Dünyada çocuk yoksulluğu
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), sosyal politika bölümü, 2018 sonbaharında, üye 36 ülke ve üye olmayan 6 ülke olmak üzere toplam 42 ülkede 17 Yaş Çocuk Yoksulluğu (Child Poverty) isimli araştırma yayınladı. 17 yaş ve altı, çocuk olarak gösteriliyor.
Veriler, eş değer hane halkı kullanılabilir gelirine, yani vergi sonrası gelirlere ve hane halkı büyüklüğüne göre düzeltilmiş transferlere dayanmaktadır. Yoksulluk eşiği, her ülkede gelir seviyesi büyükten küçüğe sıralanmış ve ortadaki (medyan) kullanılabilir gelirlerin yüzde ellisine ayarlanmıştır.
Rapor dünyada çocuklarda göreceli gelirin, ortalama nüfusa göre daha düşük düzeyde kaldığını ve bazı ülkelerde çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu gösteriyor. Ayrıca raporda 2008 dünya ekonomik krizinden sonra çocuk yoksuluğunun, eş değer hane halkı gelirine göre arttığı tespit edilmiştir.
OECD ülkelerinde, ortalama olarak çocukların yüzde 13.4'ü göreceli gelir yoksulluğu içindedir.
OECD ülkeleri içinde çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu beş ülke, Türkiye, İsrail, İspanya, Şili ve ABD'dir. Çocuk yoksulluk oranının en düşük olduğu beş ülke ise, Danimarka, Finlandiya, Slovenya, G. Kore ve İzlanda'dır.
OECD raporuna OECD üyesi olmayan ülkeleri de katınca, 42 ülke için yapılan tasnifine göre, Çin yüzde 33.1 oranı ile çocuk yoksulluğu en yüksek olan ülke oluyor.
Çocuk yoksulluğunun ilk olumsuz etkisi beslenme ve sağlık bakımından ortaya çıkıyor. Çocuk yoksulluğu çocuğun ileride başarı şansını etkiliyor.
Yine çocuklarda yoksulluk, ebeveynlerle iletişimi ve eğitim şartlarını negatif yönde değiştiriyor. Toplumun, ekonomik, sosyal ve insani gelişmesini olumsuz etkiliyor. Çocuğun eğitimini ve çalışma potansiyelini de olumsuz etkiliyor.
Türkiye bir zamanlar nüfus kontrolü yapan ülkeler içindeydi. Ne var ki sonradan bu kontrolün etnik nüfus farklılığı yarattığı anlaşıldı ve vazgeçildi.
Yapılması gereken; Eğitimde başarılı ve yetenekli çocukların eğitimini devletin yüklenmesidir. Bu durumda hem eğitimden daha yüksek verim alınır, hem de eğitimde fırsat eşitliği sağlanmış olur.
Çocuk yoksulluğunun önlenmesi de merkezî devlet yerine belediyelere devredilmelidir. Belediyeler, kendi bölgelerindeki yoksul çocukların yoksulluk nedenlerini ve çözüm yollarını daha iyi bilir.
Ancak Belediyeler de maalesef kendilerinin ne olduklarını çok iyi bilmiyorlar. Merkezî devletin vesayeti altındadırlar. Bunun için kamuda reform yaparak, merkezî devlet ile belediyelerin görevleri net olarak yeniden tarif edilmeli, belediyelerin denetimi siyaset dışında objektif kriterlere bağlanmalıdır.