Dünya için yeni düzen
Küreselleşme ile birlikte artan sermaye hareketleri, artan likidite dünya genelinde önceleri suni bir refah yarattı. Sonrasında ekonomik istikrar, gelir ve servet dağılımı aşırı bozuldu. Bugün;
*Dünya yetişkin nüfusun yüzde 1''lik kısmı, dünya servetinin yüzde 41,6''sına sahiptir.
*Dünya yetişkin nüfusun yüzde 42''lik kısmı dünya servetinin yüzde 1''ini alıyor.
*2015 yılından 2021 yılına dünya nüfusu yüzde 7,3 oranında arttı. Ancak dünya genelinde kronik açlıkla mücadele eden kişi sayısı aynı yıllar arasında yüzde 34,55 oranında artarak, 570,7 milyondan 767,9 milyona yükseldi. (VK- veri kaynağı verilerinden hesaplandı.)
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı''ndan sonraki tabloya benzer bir tablo oluştu. Bugün bu tablonun oluşmasının iki temel nedeni var.
1-Neo-liberal politikalar, Monoterist (parasalcı) politikalar sonucu, dünya ekonomisi, finans sektörünün ve spekülatif sermayenin tuzağına düştü. Spekülatif sermaye ülke yönetimlerinde de söz sahibi oldu. Türkiye''de bu etki daha fazla oldu. Bugün bile enflasyon yüzde 79 ve fakat merkez bankaları yüzde 14 faizle fonluyor ve bankalar bu parayı yüzde 200 kârla yüzde 42 oranında faizden satıyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrasından, 1970''li yıllara kadar uygulanmış olan Keynesgil politikalar da hükümetlerin popülizme sapması nedeni ile yüksek enflasyona neden olmuştu.
Demek ki iktisadi konjonktür 25-30 yıllık zaman içinde değişiyor ve şartlara göre yeni politikalar gerekiyor.
Bunun içindir ki, Türkiye dahil gelişmekte olan ülkeler için, devlet-piyasa optimal dengesinin kurulması, devletin planlama yapması, piyasayı düzenlemesi ve rekabeti sağlaması gerekiyor. Hükümet uygulamaları ve bütçe için planlamanın bağlayıcı olması gerekiyor.
2-Demokrasi kan kaybetti. Freedom House (Dünya Özgürlükler Evi) her sene bütün ülkelerde anketler yaparak "İnsan Hakları ve Demokratik Özgürlükler Endeksi" yayınlıyor. Ülkeleri, yaptığı anket sonucuna göre, insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından, "özgür, yarı özgür ve özgür olmayan ülkeler" statüsünde tasnif ediyor.
Freedom House 2022 raporunun başlığı "Dünyada Otokrasinin yayılması" şeklindedir. Otokrasi yönetim zafiyeti yaratıyor ve mülkiyet güvencesini zedeliyor. Ekonomik istikrarı bozuyor.
Freedom House Endeksi''ne göre Dünyada Özgürlükler, 2005 yılına kadar arttı, ancak 2005 yılından beri endişe verici şekilde geriledi.
*Dünyada 1988 yılında; toplam ülkeler içinde özgür ülkeler oranı yüzde 35.8 iken 2008 yılında bu oran yüzde 46.1''e yükseldi. Sonra 2021 yılında tekrar 42''ye geriledi.
*Özgür olmayan ülkeler oranı ise, 1988 yılında yüzde 37.6 iken 2008 yılında yüzde 21.8''e geriledi sonra 2021 yılında tekrar yüzde 29''a yükseldi.
Dünya özgürlükler evi otokrasinin yaygınlaşmasını; "Demokratik ortamlarda, demokratik olmayan liderler ve destekçileri, kısmen seçmenlerin yaşam tarzlarındaki değişim korkuları üzerinde oynayarak ve seleflerinin gerçek başarısızlıklarını vurgulayarak siyasi sistemleri yeniden şekillendiriyor veya manipüle ediyorlar." şeklinde yorumluyor.
Bu tespit, İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler''i ve bugünkü Putin''i tarif ediyor.
Aslında dünyada Otokrasi hedefi olan seçilmişler; İktidara geldiklerinde, sorumluluklarının yalnızca kendi demografik veya partizan tabanlarına karşı olduğu anlayışı içinde oldular, Muhalif çıkarlarını göz ardı ettiler. Aynen bizde olduğu gibi, iktidarda kalmak için devlet ve eğitim gibi kurumları çarpıttılar.
Putin, Rusya''da gaz ve petrol gelirlerini halkın refahı için değil, kendi diktatörlüğünü devam ettirmek için askerî ve harp araçlarına ayırdı. Savaş çıkardı. Ukrayna''da insanlık suçu işliyor.
Birleşmiş Milletler ve demokratik ülkeler, insanlığa zarar veren diktatörlerle mücadele programı yapmalıdır.
Türkiye 1972 yılından beri, 1980 darbesi dahil, siyasi haklar ve sivil özgürlükler olarak Freedom House Endeksi''nde yarı özgür bir ülke statüsünde idi. 2017 ve sonrasında özgür olmayan ülkeler statüsüne geriledi. Biz Freedom House''a kabadayılık yapabiliriz ve fakat bütün dünya ve sermaye onun statü değerlerine göre hareket ediyor.
Türkiye''nin tek çıkış yolu parlamenter sisteme ve demokrasiye dönmektir.