yola döşenen mayına çarptı ve aralarında çocukların ve kadınların da bulunduğu dokuz vatandaşımız öldü.
Sonra...
Olay yerine giden köylüler, askeriyeye ait
üç sırt çantası içinde iki patlayıcı düzeneği daha buldu.
BDP yöneticileri bu malzemelerin ve dolayısıyla yola döşenen mayının faillerin hemen buluverdi:
Asker!
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş daha da ileriye gitti ve “Bu olay aydınlatılırsa Ergenekon’un hâlâ canlı olduğu, faaliyette olduğu görülecektir” dedi.
Olayın meydana geldiği köy, bir Kürt köyü...
Ölen, yaralanan vatandaşlarımızın tamamı Kürt... Demirtaş’a göre de bunu yapanlar
Ergenekon’un Türk Silahlı Kuvvetleri
içindeki uzantıları...
Neden?
Çünkü olay yerinde bulunan sırt çantası ve patlayıcılar askeriyeye ait!
İyi de... Hangi katil, cinayet mahalline “kartvizit” bırakır?
Sayın Demirtaş, neden bunun askeri
yıpratmak için bir kumpas olabileceğini
düşünmüyor?
Neden aklına böyle bir “komplo”
olasılığı gelmiyor?
Yoksa... Gerçeği biliyor da,
saptırmaya mı çalışıyor?
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Yasemin Çongar, Emre Aköz, Ahmet Altan, Eser Karakaş, Genç Siviller, Oral Çalışlar, Etyen Mahçupyan, Taraf Gazetesi, Murat Belge falan... “Yüzde 58” karşısında hiç olmazsa bir parça “ihtiyat payı” bıraksalar iyi ederler. Çünkü... “Muhafazakâr ittifak”, şişede durduğu gibi durmaz...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
‘Yolların kralı’ Ulusoy’sa, biri ‘kral çıplak’ demeli
Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk... Varan Turizm’in otobüsüyle bir gece yarısı Balıkesir tenhalarında yolda kalınca, Ulusoy da “marka”dır, sektörde bir “değer”e karşılık gelmektedir, ee artık Ankara’ya gidiş de öyle zahmetli, eziyetli değildir rahatlığıyla attık kendimizi otobüsüne...
Perşembe sabahı... Kalkış: 08.00... Varış: Akrep 16.00’ya değdi değecek... Tabii bu arada, rezervasyonu yapan görevliye kanarak söz verdiğimiz saatte söz verdiğimiz yerde olamamanın verdiği huzursuzluk cabası...
Bir de üzerine telefonlar; Selcan Hanım, TBMM’den Oktay Vural’ın makamından arıyorum... Sayın Taşçı, Mehmet Şandır başkanımız...
Hadi ben, alım al, morum mor onca saat ufukta Ankara’nın gözükmesini bekledikten sonra söyleşi için randevulaştığımız Şandır ve Vural’ın anlayışlı davranmasıyla yırttım!.. Ya yırtamayanlar?..
“Otobüs saat 14.00’te Ankara’da oluyor hatta 14.00’ü bile bulmaz...” sözüne kanıp biletini alan, iş görüşmesine, yüksek lisans mülakatına yetişebileceği hesabıyla yola çıkanlar...
Belli ki bir karışıklık oldu... Kimbilir belki 09.00 ekspres Ankara otobüsüyle, Merter’den 8’de, Kavacık’tan 9’da kalkan “dolmuş tipi” Ankara-Çorum otobüsünü karıştırdı görevli bilgi verirken... Bu tip yüzlerce mazaret bildirebilirsiniz; ama ”insana hizmet“i esas alan bir sektörde, o hizmetteki ”anlık“ aksamanın bile ne mağduriyetler yaşatabileceğini de mi tecrübe edemediniz bunca sene? Otobüs ”rezervasyon karışıklığı“ndan dolayı Gebze, Kocaeli dolaşıp dururken, hemen önümdeki koltukta oturan genç kızın eğitim hayatından koca bir dönemi çaldığının farkında mıydı görevlileriniz?
Eğe seyahat sırasındaki isyanları dinmediyse bu tür mağduriyet yaşayan yolcular ”zararlarının tazmini“ için firma nezdinde gerekli girişimlerde bulunmuş olmalılar... Bulunmadılarsa da, ben bundan sonraki yolcuların selameti açısından buradan açık şikayette bulunuyorum; Sağladığınız konforla ”Ulusoy“ olmuş olabilirsiniz... Ama... Otobüsün hangi saatte Ankara’ya varacağından bihaber personel çalıştırarak... Yolcularınızı ”tur“a çıkaracağınız konusunda uyarmayarak... Şikayetleri ”bizi bağlamaz, rezervasyonu yapan arkadaşın suçu“ deyip mağdur yolcuları mola yerinde ekspres otobüse aktarmayı dahi reddederek... Koltuk numarasını bulmak için otobüsü baştan aşağıya dolaşan ”çocuk“ yaştaki birini son model otobüsünüze servis görevlisi yaparak... Yolculara çıplak elleriyle avuçladığı ekmekleri dağıtmasına imkan verecek bir vurdumduymazlık içinde olarak... ”Ulusoy“ kalmanız zor gibi geldi bana...
