Downer’in tuzağına düşmemeliyiz
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’in, Nisan ayında sunacağı raporun ayrıntıları belli olmaya başladı. Güvenilir haber kaynaklarından alınan bilgilere göre Downer raporunun ‘ne şiş ne de kebap yansın’ nitelikte olacağı şeklindedir. Son ana kadar bir değişiklik olmaması durumunda Downer’in raporunun, tarafları idare edecek bir rapor olma özelliğini taşıyacağı belirtilmektedir. Raporun Rumların beklentilerine cevap verecek doğrultuda çıkacak olması kimseyi şaşırtmamalıdır. Bilindiği gibi Rum tarafı müzakerelerin uzamasını ve eline geçireceği ilk fırsatta da adayı Yunan yapmayı hedeflemektedir. Adadaki mevcut durum Ruma yaramaktadır. Rum tarafı, Kıbrıs Türkü olarak bizden gasp ettiği haklarla elde ettiği gücü paylaşmak istememektedir. Bu nedenle de anlaşmaya meyilli değildir.
Yine çeşitli kaynaklara göre Downer, raporunda uluslararası konferanstan bahsetmemektedir. Müzakereleri Şubat 2013’te Rum tarafında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre yapılandırmayı düşünen Downer’in, müzakereleri ucu açık bir şekilde -masada bir anlaşma oluncaya kadar- sürdürme eğiliminde olduğu belirtilmektedir.
BM’nin atacağı adımlar Downer’in raporunun sunulmasından sonra belli olacaktır. BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyelerinin uluslararası konferans toplanmasa da müzakerelerin devamından yana oldukları ve hali hazırda Downer’in raporuna destek verecekleri kapalı kapılar arkasında konuşulmaktadır. Özellikle garantör İngiltere’nin müzakerelerin şu veya bu şekilde devamından yana olduğu hususunda kuvvetli bulgular vardır.
Müzakere sürecinin 1 Temmuz’dan sonra devamına itiraz eden ve bunu kamuoyuna açıklayan anavatan Türkiye, AKP hükümeti ve KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun bu tavrında kesinlikle değişikliğe gitmemeleri ve Başbakan Erdoğan’ın değimiyle ’diklenmeden dik durmaları şarttır’.
Elli yıla yakındır sürdürülmekte olan müzakerelerin devamının bize faydası yoktur. Emperyalizm istiyor diye bu maskaralığa devam edilmemelidir. Rumun keyfi, uzlaşma ve çözüm istemiyor diye müzakereler sürdürülemez. Masadan kaçan taraf olmamak uğruna bu ’şer oyununa’daha ne kadar müsaade edeceğiz? Bu iğrençliğe daha ne kadar katlanacağız? Çocuklarımızın, gençlerimizin geleceklerinden daha ne kadar zaman çalacağız?
Mevcut BM parametrelerinde müzakerelerden bir sonuç alınamamıştır. Federasyon tezinde taraflar uzlaşamamaktadır. Bugüne kadar denenmeyen ’iki devletli’ çözümden başka yol olmadığı, Türk tarafı olarak müzakerelerin ancak devletler arasında ve konfederal bir çözümü hedefleyerek sürdürülebileceği artık ortaya konmalıdır. Görüşmelere ancak KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında devam edilmelidir. Bu fırsat gerektiği gibi kullanılmalı ve bir elli yıl daha nafile müzakerelerle heba edilmemelidir. Artık bu kritik kararı alma zamanıdır. Başkaları bizim adımıza onur kırıcı bir karar almadan, biz kendi milli davamızın çıkarına olan kararı alıp uygulamaya koymalıyız. Aksi takdirde Downer gibi emperyalist maşalara hazırlatılan tuzaklara düşmemiz işten bile değildir.