Dövizde korkutucu gerçek
''''Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz. Yüksek faiz yok. Yüksek faiz bize yüksek enflasyonu getirecektir. Düşük faiz düşük enflasyonu getirecektir. Ağustos ayı kırılma noktasıdır. Ağustos''ta düşük enflasyona geçeceğiz.'''' Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan böyle söyleyerek, MB faiz politikasına ve TÜİK enflasyon hesabına açık bir müdahalede bulundu.
Önce bir durum tespiti yapalım;
1. Cumhurbaşkanının kararname ile MB özerkliğini kaldırması, öncesinde ve sonrasında faiz kararına müdahale etmesi ve hatta faizde ''''söz dinlemediği için değiştirdik'''' demesi, bugün yaşamakta olduğumuz yüksek enflasyon ve ekonomik sorunların temelidir.
Kronik yapısal sorunlar dururken, faktör verimliliği düşerken, ülke riski ve kırılganlıkta Türkiye dünyadan negatif yönde ayrışırken, atıl işsiz sayısı 17 milyona çıkmışken, bir tek faiz politikası ile istikrar sağlanamayacağını, enflasyon raporu ile Merkez Bankası Başkanı da açıkladı.
Dahası düşük reel faiz politikası kur şoklarına neden oldu. Kur şokları ise doğrudan enflasyona yansıyor ve faizden katbe kat fazla enflasyon yaratıyor. Bu gerçeği 2018 kur şokundan beri yaşayarak gördük. Buna rağmen Cumhurbaşkanı neden hâlâ düşük, yani eksi reel faiz, istiyor?
2. Merkez Bankası Temmuz ayı TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru 61,31''dir. Yani TL yüzde 38,69 oranında daha düşük değerdedir. Kurlar dengede olsaydı, dün 8,55 olan dolar kurunun 5,24 olması gerekirdi. TL aşırı değer kaybetti. Bundan sonra daha nereye kadar düşecek? Direnmesi gerekir. Buna rağmen eksi reel faizde ısrar etmek, dengeleri daha çok bozuyor ve TL değer kaybetmeye devam ediyor.
3. Sayın Cumhurbaşkanı dolar kuru 8,32''ye düşmüşken faiz konusunu gündeme getirdi. Kurlar yeniden artmaya başladı. Bu olgu öteden beri tekrarlanan bir olgudur. Yani geçmiş olayları bildiği halde Sayın Cumhurbaşkanı kurların artacağını hesaplamıyor olamaz. O zaman demek ki iktisat politikası olarak kurların artmasını, TL''nin değer kaybetmesini istiyor.
Bazı iddialar var...
* Yanlış bilgilendirme ile kur düşükken döviz satın alanlara, kur artışını provoke etmek yoluyla spekülatif kazanç kapısı açılıyor. Ben bu yoruma katılmıyorum. Bu kadarı da olmaz.
Bu şartlarda geriye iki neden kalıyor.
* Birisi; kuru aşırı artırıp dövize olan talebi düşürmek. Bu yolla döviz tevdiat hesaplarının bozdurulacağı hesaplanıyorsa, biraz zor olur. Çünkü kimse parasını TL''de tutup eksi faizle eritmek istemez. Zira halen bankalar TL''ye eksi faiz veriyor. Gayrimenkule gelince, pandemi gayrimenkul fiyatlarında balon yaptırdı.
* İkincisi; kuru aşırı değerlendirip, ithalatı azaltmak ve cari açığı önlemek politikası olabilir. Yüksek kurda tüketim ithalatı ve üretimde kullanılan yüzde 40 oranında ithal girdi fiyatları daha pahalı olur. İç üretim için teşvik oluşturur. Ancak hükümete güven olmadığı için fiilen kimse yatırım yapmıyor.
Aslında; iktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Kur şokunda gördük ki, kur artışı faizden daha yüksek enflasyon yaratıyor, ülke riskini artırıyor, döviz borcu olan firmaları zora sokuyor, bankaların dönmeyen kredi riskini artırıyor ve dış borçlarda temerrüt riski yaratıyor. Yani topluma ve ekonomiye maliyeti daha yüksek oluyor.
Bundan sonra; nereden bakarsak bakalım, faizleri düşürmek, eksi faiz vermek ekonomiye dinamit etkisi yapacaktır. Bunu yapmayın.