Dünya ekonomik buhranı ve Türkiye
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı veya Büyük Buhran, 1929 yılının Ekim ayında ABD'de borsanın çökmesi ile başladı. Bu kriz önce ABD ve Güney Amerika'yı sonra bütün dünyayı etkiledi. Etkileri 10 yıl devam etti. Krizin sonucu tarım ürünleri fiyatları yarı yarıya, dünya üretimi yüzde 42 oranında düştü... Dünya ticaret hacmi ise yüzde 65 oranında daraldı. 1930 yılında dünya nüfusu 2 milyardı. 50 milyon insan işsiz kaldı.
Sonuç olarak bu kriz insanlık tarihini etkileyen en büyük kriz oldu.
Türkiye krizden ilk yıllar etkilendi. 1930 yılında nominal Millî gelir yüzde 24 geriledi. Aynı yıl dış ticaret açığı arttı.
Türkiye 1930 sonrasında bu buhranı, dış ticarette Kliring ve takas sistemi uygulayarak ve devletçilik kalkınma modelini seçerek, daha hafif atlattı.
1) Kliring sisteminin esası, ihracat yapacağınız ülkeden ithalat yapma şartı ile bir anlaşma yapmaktır. Türkiye o yıllarda başta Almanya olmak üzere birçok ülke ile Kliring anlaşması yaptı.
Öte yandan ihraç mallarının kalitesine ve standardizasyonuna önem verildi. Kalite denetimi için 1934'te Türkofis kuruldu. Sonuçta 1930 sonrası yıllarda Türkiye dış ticaret fazlası verdi. Öz tüketimin yaygın olması da gıda ithalatının düşük kalmasına neden olmuştur. (Aşağıdaki tablo)
2) Türkiye 1933'ten sonra kendine özgü bir devletçilik kalkınma modeli uygulaması ile üretimini artırmış ve diğer ülkelere göre daha yüksek büyüme sağlamıştır.
Devletçilik, ideolojik saplantıya girmeden devlet elinde sermaye birikimi sağlamak ve bu birikimi yatırımlara yönlendirmek için geliştirilen bir kalkınma modelidir.
Devletçilik döneminde Birinci Sanayi Planı 1934-1938 ve İkinci Sanayi Planı 1939-1944 hazırlandı. Hedef, girdi olarak kullanılacak ham maddeleri Türkiye'de bulunan veya Türkiye'den elde edilmesi mümkün olan bir sanayinin kurulmasıydı.
Bu çerçevede, büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren sanayi yatırımları devlete bırakıldı. Kurulmasına karar verilen sanayinin üretim kapasitesi ile Türkiye'nin ihtiyaç ve tüketimi arasındaki paralellik kurulması hedeflendi.
Birinci Beş Yıllık Plan'da yirmi fabrika kurulması hedef alındı. Ekonomik gelişmenin ülkenin çeşitli yörelerine dengeli bir şekilde dağıtılması hedeflendi.
Birinci ve ikinci sanayi planlarıyla, tekstil ve şeker gibi halkın ihtiyaçlarını karşılayacak yatırımlar yapıldı. Çimento ve demir-çelik gibi kalkınmanın stratejik ürünleri üretildi. Ulusal çıkarlarımızı korumak amacıyla, yabancı tekeller, madencilik, demir yolları ve limanlar devletleştirildi... Yabancıların elindeki altyapı yatırımları millîleştirildi.
İkinci Dünya Savaşı nedeniyle İkinci Sanayi Planı yarım kaldı.
İdeolojik takıntıları olmayan, ulusal çıkarlarımızı koruyan, ülke gerçeklerine uygun iktisat politikaları ve kalkınma modelleri uygulandığı için Atatürk dönemimde Türkiye bu güne kadar en yüksek büyümeyi sağlamıştır. (Aşağıdaki tablo)