Demek ki ”iktidar“ virüsü bulaşıcı; sadece siyasette değil, her alanda kendini zirvede sayan, her çıkışın bir inişi olduğunu unutuyor...
++++++
İntikam hukuku ve üstünlerin adaleti
Silivri’de görülen davalar, yargıda yeni anayasal düzenin gerçek “niyetleri” konusunda iyi bir gösterge olacak. Kampanyalarda, adaletin, “Üstünler adaleti” olmaktan çıkarılacağı iddia edildi. Bu temenniye kim katılmaz ki... Ama “Üstünler adaletinin” yerine ne gelecek? Gerçekten “Adaletin üstünlüğü mü?” Yoksa YÖK olayında açıkça gördüğümüz gibi, “Yeni üstünlerin adaleti mi?”
2 Eylül nizamı adaletin üstünlüğünü sağlayabilecek mi? Diliyorum. Bunun işaretlerini Ergenekon davalarında göreceğiz.
* Artık haksızlığı bütün dünyaca kabul edilmiş 2 yıla yakın tutukluluk süreleri kaldırılacak mı?
* İnsanları sabah saatlerinde evlerinden alıp götürme uygulamaları devam edecek mi?
* İllegal telefon dinlemelerine son verilecek mi?
* Telefon dinlemeleri kişilikleri yıpratma amacıyla kullanılmaya devam edilecek mi?
* Fişlemeler gerçekten kaldırılacak mı?
* Davalarla yakından uzaktan ilgisi bulunmayan özel bilgiler dosyalara konmaya devam edecek mi?
Eğer bu ülkede “Üstünlerin hukuku” sona ermişse; bazı liberallerin “İntikam hukukunun” da sona ermesi gerekir. İlk imtihan da Silivri’de... l Ertuğrul Özkök / Hürriyet
++++++
Bir general kitabı fırlatsa...
Anayasa yapmak yetmez.
* * *
Hanefi Avcı suç duyurusu yaptı.
İçişleri Bakanı’na anlattı.
Adalet Bakanı’na anlattı.
İstanbul Başsavcısı’na anlattı.
Pusuculukta, iftira çamuru atmakta, suç uydurmakta, görevden uzaklaştırmakta, itibarsızlaştırmakta, adını unutturmakta, şerefiyle oynamakta, kariyerini sonlandırmakta kullandıkları “yasa dışı dinleme yapıldığını” Başbakan’a haber versin diye müsteşara da anlattı.
Yasaya göre, “60 gün içinde” cevap vermeleri; “Senin söylediklerin yalan”ya da “haklısın, bu dinlemeyi yapanları yasa önüne çıkaracağız” demeleri, dediklerini de yapmaları gerekirdi.
8 ay geçti!
Cevap vermediler.
* * *
İlk Milli Güvenlik Kurulu toplantısında bir general kalksa; bu kitabı Başbakan’ın yüzüne doğru çnüne fırlatsa; “niçin yasanın ve demokrasinin gereğini yapmadınız?” dese bu general darbeci mi sayılacak, demokrat mı?
* Necati Doğru / Sözcü
******
AKP politikalarına meşruiyet sağlayacağım diye çırpınırken alabildiğine anlamsızlaşan onca yayından sonra piyango birine çıkacaktı. Kısmet Buket Aydın’aymış. Bakın Prof. İlber Ortaylı, kendisini, “ayin korosuna vokalist” yapmayı deneyen TRT spikerine nasıl patladı:
“İnkılap tarihi dersinde 1934, 24 kasımında Ayasofya’nın bir müze haline getirildiği öğretilir.. En azından benim zamanımda
öğretiliyordu...”
++++++
MİNİ YORUM
Orası neresi...
Suat Kılıç’ı dinliyorum gözlerim kapalı... (Kafiye olsun diye değil, jest ve mimikleri beni benden aldığı(!) için gördüğüm anda kapatıyorum gözlerimi hakikaten...) Diyor ki “Bu ülkede herkesin özgürce konuşmasına, serbestçe fikirlerini savunmasına, korkmadan, ifade özgürlüğünü baskıdan uzak kullanmasını sağladık...” Nerden bahsettiğini çıkarabildiniz mi?