Düğmeye basıldı; Suriyelilere vatandaşlık!
Bundan 10 sene önce birileri gelip Türkiye'nin gelecek günlerini anlatsa ve özetle:
"Türkiye'yi karanlık günler bekliyor...
Hemen yanı başımızdaki coğrafyalarda iç savaşlar çıkartılacak, milyonlarca insan göç edecek.
Göçten en çok etkilenen ülke Türkiye olacak. Milyonlarca sığınmacı Türkiye'ye akın edecek.
Ülkeyi yönetenler 'Bir süre kalıp dönecekler, sayıları 50 bini geçmeyecek' açıklaması yapacak.
Bu arada hükümetle bir dönem yakın ilişkiler içinde bulunan din görünümlü oluşum, askerî darbe tertip edecek. Darbe girişiminin başarısızlıkla neticelenmesi sonrasında, kimsenin itiraz hakkının olmayacağı, her muhalif sesin 'terörle' ilişkilendirilebileceği yeni bir iklim oluşturulacak.
Bu sırada ABD bölgedeki etkinliğini artırırken, Türkiye'deki siyaset ile çatışıyor gibi gözüküp, Suriye'de ortak devriye görevleri yerine getirilecek.
On binlerle ifade edilen sığınmacı sayısı dünyada eşi benzeri olmayacak bir şekilde 4 milyona dayanacak.
Çıkarılan bir KHK ile yabancıların Türkiye'de 250 bin dolarlık taşınmaz almaları durumunda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul edecekleri açıklanacak.
Almanya'da federalizm tartışmalarının yapıldığı toplantıya hükümet tarafından kurumsal olarak katılım sağlanırken, çözüm süreci olarak ifade edilen PKK ile müzakerelerin yürütüldüğü masa Oslo'da yeniden kurulacak.
Marketteki gıda fiyatları iki katına fırlamışken, 'Suriyelilerin geri dönmesi için hazırlıklar yapıyoruz' denilerek kamuoyundaki tepkilerin önüne geçilecek. Cuma hutbelerinde Suriyeliler övülecek, 'sakın tepki göstermeyin' denilecek. Böylece toplum sakinleştirilip hemen ardından İçişleri Bakanı 'Benim ülkemde 380 bin çocuk doğdu. Allah izin verse de Meclis de yardımcı olsa, keşke bu 380 bin çocuğu doğar doğmaz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapsak.' şeklinde konuşacak." dese, "Kardeşim, sen ne saçmalıyorsun" diyerek başımdan savardım.
Ama gelin görün ki, yıllar önce anlatsalar inanmayacağımız hadiselerin tam ortasındayız.
Sesimizi çıkartmaya, sesimizi biraz yükseltmeye korkuyoruz.
Aklımıza sığmayan olayları bizzat yaşıyoruz.
Suriyeli sığınmacıların Türkiye'ye nasıl büyük bir yük getirdikleri, ekonominin mevcut durumu itibariyle çok net görülüyor.
Ekonomi çok iyi olsa bile, sizden olmayan, size benzemeyen, sizinle aynı dili konuşmayan milyonlarca insanı bir anda ülkeye almak da ne demek?
Almakla kalmayıp, özellikle kıyı şehirlerine dağıtmak ne demek?
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Türkiye'de doğan 380 bin Suriyeli bebeğe Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesini hangi siyasetle açıklayacağız?
İYİ Parti İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Özdağ, konuyla ilgili Yeniçağ'a yaptığı açıklamalarda çok çarpıcı ifadeler kullandı.
Özdağ, "Çocuklara vatandaşlık verdiğiniz zaman anne ve babasına da vermiş olmuyor musunuz? Çocuk Türk vatandaşı ama anne-babası değil. Böyle bir şey olabilir mi? Çocuğa vatandaşlık verelim demek anne babaya da vatandaşlık verelim demek. 380 bin çocuk, 760 bin de anne babası. Bunlar birlikte 1 milyon 140 bin ediyorlar. Her Suriyeli ailede ortalama 4 çocuk var. Belki daha fazla ama 4 diyelim. Diğer 3 çocuğu da buna eklersek, 1 milyon 280 bin Suriyeliye vatandaşlık vermek demektir bu" sözleriyle son derece çarpıcı bir iddiada bulundu.
Önce çocuklar bahane edilerek toplumun vicdanına seslenilecek, sonrasında geniş bir medya baskısı, bu sırada "cambaza bak" oyunları ve Türkiye'nin darmadağın edilen demografik yapısı.
"Çocuklara vatandaşlık" cümleleri uzun zamandır planlanan bir projenin finali gibi!
Hatırlarsınız, çok kısa bir süre önce Doğu Türkistan'daki Çin zulmünden kaçan 11 Uygur Türk'ü Atatürk Havalimanı'nda günlerce bekletildi ve Türkiye'ye alınmadı. Suçsuz 11 Uygur Türk'ünü Atatürk Havalimanı'ndan içeri kabul etmeyenler, Türkiye'de doğan 380 bin Suriyeli çocuğun Türkiye vatandaşı yapılmasını istiyor.
Türklere bunu reva görenlerin, Türkiye'nin demografik yapısı hakkında bu kadar büyük işlere kalkışmaları, bu denli büyük nüfus hareketlerine imza atmaları normal bir durum mudur?
Türkiye'nin geleceğini karartıyorlar; hem de gözlerimizin önünde!