Dün, Hürriyet'te bir haber vardı
Hürriyet’in, Financal Times Gazetesi’nden aktardığı, “İngiltere’nin en köklü ve zengin ailelerinden Rothschild ve Freshfield’in servetlerinin altında yatanın geçmişte kölelikten elde ettiği gelirler olduğu ortaya çıktı” haberini okuyunca, “Yani bunu bilmeyen mi var” demekten kendimizi alamadık.
Evet, dünyayı yöneten en önemli iki aileden biri işte bu Rothschild ailesi diğeri de, Rockefeller ailesidir. İkisi de Yahudi asıllıdır.
Böyle yazınca hemen “Yahudi düşmanı” damgası diyoruz. Bu yalan ve iftiranın daniskasıdır. Avrupa yahut ABD’de bir Türk cinayet işlediğinde Batılılar, “Türk asıllı falan kişi cinayet işledi” diye haber yapmıyorlar mı?
Konumuza dönecek olursak.Birleşmiş Milletlerden tutunuz da dünyadaki bankalara, mason kuruluşlarına, Soros gibi spekülatör, borsalar, mağaza zincirleri, sanayi ve teknoloji kuruluşlarına, onların bütün dünyayı saran acentelerine, sağlıktan gıdaya, petrol ve doğalgaz gibi enerjiden, hard ve turuncu darbelere, suikastlar tertiplemekten ve terör örgütleri kurma ve kurulmuşları desteklemeye, siyasetten sivil toplum kuruluşlarına kadar bu iki ailenin dal budak salmadığı, salıp ülkeleri, halkları, kültürleri ve inançları zapturapt altına almadığı ülke yok gibi bir şey.
Bu iki ailenin dünyanın iki zengin ülkesi Japonya ve Almanya’dan zengin olduğu söylenir, servetinin altında köle ticareti olduğu, artık yerleştikleri ülke İngiltere’de de üstü örtülemez hale gelen Rosthschild ailesinin üç trilyon dolar sadece sermayesi olduğu bilindiğine göre, dünyayı zapturapt altına almakta birlikte hareket eden bu iki ailenin servetleri toplamının Almanya ve Japonya’dan fazla olduğunu söylemek, herhalde doğrudur.
Rockefeller ailesi nasıl ABD’nin beyni ise üç trilyon dolarlık sermayelerinin temelinde köle ticareti bulunan Rothschild ailesi ile yine sermayeleri köle ticaretinden elde edilen kazançlardan oluşan Freshfield aileleri de İngiltere’nin beynidir.
Beyni sermayeleri köle ticaretinden olan işte bu iki ailenin ülkesi İngiltere her nedense dünyada “Demokrasinin beşiği” olarak bilinir, pazarlanır. Oysa İngiltere’nin demokrasisi, “kendi insanına demokrasi” dir, başkalarına değil.
Başkalarına nasıl olsun ki, çünkü o başkaları, İngiltere’nin onlar için satılıp üzerinden para kazanılacak kölelerden başka bir şey değildir. İşte İngiltere bu akılla üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk kurmuştur. Bugün yeryüzünde tam 106 ülke İngilizce konuşuyorsa, İngiltere’nin demokrat oluşundan değil, aksine, kendi dilini sömürgeleştirdiği her ülkeye dayatmasındandır. Osmanlı’nın çekildiği yerlerde niye Türkçe konuşulmuyor?
Ne demek istediğimizin anlaşılabilmesi için bir İngiliz sömürgesi olan Hindistan’a bakmak yeter sanırız.
Bu İngiliz, dokumacı Hintli çocukların parmaklarını kesen İngiliz’dir.
Bu İngiliz, bağımsızlık için ayaklanan halkı kılıçtan geçiren, liderleri Bahadır Şahı yakaladıklarında torunu ile çocuklarını öldüren, öldürdükten sonra da etlerinden çorba yapıp Şah ve Hanımına, yani çocukların anne ve babalarına o çorbayı ikram eden İngiliz’dir.
Bu İngiliz, yanlarından geçen bir misyoner kadına kayıtsız kaldılar diye ibadet halindeki Hinduları basıp kurşuna dizen ve bölge halkını üç gün elleri ve ayakları üzerinde hayvan gibi yürüten İngiliz’dir, “Niçin böyle yaptın” denildiğinde emiri veren general tarafından, “Tanrıları karşısında yüzüstü sürünen Hindulara bir İngiliz kadınının bir Hindu tanrısı kadar mukaddes olduğunu, onun karşısında da sürünmeleri gerektiğini anlatmak için” cevabı veren İngiliz’dir, bu İngiliz.
Beyin takımı Rothschild, Freshfield ve Rockefeller gibi ailelerinin oluşturduğu İngiliz ve ABD’nin Hindistan, Irak ve Afganistan gibi, girdikleri her yerde kan ve gözyaşı, çekildikleri her yerde fitne ve kardeş kavgası vardır.
Osmanlı kardeş kavgası bırakarak mı çekilmiştir?
Türkiye ve insanlığın ortak sorunu asıl işte budur.
Bu sorun çözülmeden ne kardeş kavgaları biter, ne açlık, ne sömürgecilik.
Dün Hürriyet’te Rothschild ve Freshfield ailelerinin birkaç trilyon dolarlık sermayelerinin temelinde köle ticaretinin olduğunu okuyunca, işte bunları hatırladık.