Dr. Nuri Dersimi anlatıyor!
“1937-38 yıllarında 50 bin insan, çoluk çocuk, yaşlı demeden öldürüldü. Devlet önce bu bölgede isyan çıkarttı; sonra isyan bastırma bahanesi ile katliam yaptı. Amaç, devlet otoritesinin ulaşamadığı bir bölgeyi merkezi otoriteye bağlamaktı. Kullanılan yöntem Osmanlı’dan kalma bir siyasetti. Bir asayiş sorunu ortaya çıkartıyor. Sonra devlet, isyan bastırma bahanesi ile tankıyla, topuyla geliyor. İsyan edenleri şiddetle cezalandırıyor.../... Sorumlu ve suçlu o dönemin yönetimi, ’Atatürk’ün bu katliamdan haberi yoktu’ mazereti, akla ve mantığa uygun değil. Atatürk gibi bir lider devleti yönetirken, ondan habersiz planlı-programlı ve kapsamlı bir katliam yapmak nasıl mümkün olabilir?”
Yukarıdaki görüşler Mümtaz’er Türköne’ye aittir. Hazret, Zaman gazetesindeki köşesinde yazmış. İşin özü şu; gerçekte ortada bir isyan yokmuş, dolayısıyla da bir askeri harekata da gerek yokmuş. Devlet önce isyan çıkartıyor, sonra da bastırmak için katliam yapıyormuş! Türköne bunu söylüyor. Türköne’ye göre Osmanlı’dan Türkiye’ye miras kalan bu yöntem Cumhuriyet döneminde aynen uygulanmış.
Türköne böyle buyurmuş ! Ama o dönem resmi olmayan tarihin şahitleri de var. Onlardan birisi de Dr. Dersimi’dir. İsyanın nasıl olduğunu, ne yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını bir güzel anlatmış. Onun öncelikle Osmanlı döneminde olup-biten isyanlarla ilgili yazdıklarına bir göz atalım da gerçeğin ne olduğuna yakından tanıklık edelim.
Baytar Nuri adıyla da meşhur olan Nuri Dersimi, Şeyh Sait isyanından Seyit Rıza’ya kadar uzanan bütün “aşiret” isyanlarında fiilen ve faal olarak görev almış bir zattır. Yaşadıklarını “Kürdistan Tarihinde Dersim” adlı kitabında anlatmıştır. Bu kitapta o dönemde yaşanan isyanları ayrıntılarıyla açıklamıştır.
Dersimi, 1877 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Osmanlı ordularının yenilgiye uğramasıyla birlikte, Osmanlı hükümeti’nin Dersimlilerden yardım istediklerini yazar. Dersimi’ye göre, Osmanlı orduları başkumandanı Mareşal Samih Paşa, Dersimlileri Ruslarla çarpışmaya davet eder.
“Şewsen Bey, Dersim Kürtlerinin Osmanlı ordularıyla iş birliği yapmayacaklarını ve sınır komşuları olan Rus Devletiyle, Osmanlılar yüzünden bozuşmak istemediklerini ileri sürerek, Samih Paşa’nın teklifini reddetmişti. Zaten o sırada Dersim aşiretleri Mezgert ve Xozat merkezlerinde Osmanlılar tarafından terk edilen kışlaları tamamen yakmışlardı” (Dersimi, 2004 ;92).
Dersimi’ye göre, 1907 yılında, Osmanlı idari merkezlerine Kureşan aşiret lideri Ali Çavuş baskın yapar. Bu olaylar üzerine Harput komutanı Neşet Paşa harekete geçer. Türk taburları Değirmendere mevkiinde Kürtler tarafından tamamen kuşatılıp imha edilirler.
1908 yılında Neşet Paşa harekete geçer. Bunun üzerine Karabal Aşiret lideri, Batı Dersim’in diğer aşiretleriyle ittifak yaparak genel bir ayaklanma başlatır. Ardından Hozat’taki Osmanlı askerlerine saldırır. Onların erzak ve cephanelerini ele geçirir. Bölgeden Türk memurları uzaklaştırarak yerlerine yerli Kürtlerden görevliler tayin eder.
Devam eden ayaklanma sürecinde yaşananlar Dersimi’nin kaleminden şöyle anlatılır: “Osmanlı’nın bütün saldırıları, Kürt yiğitlerinin çelik göğsü üzerinde parçalanmış ve Osmanlı ordusu Kürd’ün eğilmez başı önünde baş eğerek yenildiğini itiraf etmeye mecbur kalmıştı, Osmanlı askerleri bölük bölük teslim olmaya başlamıştı. Artık taburlar dağılmış, teslim olmayan askerler perişan bir halde Elaziz istikametinden geri çekiliyordu” (Dersimi, 2004 ;96)
Yaşanan isyan, “Kürd’ün zaferiyle sona ermiş ve yapılan savaşlarda Dersimliler’in eline yirmi bin mavzer, on iki top, üç yüz katır, beş yüz at, çok miktarda askeri malzeme ve cephane geçmişti” diye yazar Dersimi.
15 Mart 1909 tarihinde bu kez, Müşir İbrahim Paşa’nın harekete geçtiğini Nuri Dersimi şöyle anlatır: “Kürtler uyumuyordu, Düşmanın hilelerini sezmişlerdi, bu nedenle gelebilecek askeri hareketlerde Türk ordusunun üs oluşturması amacıyla muhtemel yörelere daha önce hücum ederek bu mıntıkalardaki Türk köylerini ortadan kaldırmaya başladılar”.