Dunford, Akar'ı neden ayağına çağırdı?..
CIA Başkanı... İngiltere Genelkurmay Başkanı... ABD Genelkurmay Başkanı...
Türkiye'ye birbiri ardına gerçekleşen jet ziyaretler. Ne olduğunu anlamadınız değil mi?.. Ziyaretlerin içeriği ile ilgili kamuoyuna aktarılan gram bilgi yok. "Asrın lideri" güzellemeleri devam ediyor!.. El Bab'ın kapısında Mehmetçikleri, Suriye uçağı arkasından Rusya uçağı vurdu. Şehitler verdik. Hık mık!.. Alttan almalar... "Kazaen" açıklamaları Rusya'dan ters yüz edilince Moskova'ya nota yerine ses kaydı verildi!..
İktidar sözcülerinin "iletişim kazaları" hâlâ devam ediyor...
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Katar'da "gözümüz aydın, El Bab operasyonu bitti" dedi. Bir de baktık, akşam saatlerinde Akar Paşa'nın bağlı olduğu Millî Savunma Bakanı Fikri Işık Brüksel'den El Bab'da operasyonun bitmediğini belirtip, "şu anda El Bab tümüyle kuşatılmış durumda. İçeride de ciddi bir temizlik harekatı yapılıyor" diye demeci patlatmış. Fikri Işık, R.Erdoğan ile "iletişim kazası"na düşmemiş. O da Brüksel'deki NATO toplantısının ardından hedefi Rakka ve Münbiç olarak gösterdi. Sonra da ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'ın Türkiye'ye geleceğini bildirdi. Genelkurmay Başkanları arasında görüşmenin nerede olacağına dair dün sabah saatlerine kadar resmî bir açıklama yapılmadı. "İncirlik'te olacak" diye sızıyordu kapı arkası bilgilendirmelerden. Bu fasla ayrıca değineceğim.
Fırat Kalkanı operasyonunda El Bab'ın kapısına gelene kadar resmî açıklanan rakamlara göre 68 şehit verdik. Ne olup ne bitiyor?.. Türk askeri nerede?.. Nereye gidiyor?.. Kafanız karma karışık değil mi?.. Olması kadar doğal bir şey yok. Alabildiğine bir bilgi kirliliği var. Neredeyse saat başı birbiriyle çelişen açıklamalar var.
Bakın!.. Kamuoyuna "El Bab'ı tamamen kontrol atına aldık", "Rakka'ya gidiyoruz. Hazır olun" havası pompalanırken resmî açık kaynaklı belgelerden fotoğrafı görmenizi isteyeceğim. Genelkurmay Başkanlığı, Fırat Kalkanı operasyonu ile ilgili her gün düzenli olarak bilgilendirme notlarını basınla paylaşır. Bir de haftalık "değerlendirme ve bilgi notları" vardır. Havuz medyasından yapılan propagandaya ve Hulusi Akar Paşa'ya inanırsanız, El Bab bitti, neredeyse Rakka kapısına dayanacağız. Ancak Genelkurmay Başkanlığı'nın "8 şubat 2017 Fırat Kalkanı Harekatı 169'ncu gün" bilgilendirme notuna bakarsanız; "24 ağustos 2016 tarihinde başlayan ve müşterek özel görev kuvveti tarafından yürütülen Fırat Kalkanı harekâtı sonucunda bugüne kadar 1910 km2 alan ile 229 meskûn mahal kontrol altına alınmıştır" diyor.
Genelkurmay Başkanlığı'ndan dün (17 Şubat) yapılan açıklamada da, "TSK tarafından desteklenen ÖSO'nun yoğun ve kararlı mücadelesi sayesinde Azaz-Cerablus arasında bulunan toplam 229 meskûn mahal ve 1.910 km²'lik alan kontrol altına alınmıştır" deniyor..
Siyahlama yaptığım yerlere dikkat. 9 gün arayla yapılan iki resmi açıklama ve kontrol edilen yerlerin çapı ve sayıları aynı!.. ABD Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye ziyareti öncesinde Katar'dan Brüksel'den yapılan açıklamalar ile hiç de örtüşmüyor.
İletişim kazası olabilir mi?..
Kafa karışıklığınıza çare olabilir mi diye bölgedeki askeri kaynakları aradım. "El Bab bitti mi" diye açıktan sordum. Görüştüğüm askeri yetkililer, Mehmetçiğin El Bab'daki çevre yollarında hakimiyeti sağladığını 1 haftadır aynı yerde durduklarını ve ilerleme olmadığının ısrarla altını çizdiler.
ABD ve Türk Genelkurmay Başkanı'nın İncirlik'te yaptığı görüşmeye gelince. Bu satırların yazıldığı saate kadar bu görüşmenin neden Ankara'da değil de İncirlik'te yapıldığına dair herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Ama bu İncirlik meselesi kanıma dokundu. Her ne kadar 15 Temmuz darbe girişimi sırasında hainlere esir düşse de, boğazı Dişlense de komutan bizim komutanımız ve hâlâ TSK'nın başı. ABD Genelkurmay Başkanı'nın ayağına gitmesini kabullenemedim. Daha önce Ankara'ya gelen Dunford'ın Genelkurmay karargahına gelmesine engel ne vardı?.. Hulusi Akar'ı İncirlik'e neden ayağına çağırdı ve de bu nasıl kabullenildi?.. Makul ve mantıklı gerekçeleri olabilir mi?..
"Sazan" tuttu
Klasik kalıplarımı kırarak dün kaleme aldığım "Sazan" yazısına gelen yoğun "tebrik" mesajlarından anladım ki; gayret ettiğimde yaşam yazıları da yazabiliyormuşum. Özellikle su ürünleri dalında görev yapan akademisyenlerin "bu kadar güzel anlatılırdı.." mesajlarına ayrıca çok teşekkür ediyorum. Angaralı hemşerilerimden aldığım mesajlardan birini tüm okurlarımızla paylaşmadan geçemeyeceğim. Şöyle;
"Ahmet Bey 'Sazan' hası Şerefli Koçhisar'da Hirfanlı Barajından çıkar ve orda ki kadar hiç bir yerde de güzel pişirilmez...
Ayrıca yanında ördek pilavı, kerevit menemeni, çoban salata, koyun yoğurdu...
Yemede yanında yat...
Arzu ederseniz sizi ağırlamaktan şeref duyarız...
Selam ve muhabbetlerimle."
Çok teşekkür ederim. Şeref görürüz efendim!..