"Dünya lideri Erdoğan!"
Fark etseydik kaçırmazdık. Başbakan Erdoğan, TRT Okul Televizyonu’nda, “Ben öğrenciyken” isimli programın konuğu olmuş. Programda anlattıkları bakınız nasıl haberleştirilmiş: “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Piyale Paşa İlköğretim Okulu’ndan başlayan, dünya liderliğine kadar uzanan öğrencilik yıllarını böyle anlattı.”
Keşke öyle olsa!
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı bir gün bir “dünya lideri” olarak başımızda göreceğimiz günler gelse. Erdoğan’ı böyle takdim edenler ne kadar gülünç duruma düştüklerinin farkındalar mı? Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda ne kadar hırpaladıklarının idrakindeler mi?
“Dünya lideri” olduğuna hele bir de Erdoğan inanıyorsa, vay Türkiye’nin haline...
Kim tanıyor Erdoğan’ı dünya lideri olarak?
Dışişleri Bakanı’nı parmağı ile çağıran ve askerleri Türk askerinin başına çuval geçiren Amerika mı?
İsrail mi?
Suriye mi?
Rusya mı?
Fransa mı?
İtalya, Almanya, İngiltere, İspanya, Yunanistan mı?
Çin mi?
İran mı?
Japonya mı?
Guatemala mı?
Portekiz mi? Hollanda mı?
Bir tane, evet bir tane ülke gösterin Erdoğan’ı dünya lideri olarak tanıyan?İnternet sitelerinde AKP’li seçmenlerin oyları ile listeye girerek “dünya lideri” olunacaksa ona bir şey dediğimiz yok. Sanal liderlik ile karınları doyanlar olabilir amma tarihi hakikatler ve dünya gerçeğinin “boş laflara karnı tok” maalesef.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi bile Erdoğan’ın Türkiye’sini iki paraya almıyor: Erdoğan’a rağmen Kıbrıs’ta Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk tarafının haklarına el koyuyor, Türkiye’nin apansız düşmanı İsrail başta olmak üzere Batılı şirketlerle petrol ve doğal gaz sondajlarına başlamış bulunuyor... Dünya liderliği gibi bir iddiası olmayan bir genel başkan olarak Ecevit Başbakan olsaydı Rum Kesiminin buna cesaret edebileceğine pek ihtimal vermiyorum.
Aslında dahası da var...
Eleştirdiğimizde Erdoğan için öyle tepkiler alıyoruz ki insanın aklı duruyor. Ona dokunmanın bile ibadet olduğunu söyleyenler bir tarafa, kimileri, sanki kalbini yarmış da biliyormuşçasına Erdoğan’ın doğru yaptığına dair Peygamberimizin bile etmediği şekilde ahretlerini tehlikeye atma pahasına yemin edebiliyorlar. Yani kendileri için “gayb” olan bir şeye, Erdoğan’ın kalbinde olanlara Allah’ı şahit tutarak yemin ediyorlar. Oysa kalplerde olanı yalnızca Kendisinin bildiğini ve kalpleri kudret eli ile evirip çevirdiğini bizzat söyleyen Allah(c.c.)’ın yüce Zatı.
Başbakan Erdoğan’ın yaptığı o kadar Kur’an ve Sünnete uygun ise nasıl oluyor da bu işten hep Müslümanlar kurşun yiyerek, şehitlerinin cenazesine bevl edilerek, camileri Haçlı kışlasına çevrilerek, askerinin başına çuval geçirilerek tarihe geçiyorlar?
Nasıl oluyor da hep Müslümanların ülkesi parçalanıyor?
Nasıl oluyor da hep Müslümanların mütekabiliyet esasına dayanmadan toprakları satılıyor, nasıl oluyor da hep Müslümanların ellerindeki nükleer güç imha edilmeye çalışılıyor; İsrail’in, Fransa ve diğerlerinin atom bombaları masum sayılıyor?
Erdoğan “Dünya lideri” ise ve icraatları Kur’an ve Sünnete uygun ise, bize de bütün bu olumsuzluklara sabretmek, hatta şükretmek düşüyor öyle mi?
Öyle ya, Kur’an ve Sünnete uygun bir Müslüman şükretmezse, nimete nankörlük etmiş olur! Ama bir Müslüman bütün bu aşağılamaları nasıl içine sindirebilir, nasıl onaylayabilir, onaylarsa dinden çıkmaz mı?
Görünen o ki futbol seyircisi ile partici aynileşmiş.
Ve görünen o ki Türk toplumu ruh kökünden kopartılmış. Tarihî, ilmî ve İslamî hakikatin çok uzağına savrulmuş...
Büyük bir operasyona maruz kalmışız da farkında değiliz...
Haçlıların hemen her dediğine “evet” diyen Başbakanı “dünya lideri” sanmak ve bu çizgisi tescillenmiş bir Başbakan için kalbini şahit göstererek yani “gayb” den haber verdiğini iddia ederek en ağır yemini etmek; öyle ufak-tefek bir operasyon işi olmasa gerek...